BMW 730d

 BMW 730d

Yine bu mesleğin en zor anlarından birini yaşıyorum. Hani insana başladığına kahrettirir türden… Yapacak fazla bir şey yok, çaresiz bütün zorluklarına katlanmak gerekiyor… İyi günüyle kötü günüyle bu iş mesleğim… Üç günlük stresle yılacak değilim!
Kenara çekilmiş, öfkeli de bakıyor hınzır, daha bir şey de yapmadım üstelik… belki duruşu öyledir, kızmayayım. Ama tepki vermeyeceğim anlamı da çıkmasın. Heybetine saygıyla usul, hatta kibar adımlarla kapısına tutunup gücümü veriyorum. Öyle ufak tefek bir kapı değil ki, 5 metrelik devin içine girilen bir geçit bu! Ağırlığı da ona göre! Eşine az rastlanır kalınlıktaki pilot koltuğuna kurulup kapıyı çekiyorum. Hani yarım kapanır ya, tam yeniden çekeceğim, kapı benden atak davranıyor ve vakumlu elektro hidrolik sistem sayesinde kapanma sürecini tamamlıyor. Bunu daha önce 2002 yılında eski 7 Serisi’nde yine görmüştüm ama unutalı çok olmuş, etkilenmemek elde değil. Bu segmentin kaçınılmaz gereklerinden.. Önemsiz görünen ama aslında can sıkıcı olan bir detaydan kurtarıyor kullanıcıları…
BMW 730d’nin içindeyim. Salon salomanje… Neredeyse yalnızken bağırsam yankılanacak sesim. Ama sürüş için heyecanlıyım, koltukla tavan arasıyla zaman geçirmek niyetinde değilim. BMW’nin en üst modeli işte, zaten nasıl olmasını beklersin ki, her şey kaliteli, kusur bulmaya imkan, aramaya gerek de yok.


Kemerimi takıyorum, önce koltukta doğru oturma pozisyonumu sağlamak ister gibi iyice bir sıkıyor, sonra nefes alabileceğim kadar gevşetiyor… Aksi bir durumda uygulayacağı güç için ebat belirliyor sanki! Heykel gibi sabitlenmişken Start/Stop düğmesine basıp marşı veriyorum, ilginç bir sessizlik hakim. E dizel değilmiydi bu otomobilin motoru? Hiç göründüğü gibi sinirli değil ya da sinirini çok iyi kontrol edebiliyor! 2007’de X5’te gördüğümden beri yapısıyla çok etkileyici bulduğum joystick benzeri vites kolunu D pozisyonuna alıyorum. Uçuş izni geldi, gidiyoruz! 2.5 ton ağırlığındaki kütle, verdiğiniz gaz oranında tepkisel davranıyor, ağırbaşlı sürücüler için heybetine uygun olarak ilerlerken gaz pedalının yere olan açısı daraldıkça GTi’larla dalga geçer gibi bir mermi rolü oynuyor. Tarifsiz bir şey…

Sessizliğini koruyan motor ve vites kutusu uyum içinde görevlerini yaparlarken ben olup bitenleri sağlayanın gerçekten bir dizel motor olup olmadığını sorguluyorum tekrar. Bu sorgulama, Ergenekon’dan çok farklı değildi, 3 gün boyu bitmek bilmedi! İkna olmak istemiyor gibi bir halim vardı sanki… Aslında önemli bir yüzdesini ateşleme anında yitirdiğinden hayli verimsiz bir yakıt olan benzine olan tutkumu anlamakta zorlandım sonra…

