Hyundai ix20

 Hyundai ix20

“Uzakdoğu’dan yeni bir yıldız doğuyor!”… Son dönemde geliştirilen Hyundai modellerindeki belirgin kalite artışı, tasarımda gösterilen özen, yüksek güvenlik standartları, verimli motor performansları, fayda/fiyat dengesi ve sunulan satış sonrası cazip olanakları bir araya getirdiğimde kafamdan geçen düşünce hep bu oldu. Biz hala “Devrim üretilseydi şah, Anadol’a önem verilseydi şahbaz olurdu!” tekerlemesiyle kendimizi oyalaya duralım, Hyundai Motor Company 44 yılda dünyanın en önde gelen otomotiv şirketlerinden biri oldu. 2007’den itibaren dünyanın en büyük 5. otomobil üreticisi pozisyonuna yerleşen Hyundai’yi sadece uygun fiyatlı modeller üreten bir marka olarak değerlendirmemek gerekiyor. Her segmentte saydığım kriterlere uygun modeller üreten Güney Koreli marka, özellikle Amerika’da gördüğü rağbet her geçen gün artan bir marka durumunda.
Bu ön bilgiyle basıp zıpladığım Hyundai Assan garajından ix20 modeliyle çıkıyorum! Altı ay kadar önce Paris Otomobil Fuarı’nda tanıtılan bu “ufaklık”, minivan olarak değerlendiriliyor. Pininfarina’nın belki de tarihinin en özensiz tasarımına sahip minivan Matrix’in yerini alan ix20, Hyundai’nin şu ana dek gördüğüm en kişilikli burun yapısına sahip. Farların, onlarla senkron içinde bakan sis farlarının ve gülümseyen hava girişinin sağladığı etki, stil taşıyan yan aynalar ve modern Japon tasarım trendi profildeki şişkin çamurluklarla sürüyor. Uzakdoğulu üreticilerin dillerine pelesenk ettikleri “Avrupalı kullanıcıların zevki” meselesine çok yakın değil ama bu Güney Koreli’nin modern Japon zevk standartlarını yakaladığı bir gerçek. Gerçi arka yapı biraz Ingolstadt esintili geliyor bana ama modern yapının üzerinde kesinlikle sırıtmıyor. Coğrafya dersinden sonra otomobilin içine geçtiğimde fonksiyonelliğe oynayan şık bir kokpit karşılıyor beni. Gerek kullanılan malzeme kalitesi gerekse yerleşimdeki ergonomi kaygısı, ix20’yi daha da sevdiriyor bana. Tavan cam olduğu, hemen kafamın üzerindeki sunroof da büyük boy olduğu için keyfim daha da artıyor. Vücudu iyi saran değişken yapılı koltuklar, sürücüyü yormayan direksiyon sertliği ve geri vitese geçildiğinde iç aynada beliren renkli kamera görüntüsünü, kabinden en etkileyici unsurlar olarak notlarıma ekliyorum. Tabii diğer Hyundai modellerine de yerleşen yeni nesil cep telefonlarını audio sistemiyle entegre eden şarj ünitelerini de eklemem gerek. Genel hava memnun ediyor ya, fazla oyalanmıyorum, hemen çeviriyorum kontak anahtarını, motor tıkırdamaya başlıyor. Sadece bu 1.4 litrelik mütevazı Hyundai motorunun değil, bütün küçük hacimli dizel motorların aynı sıkıntısı var, şu tıkırdama duyulmadan olmuyor! Motor hacmi büyüdüğünde kesilebilen, hatta ince akustik çalışmalarla heybet bile kazandırılabilen dizel tıkırtısı, küçük motorlarda dikiş makinesi sesi yayıyor! Neyse ki dizel motor kullanımı çok yaygınlaştı da kulaklarımız artık eskisi kadar hassas değil dizel gürültüsüne! Ne de olsa sağladığı kazançlar, trafiğin gürültüsüne karışıp giden dizel sesinden çok daha önemli!

Dizel motorların sürücüler için sağladığı iki temel avantaj var. Birisi tabii ki yakıt ekonomisi ve ona paralel gelişen, uzadıkça uzayan menzil. Ama beni daha mutlu eden diğer kazanç olan sürüşteki akıcılık. Arkasına aldığı turbo desteği sayesinde neredeyse kalkıştan itibaren maksimum tork üretimiyle harekete geçen ix20, aktif, dinamik, heyecanlı bir genç! 1750-2750 d/d arası 220 Nm’lik maksimum tork ile ilerleyen otomobilin çevikliği hayranlık uyandırıcı. Devir bandı kullanımının sürücüye ait olduğu tüm dizel motorlu otomobiller gibi (!) doğru hızda doğru vites prensibiyle 2000-4000 d/d arasında kullanılması gereken otomobil, bu basit prensip ışığında pürüzsüzce akıp gidiyor. Bu küçük formüle açıklık getirirsem, devir bandı kullanım hakkını sürücüye bırakmayan otomatik şanzımanlı araçlarda da devir saatini gözlerseniz aynı prensibe uygun davrandığını görürsünüz! Altı ileri vitesli şanzımana sahip olan ix20, ekonomi için tasarlanmış bir proje. Ama bunun yanında sağladığı sürüş zevki de fark edilmeyecek gibi değil. Otomobilin mantık sınırları içinde hızlanması için ilk 3000 d/d içinde kullanmak yeterli olabiliyor. Bunun için de vites değişimlerini doğru hız ve devirlerde yapmak… Ama biraz daha performans isteyenler için 4000’e kadar tırmanmak gerekli. Sonrası makineyi hırpalamak ve fazladan yakıt tüketip “kafa ütülemekten” fazla anlam taşımıyor.

