Citroën Cactus 1.6 e-HDi Shine

Citroën C4 Cactus, otomobili kullanana kadar birçoğumuza antipatik bile gelebilen bir tasarıma sahip olabilir. Çünkü giyim kuşamda olduğu gibi artık otomotiv sektöründe de zevkler ve renkler tartışılamıyor. Tüketicinin eğilimine ve güncel tasarım modasına göre üreticiler modellerini konumlandırıyorlar. Test aracımız da böyle bir tasarım cesaretine sahip. Haklı başarısı ve yüksek satış rakamlarına ulaşan binek C4 modelini temel alarak tasarlanan bu “crossover” türev, haklı olarak “C4” ibaresini de bagaj kapağında barındırıyor. Ama aslında 140 mm kadar esnetilmiş C3 platformunda yükseliyor Cactus. 4157 mm’lik uzunluğu da C3 ile C4’ün arasında. Yüksekliği C3’ten 40 mm fazla olan araç, C4’ten ise 10 mm daha az. Gövdenin yerden yüksekliğiyse C4’ten 10 mm daha fazla. Karıştı mı kafanız, crossover olmanın şifreleri bunlar!

En çılgın rekabetin sergilendiği C sınıfında, belki de temel modelin sunamadığı farklı anlayış ve tasarım öğelerini serpiştirdiği ayrı bir sınıf yaratmış Citroën. Hem ailelere, hem özgürlüğüne düşkün bekar tüketicilere, hem de kırsal yolculuklarına özen gösteren macera tutkunlarına hitap edebilen ilginç bir araç çıkmış ortaya…
Dış tasarım öğelerinden bahsetmeden önce, Citroën’in yaratıcı özelliğine gönderme yapmamak olanaksız… 1968 -1988 arasında üretilen tarihi Méhari modeline bir gönderme yapmış olduklarını düşünmeden geçemiyorsunuz. Citroën 2CV temeli üzerinde fiberglas karoseri ile donatılmış bu klasik otomobilin, bizim güncel C4 Cactus’ün genlerinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Özellikle karoseriyi küçük çaplı darbelerden korumaya yönelik plastik hava panelleri, ön ve arka tampon kenarlarında da devam ediyor. Tabii bu panellerin sürtmelerden ötesini engellemek gibi bir misyonu yok. Bunun için de gövde üzerinde sürekli panellerle yolculuk yapmak biraz ya yağmur yağarsa diye elde açık şemsiyeyle dolaşmaya benziyor! Yollarımız bu estetik algı içinse fazla kirli görünüyor!

C sınıfına ait bir crossover sayılabilecek Cactus, donanım olarak bazı eksiklerle beraber yeterli kabul edilebilir. Ama yan arka camların A sınıfı şehir araçlarının camları gibi açılıyor olmasına pek anlam veremedik. Mégane Mark 1 Coupé’de bile bu arka camlar aynı formda ancak elektrik kumandalı olarak açılıyordu ki bu 17 yıl önceki bir tasarım öğesiydi. Kelebek yöntemiyle 11 kg’dan tasarruf edildiği söyleniyor. Eksiklik olarak görebildiğimiz bir başka öğe ise, kabinde ne yolcuların, ne de sürücünün kapı üzerlerinde bulunan el tutamaklarının olmayışıydı. Komple cam tavan olan araçta, bir de makaralı sistem perde bulunuyor olması gerekebilirdi.

Güneşliklerde ise sadece sürücü tarafına makyaj aynası konması, bu fiyat etiketine ve üstün donanımlara sahip bir araçtaki eksilerden birisiydi. Otomatikleştirilmiş vitesli ve dizel motorlu bir araçta olması pek gerekli görülmese de, motor devir saatinin noksanlığı göze battı. Kilometre göstergesi ve bağlantılı tüm organların elektronik olmasından ötürü, otomobille ilgili her bilgi için kontağı çevirmeniz gerekmekte. Aslında iki kapı camından biri bile tek dokunuşla açılamayan bir otomobilde bunları sorgulamak hata… Maliyet kaygıları biraz fazlaca mı öne çıkmış ne?..

Otomobilin kumanda tablosu alışılmışın dışında, eski Amerikan otomobillerindeki “divan” benzeri yekpare ön koltukları ile birlikte düşündüğünüzde, evinizin oturma odasında araba kullanıyormuş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Torpido gözü ve kapı kollarında Louis Vuitton markasına göndermeler yapılmış. Ama arka koltuk sırtlığının tek parça katlanabilmesi, 6 kg’dan tasarruf uğrunda fonksiyonelliği sınırlamış. Kalite hissi yüksek koltuk tasarımları ve kumaş seçenekleri, kumanda tablosunda da aynı nitelikte devam ediyor. Aydınlık ve güven hissini bu otomobilde çok iyi yaratmış Citroën tasarımcıları… Aracın tavanı yekpare camla kaplı. Ancak perde düşünülmemiş. Yani yaz-kış, kabin her şartta ışığı ve ısıyı kabine geçiriyor. Ancak camın malzemesi ışığa duyarlı olduğu için belirli bir ısı yalıtımına neden olabilir diye düşünüyorum. Cam tavan ilginç bir şekilde sera etkisi yaratmıyor. Sadece kabini aydınlatıyor diyebiliriz.

