Mobil Japon ahlakı: trafik
Japonya’nın adeta dünyadan ayrı bir ada hatta başka bir gezegen olduğu, en azından o değişik toprakları gören herkes tarafından kabul edilir. Gelenek görenekleri, burnumuzun dibinde olduğundan görmeye alışkın olduğumuz Eski Dünya kültüründen de uzaktaki Yeni Dünya’dan da hemen her alanda farklıdır. Japonların kendine özgülüğü trafik kültürlerinde de net bir şekilde ortaya çıkar. Geleneksel Japon kültürünün etkileriyle şekillenmiş trafik yapıları, Avrupa’da rastlanmayan, daha doğrusu -önce kendileri kullandıktan sonra!- sonradan rastlanmaya başlanan müthiş teknolojilere sahip otomobilleri yönetir, her bir Japon da bu kültüre kayıtsız şartsız teslim olmuştur; trafik kültürü adeta Japon ahlak anlayışının yollardaki temsilcisidir. Kimse trafik suçuyla ceza almayı kendisine yediremez bu ülkede!
Dünyadaki hemen her ada ülkesinde olduğu gibi trafiğin sol şeritten aktığı Japonya’da yollarda Lego oyuncaklarını andıran bir kusursuzluk, yoğun işaretler ve bilgilendirme unsurları dikkat çekiyor. Öyle ki, raylı sistemlerin yoğun olarak kullanıldığı ülkede tren rayları hemzemin geçitlerde otomobille üzerinden geçerken hissedilmeyecek kadar titizlikle gömülüyor. Ülkemizdeki “yüksek engelli” geçişleri düşünürsek bu zaten olması gereken şey bile ilgimizi çekebiliyor. Bu bir mühendisliktir kabul ama ülkede trafiğe dair her şey öyle mükemmel tasarlanmış ki, bunlara şaşırmamak elde değil. Bir başka örnek, büyükşehirlerdeki akaryakıt istasyonlarında göze çarpıyor. Yakıt pompalarının zemine yerleştirilmeyip tavana asıldığı istasyonlarda sürücülere araçların kontrolünü kaybettiklerinde ortalıkta çarpabilecekleri bir şey bırakılmamış!
Japonlar huzuru trafikte buluyor
Şehir merkezlerindeki kavşaklarda doğal olarak yoğun bir ışıklandırma sistemi mevcut. Her şehirde zaten bir gereklilik olan trafik ışıklandırması, nüfusu 100 milyonun üzerindeki Japonya’da daha gelişmiş olmak zorunda! Burada dikkat çeken en önemli farklılık, trafik ışıklarının alıştığımız gibi dikey değil, yatay olması! Yerden tasarruf Japonların en hassas noktalarından!
Japonya’da başka ülke vatandaşlarının kendi ülkelerinde aldıkları ehliyetle araç kullanmaları kesinlikle yasak. Trafik risklerini olabildiğince azaltmaya çalışan şehir yönetim birimleri, Japonya’da araç kullanabilmek için yerel kurumdan ehliyet alınmasını şart koymuş. Ehliyet almak da hiç kolay değil, yaklaşık 6 aylık zorlu bir eğitimin ardından ancak alınabiliyor.
Ülkedeki taksi kültürüyse bildiğimiz her yerden farklı. Katı bir anayasası olan taksicilik mesleğinde temizlik vazgeçilmesi düşünülemeyecek bir esas. Bırakın ülkemizin ya da Amerika’nın -genelde- pis taksilerini, bu konudaki disipliniyle bilinen Avrupa ülkelerini kıskandıran Japonya’da araçların iç ve dış temizliğinin yanı sıra sürücünün de temizliği önem taşıyor. Taksicilik, Japon temizlik anlayışının en katı uygulandığı meslek olarak gösteriliyor. Otomobiller her gün mutlaka temizleniyor ve resmi makamlarca kontrol ediliyor. Tabii ki bir Japon’un otomobilin orijinal döşemesine oturması düşünülemez bile! Her gün koltuk kılıflarını -kafalıklarıyla birlikte- değiştirmekle yükümlü olan taksi sürücüleri de sadece traşlı, ceketli ve kravatlı olmakla kurtaramıyor, ellerine taktıkları beyaz eldivenlerle temizliklerini müşterilere kanıtlamak durumundalar! Tabii bu bir batılının bakışıyla böyle algılanıyor, onların kanıtlamak gibi bir derdi yok, zaten temizler! Taksinin temizliği, koltukların yanına tutturulan resmi damgalı etikete bakılarak anlaşılabiliyor.
Japonlar bakteri barındırabilecek her nesneye alerjik reaksiyonlar gösterdiğinden kookin adını verdikleri ileri teknoloji ürünü bir maddeyi mümkün olan her yerde kullanmaya dikkat ediyorlar. Bu nedenle kookin, kredi kartları, tükenmez kalemler, klavyeler, apartmanların ışık düğmeleri gibi sık temas edilen her eşyada bolca kullanılıyor. Durum böyleyken taksilerdeki kookin kullanımını varın siz düşünün!