730d’nin sürüş tepkileri inanılmaz keskin ve hızlı. 2.5 tonluk bir devden söz ediyorum. Her şey öyle çabuk ve pürüzsüz gelişiyor ki… O direksiyonun direkt yönlendirmesi, gaz emirlerine verilen “hazırcevap” yanıtlar ve “pürüzsüz” vites değişimleri inanılır gibi değil. Direkt yönlendirme derken diğer otomobiller “köşeli” yönlendirmiyor şüphesiz ama her hızda küçük müdahalelerle bu koca gemiyi idare etmek mümkün! 6 vitesli otomatik şanzımanı manuel kullanmak da mümkün de kimi zaman motorun gerçekten dizel olup olmadığını kontrol etmek amacı dışında pek gerek kalmıyor… Güvensizlik inadı işte…
Ateşlediği mermiye takılan tank
Teknik veriler 7.2 saniyelik süre biçiyor kalkıştan 100 km/s’ye ulaşmak için. Sanki daha kısaymış gibi hissediliyor otomobil içinde. Ateşlediği mermiye takılmış bir tankı gözünüzün önüne getirmeyi denesenize… Öylesi bir hızlanma… 1750 ila 3000 d/d arası kesintisiz 540 Nm tork… Artık 445 HP’lik 760’ı hayal edemiyorum… Böyle bir otomobil olunca şüphesiz hep sakin kullanılmıyor, ara sıra zararsız haşarılıklar da gerekli, sözkonusu olabilecek riskleri eriten bir otomobildeyim nasılsa… Otoyola bağlantı sırasında en sağdan en sol şeride geçiş sekansını anlatmalıyım. Sinyal verip sola doğru kıvrılırken yan şeritlerdeki otomobillerdeki insanların bakışlarına milisaniyelik karşılık veriyorum… O hızlanışı hayran gözlerle takip ediyorlar. Galericilerin otomobilleri taktıkları garip garip isimler vardır, yıllar önce bir S Serisi için okumuştum, yer uçağı diyordu. Hak verdim… Tedirgin edecek bir şey zaten yaşanmıyor, hızlı da değilim. Sadece biraz çabukcana hızlanıyorum:) Kimse fren de yapmıyor, selektör de. Yani fırsatları olmuyor pek… Önlerinden ışınlanıp gideceğimi görüyor gözleri…
Otoyolun tenha yerlerinde tempomu biraz artırıyorum. 140 km/s ile giderken 2000 d/d çevirmenin yarattığı huzuru anlatmam gerek. Gerçi 200 km/s ile süzülürken 3000 d/d’de de huzur seviyesi farklı değil! Süspansiyon Comfort modundaysa bulutların üzerinde yolculuk ediyor gibi hissettiriyor BMW 730d. Buna karşılık sürüş dinamiklerini kırbaç etkisiyle disipline eden düğmeler, alengirli vites kolunun solunda. Comfort modundayken 3 kez basıldığında Sport + moduna geçiliyor ki, o anda devir göstergesinin sağında DTC’nin devre dışı kaldığını gösteren OFF yazısı ve sembol ışıyıveriyor! İşte bu, limuzine coupe ruhunu veren bir müdahale! Süspansiyonun sertleştiği, vites geçişlerinin sportif hissi destekler şekilde daha da çabuklaşırken sarsıntısının hissedilir hale geldiği, gaz emirlerinde de benzer hissin verildiği anında fark ediliyor! Otomobilin sürücüsünün devamı için muhasebesini yapması gereken an, işte bu an! Şimdi itiraf vakti aynı zamanda. Normal moddayken uygun yollarda zaten hayli agressif kullandığımdan fazlasına çok da gerek duymadım. Ama şu var ki, Sport+’ta artık elektronik asistan desteği minimuma iniyor, risk yüzdesi hayli yükseliyor. Öyle ki otomobil patinajlarla hızlanırken stabilite sorumluluğu tamamen beyin ve bilekler uyumuna teslim ediliyor. ABS+EBD’den başka aktif elektronik destek unsuru yok ki onlar da frenajda devredeler! Stabilite yitirilip kaza tehlikesi belirdiğinde DTC yardıma koşuyor ama o anlar hayli riskli olduğundan denemek oyuna çok uygun gelmeyebilir. Çünkü o an sistemin yapacağı müdahale de ters tepebilir. Bundan anlaşılması gereken, o modun kullanımı sadece profesyonellere yönelik. Desteksiz kullanmak kesinlikle çok keyifli ama bu hayli riskli bir seçim. Oyuncak sayılamayacak kadar da ciddi!

Uzay mekiği dizel olsun!
Sonuç olarak bu otomobil sürücüsünün gözü aldığı kadar yürüyor! Bu inanılmaz ivmelenmede her şey 0-4000 d/d arasında gerçekleşip bitiyor. Eskiden beri söylerim, karayollarında gerek yok ama dizelde 8000 d/ çevirecek teknolojiyle ulaşıldığında uzay mekiği bile dizel motorlu olur! 3 günde genelde yüksek tempoyla kat ettiğim 700 küsur kilometre sonunda yol bilgisayarı hala önümde 200 km’lik bir menzil olduğunu söylüyordu. Bu tempoya rağmen tüketim ortalaması 8.9 litrede kalabildi. Düşünün ki, 9 litre bile olmadı! Aklı başında bir sürücü 1000 km’de bir benzinciye uğrar!
BMW 730d’nin frenajında performansını karşılayacak bir güç gözleniyor. Yüksek hızlardan yavaşlamalarda ve durmalarda son derece kararlı, stabil ve güven verici performans gösteriyor. Buna karşılık şehir trafiğinde dozlamada bazı sıkıntılar yaşadım. Şöyle ki, dur kalklı trafikte doz ayarlamasındaki başarısızlığım sarsıntılı duruşlara sebep oldu. Ama bu sadece benim başarısızlığım olmasa gerek, her frende de ayar tutturamıyor olamam! Belki ağırlık fazlası böyle bir durum yaratıyor olabilir.

