Yeni 208

Nissan X-Trail e-POWER e-4ORCE

 Nissan X-Trail e-POWER e-4ORCE

SUV kavramı ortaya çıkmadan çok seneler önce Japonya’nın ilk off-road kahramanlarından biri olarak dünya çapında ün kazanmış Nissan’ın 21. yüzyıla giriş modeli X-Trail. Bugün türlü çeşitli SUV veya cross over, adı her neyse, yol dışında da kullanılabilen araçların öncüsünü, X-Terra, Terrano, Pathfinder ve tabii ki Patrol’ün bilgi birikimiyle geliştirdiği ilk X-Trail’i  2000 yılı sonunda tanıtmıştı. Japon üretici. Honda CR-V ile yakın zamanda yollara ya da yoldan çıkan X-Trail, “masum kullanıcıyı” da yoldan çıkarıp amatör işi çekiş sistemi All-Mode 4×4 ile hafiften off-roadla tanıştırmıştı. Onun domine ettiği hafif arazi+şehir kullanımı sunan o ilk X-Trail’in açtığı yol hiç kapanmadı ve Nissan her jenerasyonda modelin hep üzerine koyarak daha da daha da geliştirdi. Bugün kullandığımız dördündü jenerasyon, taşıdığı teknolojik yüklemelerle yepyeni bir otomobil. Nissan’ın global platformu üzerinde, Qashqai ile Pathfinder arasında yer alan X-Trail, beş ya da yedi kişilik seçeneklerle satılıyor.

Nissan’ın güncel modern tasarım felsefesini yansıtan gövde hatları, tabii ki davetkâr unsurların başında geliyor. Görkemli, heybetli ama yine de sade çizgiler, ardında yüksek konfor, kalite ve ilginç teknolojiler barındırıyor. X-Trail’de ilk kez hafif de olsa arazi marifetleri geri plana düşmüş. Yok değil ama son dönemin trendy akımı alternatif yakıt teknolojilerinin gölgesinde. SUV’ların modası yaklaşmaktayken All-Mode 4×4 ile dikkatleri üzerine çeken Nissan, bu kez elektrifikasyona özgün yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Önce oradan başlamak gerek fikrindeyim. Hemen her markanın elektrikli mobiliteye kanalize olmaya çalıştığı şu dönemde kimse geride kalmak istemiyor. Bizler, otoriteler olarak değil sadece hibridi, elektriği de hidrojen çağına bir geçiş dönemi olarak değerlendirirken Nissan, bambaşka bir yöntemle “zamanı” yakalıyor. Eşini Qashqai’da da gördüğümüz e-POWER teknolojisi, Nissan’ın elektrikli ulaşıma alternatif yaklaşımını ifade ediyor. Markalar farklı farklı teknolojiler tanıtırken tüketici sistemin nasıl işlediğinden çok, elektrikle ne kadar yol gidebildiğine, aracın pilinin nasıl ve ne sürede şarj edildiğine bakıyor olsa da biz deneyimlerimizi anlatmakla görevliyiz.

e-POWER, elektromobiliteyi ifade ediyor ama yaklaşım bildiğimiz hibridlerden çok farklı. Bu otomobilin motorunda hibrid teknolojisi yok, elektrik motorunu çalıştırmak için bataryasını şarj etmek için kullanılan turbu beslemeli bir benzin motoru var. Nissan bu motora jeneratör diyor! İşler tersine yürüyor, tersine bir hibrid durum var. Normal hibridlerde hareketlenme elektrik motoruyla başlıyor, güç ihtiyacı azalıp hız arttığında içten yanmalı motor devreye giriyor. Elektrik motoru ara hızlanmalarda omuz veriyor, hızlanmaları çabuklaştırıyor. X-Trail’de ise elektrik motoru her an görev başında ama o motorun bataryasının şarj edilmesi için benzin motoru, Nissan’ın deyimiyle “jeneratör” hep çalışmak zorunda. X-Trail’in ruhsatında “elektrikli” diyor ama “jeneratör” yine emisyon salımı yapıyor, belli bir süre sonra da benzin bitiyor uyarısı beliriyor ve otomobil benzin pompasına yanaşıyor, pompacı depoyu dolduruyor! E ne anladık bu işten? Şarjı kolay bitmeyen bir elektrikli araç kullanmış oluyoruz! Ve şarjı bitmez ama bitse bile şarj etmek gerekmiyor. O kendi kendini, gittikçe, yol aldıkça, benzin harcadıkça şarj ediyor. Otomobilin en büyük getirisi de bu sayede en uzun mesafeye gidebilen “elektrikli” olması oluyor!..