Medeni cesaret gösterin ve…
Tokyo Metropol Polisi, trafik güvenliğinden de sorumlu. Kurum, düzeni sadece katı kurallar ve yasaklarla değil, ilginç fikir ve kampanyalarla da sağlamaya çalışıyor. Bunlardan en ilginci, yaşlı sürücüleri trafikten çekme projesi. Japonya’da yaşlı nüfusun hızla artması ve yaşlı sürücülerin yaşanan kazalardaki rolünün artması üzerine kurum, 2008’de aldığı bir kararla, yaşlı sürücüleri ‘medeni cesaret gösterip ehliyetlerinden vazgeçme kampanyası’na davet etmişti. Kampanyanın dayandırıldığı gerekçe hayli önemli, son altı yılda 70 yaş üzeri sürücülerin neden olduğu ya da karıştığı trafik kazalarının oranının yüzde 20’den yüzde 35’e fırlamış olması! Buna karşılık yaşlı sürücülere ehliyetlerini iade etmeleri durumunda toplu taşıma araçlarında indirimler sunuluyor. Buna karşılık bu iyiniyetli tedbir kararı, ekonomisi gelişmiş Japon devletinde umulmayacak bir kaos yaratıyor ve en başta otomotiv üreticilerinden tepki görüyor! Nüfusu hayli yaşlı olan ülkede otomobil müşterilerinin önemli bir bölümünü bu geliri yüksek yaşlı sürücü dilimi oluşturuyor ve bu da otomobil endüstrisi için bir risk olarak değerlendiriliyor. Ticaret her yerde ticaret ve para da pek iyi ahlaklı değil!
İstatistiklere göre Japonlar eskiyen otomobillerin -eskidikçe artan- vergilerinden kurtulabilmek için sıfır km olarak aldıkları araçlarını üç yıl içinde değiştiriyor. Üç yıllık kullanım döneminin sonunda kapsamlı bir teknik kontrolden geçirilen otomobillerin güvenliği doğrudan etkileyen ekipmanları değiştiriliyor. Gerçi bugün eskisine oranla biraz gevşetilen kanunlar sayesinde tüketiciler biraz daha rahatlar. Yapılan ikinci kontrolde, yani araç 5 yaşına ulaştığında maliyetler abartılı şekilde yükseliyor. Normal gelir seviyesindeki bir Japon’un 5 yıldan daha yaşlı bir otomobil kullanması ülke şartlarında gerçekten çok düşük bir ihtimal.
Kutsanmış otomobiller
İnançlı Japonlar için kullanılmış otomobil satın almak dini bir ritüel gerektiriyor. Araç satın alındıktan sonra direksiyon simidi, vites kolu, kumanda düğmeleri, koltuk ve kapı döşemeleri ile psaspas gibi önceki sahibinin dokunmuş olabileceği parçalar değiştirilerek otomobilin yeniden doğması sağlanıyor! Bu işlemler yedek parça sektörü kadar Şintoist Kilise’ye de para kazandırıyor! Şöyle ki, parçaların yenilenmesinden sonra otomobil rahibe götürülerek “ruhunun temizlenmesi” sağlanıyor. Hatta biraz daha paraya kıyabilenler rahibin bizzat kutsamasını istiyor, bu işlem sırasında rahipler lastiklere pirinç şarabı döküyor! Avrupa ve Amerika için yadırganabilecek bir şey ama Japonya’da kısa bir süre bile olsa kullanılmış her şey “kirli” olarak değerlendiriliyor. Yanisi inanç da şekli değişse de her yerde aynı, o da ticarileşmiş! Şintoist tapınaklarında 30’ar dakikalık seanslar halinde düzenlenen otomobil ruh temizlik programları hiç boş kalmıyor. İlk aşamada rahipler sürücülere kazasız yolculuklar diliyor ve otomobilin güvenilir olup hiç arıza çıkarmaması için dua ediyor. Hemen ardından rahipler ruhsal temizlik sağlayacak ritüele geçiyor ve otomobilleri kutsuyor. Rahibin otomobiline dokunması ve üzerine kutsal pirinç şarabı serpmesini isteyenlerin ellerini ceplerine atması gerekiyor!
Gelelim ülke trafiğindeki düzene… Kurallara kati bağlılığın esas olduğu ülkede kanı kaynayıp batılı gençlere özenen gençlerin ciddi bir kural tanımama eğilimi yükseliyor. Otomobillerine modifikasyon yapmaya bayılan gençler çevre otoyollarda gece yarışları yapmaya bayılıyor. Ama polis tarafından “sobelendiklerinde” cezası hapse atılmaya kadar uzanabilen ağır cezalarla karşı karşıya kalıyorlar.
Şehir içindeki kavşaklarda en dikkat çeken unsurlardan biri de sanki yolları süslemek veya renklendirmek üzere şekillendirilmiş gibi görünen çoklu yaya geçitleri oluyor. İlginç olan, hemen her sürücünün bu karmaşık görünen kavşaklarda geçiş üstünlüklerine saygı göstermesi… Kimse kimsenin işini zorlaştırmıyor.
Bir batılı gözüyle Japonya’yı yazıyorum ya, mutlaka bir Japon kitsch’liği yakalayacağım. Ama hak verin, bu da görülmeyecek gibi değil! Bindiğim bir otobüsün içindeki aydınlatma elemanları, ülkemizdeki değme salon avizelerini aratmayan türdendi! Anlayın işte, mesele sadece Japon hanımefendilerin parmak arası terlikleri çorapla giymesi değil:) Baştan beri söylüyorum ya, orası farklı bir gezegen! Orası Japonya!
2 Comments
Çok güzel bir yazı olmuş keyifle okudum.
Yabancıların 6 aylık bir ehliyet süreci yaşadıkları düşünülürse araç kiralama da yabancılar açısından mümkün değil anlamı çıkıyor sanırım?..
Comments are closed.