Reklam

Mercedes-Benz O302 (1968)

 Mercedes-Benz O302 (1968)
Reklam

Hala kimilerinin e-motoring isminden dolayı bir motosiklet sitesi zannetmesine inat, ulaşabileceğim her türlü motorlu araçla motoring (sürüş) deneyimlerime devam ediyorum. Bu hafta çok çok özel bir araç deniyorum. Aslında aracı değil, bizzat kendimi deniyorum, o kendisini 100 milyonlarca kilometre boyunca ispat edeli 50 yıl oluyor! Mercedes-Benz Türk’ü Türkiye’de 50. yılı şerefine bu sembol otobüse bir kez daha saygı duymak, onu onore etmek gerek. Kullanmayı deneyeceğim, dillere destan olmuş sesini dinleyip keyfini almaya çalışacağım araç, üstelik herhangi birisi de değil, Türkiye’de üretilen ilk Mercedes-Benz O302! Şaşi numarası 0001! Yanlışlık olmasın, 15 bin adede varan 16 yıllık üretim serüveninin birincisi! Türkiye’ye şehirler arası seyahatte sınıf atlatan müthiş bir tarihi yolculuk olacak bu! Bundan sonrası yok, çünkü artık trafikten çekildi, plakaları söküldü ve Hatay’daki Otobüs Müzesi’nde onurlu yerini alıyor.

 

Hayır, ağır vasıta ehliyetim yok. Yine eğlenceli bir pist deneyimi olarak sınırlı sürede hareket ettirdiğim, pist çevresinde birkaç tur attığım 14 tonluk Renault Magnum TIR’ı saymazsam hiç bir ağır vasıta kullanmışlığım da yok… Mercedes-Benz Türk yetkililerinin kılavuzluğuyla deneyeceğim. Amacım elbette ki, yola çıkmak değil ama 12 metre uzunluğunda 12 tonluk bir otobüse ne kadar hakim olabileceğimi görmek istiyorum. Olamamak gibi bir şansım da yok zaten! Tutkuyla sevdiğim bir model O302. Hani trafikte yanıma geldiğinde motor sesini dinlemek üzere içinde bulunduğum otomobilin camını açtığım iki araçtan biri… Diğeri mi? Ferrari F355!

Türkiye’de yıllar boyu şehirleri birbirine bağlayan, halen de özellikle Anadolu şehirlerinde yoğun olarak kullanılan O302’lerin en öncüsü bu otobüs. Hani Aston Martin, 90 küsur yıllık geçmişinde ürettiği otomobillerin yüzde 80’i aşkınının halen yürür vaziyette olmasıyla övünür ya, bir benzeri O302 için geçerli! Kazalarda devre dışı kalanları saymazsanız arıza yapmamasıyla ünlü bir araçtır “yolların yıldızı”.

 

Mercedes-Benz Türk’ün Hoşdere’deki otobüs fabrikasındayız. Burada yetkililer 43 yaşında bir Otomarsan klasiğini müzeden çıkarıp bana kullanma şansını veriyorlar. Elbette ki rehberlik ediyorlar, bir tarihte Mallorca’da şaşkın bakışlarım arasında 1955 model bir Mercedes-Benz SL ile yarım saatliğine, hem de İspanyol trafiğinde tek başıma dolaşma şansını tanımışlardı ama o bir kereydi! Hem bu kez bir otobüsten söz ediyoruz! Yüzüm tutmaz, talep değil, rica bile edemem, etmem… Ortak olan tek şey yine o muhteşem Mercedes-Benz yaklaşımı. Hani derler ya, o hüzünlü yüz ifadesiyle ama bir gelin gibi süzülerek geldi 34KF401 plakalı O302, Hoşdere fabrikasının test pistine. Yıllar boyu Türkiye çapında kullanıldıktan sonra -kimbilir kaç milyon kilometredeyken!- Mercedes-Benz Türk tarafından son sahibinden sıfır km bir Sprinter karşılığında satın alınmış bu ilk otobüs. Zaten son döneminde bakımları da Mercedes-Benz Türk servisi tarafından ücretsiz yapılıyormuş. Kurum bünyesine geri döndükten sonraysa baştan aşağı restorasyona alınmış, şimdi kurum koleksiyonun nadide bir parçası. Esas duruşta, heyecanla karşılıyorum! Daha önce görmüştüm, içinde dolaşmıştım ama şimdi kullanacağım, nasıl heyecanlanmayayım!