Otomobilin elektro hidrolik direksiyonu, yol hakkında yeterince fikir vermiyor, kimilerine iyi bir filtreleme gibi gelebilecek bu durum aslında hassasiyet eksiğine işaret ediyor. Radyo, yol bilgisayarı ve cruise control kumandaları direksiyonda konumlandırılmış. Zaten sade ve elit kumanda tablosu üzerinde çok temel birkaç düğmeye rastlıyorsunuz. Gerisini iPad büyüklüğündeki çok fonksiyonlu dokunmatik bir ekrandan hallediyorsunuz. Kumanda tablosunun tam ortasına ve yükseğe yerleştirilmiş bu akıllı elektronik sistem sayesinde ısı kontrolleri, USB girişli CD çalarlı müzik sistemi, aracın tüm mekanik ve elektronik gereksinimlerini karşılayabilecek menülere ulaşabiliyorsunuz. Bu ekrandan aynı zamanda geri görüş kamerası sayesinde, geri vitesteyken aracın arkasını görebilmeniz sağlanmış. Geleneksel sürüşe alışık statükocu sürücüler ilk aşamada bu tip bir kumanda sistemini yadırgıyor olsa da, kısa zamanda teknolojinin sunduğu yeni nimetlere kolaylıkla alışıyorsunuz. Yeter ki arıza çıkartmasın. Tam donanımlı Shine versiyonunda aracı sürücüsüz park etme özelliği bile sunmuşlar. Sıkışık trafikte, ardınızda bekleyen sürücülerin sabrını zorlasa da, sakin Avrupa sokaklarında zannedersem bu sistem işliyor.

Test aracımız ithal edilen tiplerin en donanımlısı olan 1.6 e-HDi 92 beygir gücündeki “Shine” versiyonuydu. Yıllardır PSA grubunun haklı gururu olan dizel motoru üzerine, Peugeot için Auto6R, Citroën içinse NCP tabir edilen otomatikleştirilmiş şanzıman takılmış. Cactus için aynı şanzıman sistemi ETG6 adıyla güncellenmiş. Vites seçicisinin kumanda tablosunda bulunan şık bir düğme grubu üzerinde bulunması ise otomobile ayrı bir hava katıyordu. Benzeri bir yöntemi Aston Martin Touchtronic şanzımanla sunuyor. Her ne kadar update edilmiş olsa da eski bir sistem olan vites kutusu, sarsıntılı değişimleriyle sürüş akıcılığını bölüyor, yıllardır eleştiri yağmuruna tutuluyor.

Otomobilin sürüş konforu dinamik yüksek. Yani Cactus’te etkinlik aracı konforu var. Sakin sürüşlerde rahat ettiren süspansiyon, hızlı virajlarda gövdenin yanlara yığılmasını engellemiyor. Ama gövdenin kontrolü beklenenden daha iyi. Yine de yüksek hızlar pek Cactus’e göre değil.

Motor ve yol sesleriyle ilgili söylenebilecek pek olumsuzluk bulunmuyor. Ne bir tıkırtı, ne de lastik sesi kabine sızıyor. Yüksek konumlandırılmış koltuklarınızda, SUV bir araçtaymış hissine ulaşabiliyorsunuz.
Özel bir araç, özel müşteriler bekliyor. 1.2 litre 82 HP’lik manuel baz versiyonu 56.200 TL’den başlayan araç, test otomobilimiz gibi en üst donanımlı olduğunda fiyat 72.000 TL’ye kadar çıkıyor.

+ Çok düşük yakıt tüketimi
+ Yeterli konfor
+ Kabin ferahlığı
– Sarsıntılı vites değişimleri
– Sadece aralanabilen arka camlar
– Tek parça katlanan arka koltuk
– Donanım eksikleri
Citroën Cactus 1.6 e-HDi Shine
Yakıt tipi: Dizel
Motor hacmi (cc): 1560
Motor gücü (HP/d/d): 92@3750
Maksimum tork (Nm/d/d): 230@1750
Vites kutusu: 6-ileri otomatikleştirilmiş
Maksimum hız (km/s): 180
0-100 km/s hızlanma (sn): 11.4
Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 3.8/3.4/3.5
Ağırlık (kg): 1130
U/G/Y (mm): 4157/1729/1480
Aks mesafesi (mm): 2595