ix20 ile sakin başlayan sürüşüm, ilerleyen kilometrelerde biraz tempo kazanıyor… Bu çok zorlanacak, performansı irdelenecek bir otomobil değil. Yeterince dinamik ivmelenmesi, süspansiyonun ve kabinin sessizliği beni etkilemeye yetiyor. Bir fonksiyon otomobili için dış görünümüne göre çok daha büyük kullanım hacmi sağlayan kabini, birçok kullanıcıyı memnun edecektir, eminim. Şehir içindeki tatmin edici hızlanma performansı otoyola çıktğımda o kadar da iştahlı gelmiyor. Özellikle 140 km/s hızdan sonra belirgin bir heyecan kaybı gözlüyorum. Gerçi göstergede 170 km/s’ye kadar çıkabiliyor ama bunun için biraz zaman gerekiyor. Bu noktada aklıma yine fonksiyonel bir aile otomobili tanımını getiriyorum, sakinleşiyorum…
Otomobilin sevmediğim özellikleriyse çok az… Bunlardan ilki yokuştaki kalkışları kolaylaştırması beklenen destek sistemi. Sistemin konunun acemileri için yararlı olabileceği bir gerçek ama kalkış yaparken fren basıncını kestikten sonra küçük çaplı bir patlama yaşatması, detaycı sürücülerde sıkıntı yaratabilir. Diğer sorun ise iç aynada beliren geri görüşün aynayı daraltıyor olması. Teknoloji kesinlikle iyi bir şey ama geleneksel aynayı da kısıtlamamasını tercih ederdim…

Mantıklı kullanım için tasarlanmış bir otomobilin anlatımı çok heyecanlı olamıyor, o bir gerçek. Ama şu da var ki bu modellerin heyecanı yol bilgisayarından da takip edilebilen yakıt tüketim ortalaması ve bir depo dizel yakıt ile ulaşılabilen menzil ortaya çıkınca yaşanıyor. Test sürüşüm sırasında kombine tüketimde 100 km’de ortalama 6 litre olarak gerçekleşen değer, yoğun trafik koşullarında da ulaşılabilecek maksimum değeri ifade ediyor. Yoksa bu otomobilin uzun yol sürüşlerinde 100 km’de 4 litre civarında yakıt tüketeceği kesin. Bunun da anlamı şu, 50 litrelik yakıt tankı tam doluyken 1200 km civarı mesafeyi -ihtiyaç molaları hariç!- hiç durmadan kat edebilecek olması!
Hyundai ix20’nin üzerindeki 195/65 R15 ebatlı lastikler, salınımsız ama konfor sağlayacak şekilde çalışan süspansiyonla birliştiğinde gayet dengeli sürüş özellikleri sağlıyor. Bunda tabii ki lastiklerin 65 gibi yüksek yanaklı olmasının da payı var. Sürüş coşkusunu değil belki ama kabin kullanışlılığını da fark ettiğiniz anda keyfinize diyecek kalmıyor. Asimetrik katlanabilen, katlandığında bagajla eşit, düz zemin oluşturabilen, kaydırılabilen, aynı zamanda sırtlıkları da yatırılabilen çok marifetli arka koltuklar, kabin içi değişkenliğin mimarları! Gelecekte bu otomobil +2 versiyonu çıkartılacak olursa Opel Zafira’nın dillere destan Flex 7 “koltuk katlama sanatına” da bir rakip gelmiş olur!
Bu fonksiyonel otomobilin fiyatı, dizel motorlu versiyonlarda düşük güçlü (77 HP) ve düşük donanımlı Mode donanım versiyonunda 43.100 TL’den başlayıp Prime versiyonunda 46.500 TL’ye ulaşıyor. İki paket arasındaki 3.400 TL’lik farkı, 13 HP’lik motor gücüne ek olarak panaromik tavan, elektronik kontrollü klima, hız sabitleme sistemi, geri görüş kameralı ayna, deri kaplı direksiyon/vites topuzu gibi standart sunulan aksesuarlar yaratıyor ki, bunlar için Prime versiyonuna çıkmaya değeceğini düşünüyorum. Benzinli seçeneklerdeyse fiyatlar aynı donanım versiyonlarıyla 1.4 litre 90 HP’lik versiyonda 39.300 TL ile 1.6 litre 125 HP’lik versiyonda 44.400 TL olarak belirlenmiş. Bu seçeneklerde fiyat farkını donanımlardan çok otomatik vites farkı yaratıyor. ABS’den ESP’ye altı havayastığından hıza duyarlı merkezi kilide, hız sabitleme/sınırlama sisteminden direksiyondan kumandalı müzik sistemine zengin donanıma sahip ix20, Hyundai ile ilgili fikirlerinize birçok artı ekleyebilecek bir otomobil.