 

O302 merakımdan dolayı detaylarını daha önce incelemiş, orijinal haline ne kadar uygun olduğunu olmadığını değerlendirmiştim. Onları tekrar inceliyorum, orijinal olmayan bazı bölümler vardı, bakıyorum halen duruyor. Ama marka yetkilileri bana onların 16 yılı aşkın süre üretilen bir araçta dönem dönem yapılan değişiklikleri bir arada gösterebilmek amacıyla monte edildiğini söylediler. Yoksa ne tavandaki Sütrak klima ne jant kapakları ne yan aynalar ne de koltuk döşemeleri başta olmak üzere birçok unsur 1968’in ekipmanları değil… İnanın ki kapının yanındaki O302 Otomarsan yazıları bile ’80’li yıllara ait! Ama ben bütünüyle ilgiliyim, aksesuarlarla değil!

 

Üretici firma, Mercedes-Benz Türk adını almadan önce Otomarsan ismiyle 1967’de kurulduğunda da orada çalışmakta olan, 2011 yılında yanında durduğumuz otobüsün doğuş sürecini bire bir yaşayan Altan Oğralı kılavuzum. Beyefendi, Mercedes-Benz Türk Otobüs Finiş Şefi, üretilen her otobüs onun onayından geçiyor. Önce bir diğer 30 yıllık Otomarsan kökenli sürücü Taylan Özger tarafından kullanılan otobüsle birkaç tur atıyoruz. Pür dikkat izliyorum hareketlerini ama hiçbiri yeni değil o tamamını çocukluğumdan bu yana 3 numaralı koltuktan gözlediğim figürlerin. Temelde dikkat etmem gerekenleri anlatıyorlar, dinliyorum. Yüzlerce çeşit otomobille dünya pistlerinde ne turlar attım ama bu seferki tarifsiz özel! “Evet, artık direksiyon senin” diyor ve koskoca otobüsün kaptan koltuğunu bana teslim ediyor.

Koltuğa oturmadan bir arkaya bakıyorum, peşimden gelecek 11 metre daha var! Koltuğa yerleştiğimde önümde bir tepsi kadar büyük direksiyon (dümen mi demeli!), koskoca iki cam ve “acaba yapabilecek mi” bakışlarıyla izleyen yetkililer… Bugünkü otobüsleri bilemem, eminim mükemmellerdir ama 43 yıl öncesinin ergonomisi o kadar ideal ki, oturma pozisyonu her yere hakim, bütün kumandalar el altında. “Direksiyon göbek kapağının altında çiklet var mıdır acaba” diye geçiriyorum aklımdan, sonra “ciddiyetini bozma, durum ciddi!” diye geçiştiriyorum! ’70’lerden kalma zannederim ki, Blaupunkt radyo-teybi bugün çalışmıyor, istasyon arama düğmesi de eksik hala… Tıpkı kullanılmaktan parlamış aydınlatma düğmeleri gibi yılların yorgunluğunu yansıtıyor!

Çarpma kapı ‘çat’ diye çekiliyor ve ben önce pedalların yerini öğrenip ardından basıyorum debriyaja. Oo sandığımdan çok daha yumuşak, gaz pedalıysa ayak büyüklüğümde! “İkinci vitesle kalkmalısın” uyarısı geliyor 3 numarada oturan “yolcum” Altan Bey’den, otomobillerdeki birinci vitesin yerinde, bir O302 klasiği sedef kaplı kolu itiyorum yerine, artık hareket vakti… Koskoca otobüs ağır ağır ilerliyor, iki elimle sımsıkı kapmışım dümeni “aman altımdan kaçmasın O302” tedirginliğiyle ilerliyorum! Oysa ki fırlayacak bir durumu zaten yok, gazı ağır ağır alıyor, cüssesi ancak heybetle süzülmesine izin veriyor. Ne zaman ki üçüncü vitese geçiyorum (otomobillerde ikinci vitesin yeri) 40 km/s’ye ulaşıyor, daha da fazla basmıyorum, zaten pist küçük, dönebilir miyim dönemez miyim bilinmez! Hiç abartmayayım, Ferrari Testarossa kullanırken duymadığım bir tedirginlik var normal olarak!