Sağı solu kolaçan ediyor!
Otomobilde i-Drive kumandasıyla idare edilen çok etkileyici bazı özellikler var. Bunların başında deri kaplı kokpitteki çift LCD ekran geliyor. Amiral gemisinin idare merkezi olan ekranda radyo, video, TV, navigasyon gibi enformatif kaynakların yanı sıra otomobilin ayarlarıyla ilgili görüntüler de yer alıyor. Ayrıca park destek sisteminin sonarvari renk analizli grafikleri de uyarı sesi eşliğinde görüntüye geliyor. Vites konsolundaki kamera düğmesine basıldığındaysa otomobilin burnundaki iki kamera aktif hale geliyor ve iki yandan kenarlara bakışlar başlıyor! Sokak çıkışlarında sağı-solu “kolaçan etmeyi” sağlayan kameralar sürücünün işini kolaylaştırıyor. BMW teknisyenleri bu yürüyen sarayın kullanımını kolaylaştırmak için umulandan fazlasını yapmışlar. Artık motor stop edildiğinde sürücü rahat inebilsin diye yükselen direksiyon simidini, elektrikli baldır desteğini, direksiyondan yapılabilen türlü çeşitli kumanda işlemlerini, parmakla yönetilen park frenini, arka cam ve kapıların elektrikli perdelerini, fren boşa alındığında kaymayı önleyen Auto H (hold) modunu, uzaktan kumanda, sürücü koltuğu ya da kapak üzerinden bir düğmeyle otomatik açılıp kapanabilen bagaj kapağını yazmaya gerek duymuyorum. Bunların önemli bir bölümü zaten önceki versiyonlarda da vardı. Otomobilin seleflerinde klasik bir radyo görüntüsüyle ekrana gelen frekanslar, i-Drive kumandasıyla tıpkı nostaljik bir radyoyu ayarlar gibi seçiliyordu. En yeni jenerasyonda manuel kullanımda frekans ayarı, uçakları, ama eski klasik uçakların (belki de Messerschmitt’leri!) göstergelerini andırır güzellikte!
Üç günlük jetset işadamlığı pozları elbet bir noktada bitiyor. Ağzımın suyuna hakim olamadığım bir üç günün sonunda sergilediğim bütün sürüş tempoma rağmen yakıt ikmal ışığını yakamamış olmanın tatlı burukluğuyla test otomobilini teslim ediyorum. Eve metroyla dönerken kafamda bir an önce varıp hayatta en çok etkilendiğim otomobiller sıralamamı gözden geçirmekten başka bir şey yok… Güç her şey demek değil ki, onu nasıl kullandığın, kullanılır hale getirdiğin çok daha önemli… Ve tabii BMW’nin 1980’lerdeki broşürlerini, reklamlarını süsyelen o sloganın gerçekliği: Sheer Driving Pleasure*…
(*doğal sürüş zevki)

4 Comments

  • Yorum ve tasvir mukemmel olmus. Araci cok guzel bir duygu ile ele almissiniz tebrik ediyorum. Ayrica site de cok islevsel. Tskler

  • Süper bir anlatım olmuş.Sadece bu yorumu okudum ve siteyi sık kullanılanlara ekledim şimdi diğer haberleride okuyacağım.Güzel bi site.Elininze emeğinize sağlık. 🙂

  • Süreyya Bey Merhaba,
    Ben de aşağıda yorumlayan iki arkadaş gibi tasvirlerle dolu bu tanıtıcı anlatımınıza bayıldım ve bugün ilk defa ziyaret ettiğim sitenizi daha incelemeden sık kullananlara ekledim. Emeğinize sağlık, keşke sizi üç günlük bu yorucu işten kurtarıp yerinize bu ağır işi ben yapsaydım, sonuçte yardımseverlik güzel bir şey değil mi?

  • Ohhh be özlemişim
    Ellerine sağlık hocam

    Tebrikler ve Başarılar

Comments are closed.