Mercedes Benz’in oval pistinde geniş bir U dönüşü yapmam gerekiyor, ilk etapta endişem, çırpı kollarımla direksiyonu çevirebilip çeviremeyeceğimdi. Neyse ki hareket halinde en ufak bir sıkıntı olmuyor! U dönüşüne yaklaşırken Altan Oğralı “olabildiğince eğimsiz yerden dönmelisin ki, yan yatmalayım” diye uyarıyor, harfiyen uymaktan başka seçenek söz konusu değil, onun ‘yan yatmak’ dediği, nezaketinden! Aslında bildiğiniz devrilmek! Oval pistte U dönüşünü güvenle tamamlıyorum. Şimdi daha zorlu bir aşama var, pist daralıyor ve etraf da dolu, otobüsü yanlardaki nesnelere değdirmeden sığdırmam gereken bir darlık var, sorunsuz giriyorum! Büyük araçları kullanırken en çok dikkat edilmesi gereken şeyin aynalar olduğunu söylüyor Altan Bey, çünkü otobüsün geçtiğini zanneden sürücüler genelde arkasını köşelerden çarparmış! Kulağıma küpe oluyor, pist içindeki şerit değiştirmelerde gözüm hep aynalara kayıyor, kendimce kontrol ediyorum!  Doğal olarak temkinli ilerliyorum, alışık olduğum bir araç değil, kimseyi de tedirgin etmemek için gazı ölçülü kullanıyor, pek hızlanmıyorum. Ne ABS ne ESP ne retarder yok bu otobüste, her şey mekanik! En komplikesi hidrolik! Pistin oval olmayan kısmında yapacağım U dönüşlerinde durmak zorundayım. İşte direksiyon sertliği burada merak konusu oluyor bende. Neyse ki otobüs dururken de direksiyonu çevirmek çok zorlamıyor!

Pistte dördüncü turuma ulaştığımda -profesyonelleştim ya!- artık O302’nin sesini dinlemeye başlıyorum. Güven geliyor! Mercedes-Benz Türk’ün ürettiği bütün otobüsleri tek tek kontrolden geçirdiği pistte bozuk yüzeylerden geçiyorum, süspansiyonu deniyoruz! Günümüzün modern otobüsleri gibi “havalı” süspansiyonları yok ama O302’nin ruhu yeter, makasları yumuşak yumuşak esneyerek konforla geçiyoruz. Tabii ki düz piste çıkıp biraz hızlanınca o su akar gibi şırıltılı sesi daha iyi duyuluyor ama o da “tecrübem” yettiğince artık! Kimsenin göze almayacağı bir risk olur fazlası! Zaten akşamüstü başladığımız deneme sürüşü ani bastıran karanlıkla daha da zorlaşıyor! Beşinci turda yavaşça gösterilen yere yanaşıyorum ve duruyorum. Sırada O302’nin en önemli ritüellerinden biri var! Sürücü kapısı tarafındaki boşlukta yer alan uzun el freni kolunu ‘tırt tırt tırt’ sesi eşliğinde kurarak otobüsü sabitliyorum. Yolcularıma dönüyor ve sesleniyorum bıçkın kaptan pilot edasıyla “cümleten geçmiş olsun”. Gülüyorlar…

 

Altan Bey sağ olsun, “Ben ehliyeti verdim sana” diyor! Nezaket sürüyor “Çok olgunca kullandın!” Şımarmaya doyamıyorum! Büyük bir hayalimi gerçekleştirmenin mutluluğuyla gülücükler saçarak iniyorum ağabeyim yaşındaki o ilk O302’den. Söz veriyorum yine görmeye geleceğime…

12 Comments

  • şahane deneyim.
    kadıköy çarşı’da o teypten bulunur sanırım, moda caddesi’nin en altına denk gelen kısımda iki üç tane ıvır zıvırcı var..

  • O302 Dünya üzerinde üretilmiş en güzel otobüstür.

    Çok süper bir inceleme olmuş.Okurken aynı heyecanı yaşadım.

    (Bir dahaki tura ben de gelmek istiyorum)

  • […] […]

  • universite yıllarimda 4 sene boyunca beni Ankara Bursa arasinda sadece ama sadece 11 numarada(3 sira koridor saga taraf) tasiyan, molalarda muavinlerin tekerleklerini cekicle dovdugui guzel otobus.
    Senin yerinde olup bende kullanmak isterdim.
    Konular cok guzel.
    Tebrikler

  • Ellerinize sağlık. Çocukluğumuz bu arabalarla geçti ve bundan sonrası ile.Anılarımız tekrar canlandırdığın için teşekkürler.

  • Muhteşem bir ritüel. Yazdıklarınızı okurken bende yaşadım o dakikaları.

    0302 ‘nin o muhteşem sesi konusuna katılmamak elde değil.

    Çocukluğumdan beri her duyduğumda kulak kabarttığım, cadde de arkamdan geliyor olsa bile ezbere bildiğim, hayran olduğum sese böylesine ilgi duyan bir başkasının da olduğunu bilmek çok şaşırttı beni.

    Harika bir konu olmuş.

    Teşekkürler.

  • Eylül ayında gezi amaçlı karsa gittim.Havaalanından kiraladığım araçla oteli bulmaya çalışırken şehir merkezinde bir 0302 ye rastladım.kullandığım aracı yakınına parkettikten sonra,otobüsün kars firmalarından birinin otogar_şehirmerkezi arasında ring servis yaptığını öğrendim yolcularla beraber bende bindim 43 nolu koltuğuna oturdum hasta olduğum motor sesini dinledim.Otobüs nekadar eski olsada yıllara meydan okuyordu.

  • Efsane O302 otomarsan,

    Kirk binkere masallah, aradan gecen 43 yillik yorgunluga na karsin hala dip diri ve koc gibi de duruyor.
    Yorumlar ve fotograflar harika.

    ( Efsane O302 ye ikinci ziyaretinizde yer almayi cok isterim )

    Emeginize saygilar

  • Babam firmamızdaki 14 tane O302’yi makina kimyaya teslim ederken yüreğim içten içe sızladı. Bekarım ama evlat acısı gibi olsa gerek. Fakat 1969 model olan 1 tanesini ayırtırdım. Fenni muanesi ve D2 belgesi bile var. Antalya’nın ilk 1969 model 07FH555 plakalı aracıymış. Babam öyle söylüyo 1969 model olmasına rahmen hala çalıştırmaktayız. Aracın rengi aynı resimdeki ile aynı 1983 görünüm kuşağı var, tek farkı çarpma değil havalı kapı. Resimlerini de siteye en kısa sürede yükleyecegim. Binmek isterseniz Antalya’ya beklerim…

  • 0302’de 360 OM motoru vardır. Bu otobüsler efsanedir. Egemer’de çalıştığım yıllarda 0302 kurslarına katılmak büyük keyif verirdi. Kurs yerimiz Otomarsan’dı.

  • öncelikle çok güzel bir yazı olmuş elinize kolunuza sağlık.
    O302 nin maksimum ağırlıklarıyla ilgili bir bilgiye ulaşamadım internette, varsa bir bilgisi olan çok sevinirim.

  • Merhaba,
    Benim böyle bir deneme şansım olsaydı, eminim yaşadıklarımı ben de aynı cümlelerle aktarırdım; ne bir eksik, ne bir fazla. Teşekkürler.

Comments are closed.