e-4ORCE ise, X-Trail’in elektronik dört tekerlekten çekiş sistemini ifade ediyor. Aracın önünde ve arkasında yer alan iki elektrik motoru senkronize çalışarak ağırlık dağılımını dengelerken  enerji geri kazanımı için de rejeneratif frenlemeyi destekliyor. e-4ORCE dört tekerlekten çekiş sisteminde, sistem her tekerlek için ayrı ayrı torku ve frenlemeyi kontrol ediyor, yokuş çıkışları kolaylaştırmak için en fazla tutuşa sahip olanlara öncelik veriyor. Aslında bu, Nissan’ın konvansiyonel All-Mode 4×4 sisteminin daha da akıllı hali. e-4ORCE sistemi saniyede 10.000 defaya kadar tepki vererek, sürekli olarak değişen koşullara ve arazi koşullarına uyum sağlayarak kararlılıkla ilerleyebilmeyi vaat ediyor. Sürüş sırasında bu olan biteni anlamaya imkan yok, hepsi elektronik konforuyla organize ediliyor. Ve X-Trail’in zarafetinden façasını bozmamak için asfalttan ayrılmadık ama işin de eninde sonunda lastiğe baktığını tabii ki bilmek gerek! En lüksünden en mütevazısına zarif görünen bütün SUV’larda olduğu gibi X-Trail’de de arazi denemelerimizi kaldırıma çıkarak başarıyla gerçekleştirdik! Vites konsolunda 5 farklı sürüş modu ile Normal, Sport, Eco, Off-road ve Snow gibi farklı sürüş koşullarına uygun çekiş özelliklerinden yararlanmak için bir seçim kumandası mevcut. Akıllı Tork Kontrolü sayesinde X-Trail ile virajlarda, yokuşlarda, inişlerde, frenlemede sürücü her an elektronik olarak kontrol altında tutuluyor.

Şimdi içeri geçersek, Qashqai’de olduğu gibi kalite Nissan için sanıyorum tüm zamanların en yüksek seviyesinde. Tamam, e-POWER e-4ORCE en yüksek donanım seviyesi ama gerçekten her şeye fazlasıyla özenilmiş. Rahat deri döşeme koltuklar, büyük ışıl ışıl ekranlar, kokpit üzeri deri kaplama efekti ve dikişleri, güzel bir kalite algısı yaratıyor. Direksiyonun ardındaki dijital gösterge tablosu da orta konsoldaki dokunmatik multimedya ekranı da 12.3 inç büyüklüğünde. Ekran menüleri kullanıcı dostu, kaybolmuyorsunuz, Nissan çip krizinden etkilenmemiş gibi, ucuza kaçmamış, zaten bu kadar yüksek kalite seviyesinde sırıtırmış. Otomobilde ayrıca sürücünün göz hizasında cama yansıtılan 10.8 inçlik head up display de yer alıyor.

Markalar tarafından çeşitleme döneminin doruklarında olan e-Shifter vites kolu Nissan’da da ilginç tasarımlardan biri durumunda. Kolun önünde telefon şarj platformcuğu, yanında Amerikan icadı çifte bardaklık var. Nissan’a özgü bir şey değil tabii ki ama otomobili sürerken telefon kullanımını yasaklayan zihniyet bir şeyler içmeye nasıl göz yumar, hiç anlayamamışımdır! Gereksiz konfor! Amerikan işi!

 

Bu bölümdeki en dikkat çekici buton, hiç şüphesiz Qashqai’de de gördüğümüz e-Pedal. Bu düğmeye bastığınız zaman fren pedalını kullanmaya neredeyse hiç gerek kalmıyor. Gazı kestiğiniz anda deselerasyon başlıyor, araç hızlanmayı kesiyor ve elektrik kesilmişcesine çabucak yavaşlıyor. Dur kalk trafikte işe yarıyor belki. Ama tek pedalla sürüş ne kadar gerekli, tartışmaya açık. Bir tarafta alışkanlıkları değiştirmeden elektrikli araç kullanma keyfi denilirken diğer tarafta da geleneksel sürüşten tek pedala geçiş… Bilemedim.

Nissan X-Trail’i sürüş karakteri gayet akıcı. Elektrik gücüyle ilerleyen bütün araçlarda bu akıcılık hissediliyor zaten. Tabii elektrik motorunun gücü doğrultusunda! Jeneratörün doğrudan beslediği bataryanın çalıştırdığı elektrik motoru, tekerlekleri tahrik ederek sürekli 100% elektrikli hissi veren bir sürüş sağlıyor. Ama dediğim gibi ardında çalışan başka bir içten yanmalı motor var. Ha ne sağlıyor, lityum iyon batarya boşalır, pil biterse ne yaparım endişesi ortadan kalkıyor. Ama 1.5 litrelik üç silindirli ve turbo beslemeli 160 HP’lik motorun, pardon “jeneratörün” benzini biterse, bir batarya boşalımı kadar lüksünüz oluyor. O arada da bir benzinci bulunur herhalde:) Sonuç, tekrar edeyim, bu teknoloji batarya şarj etmeyi gerektirmiyor. Her şey teknolojik ama geleneksel yakıt deposunun durumunu göz ardı etmeyeceksiniz. Dediğim gibi, benzin harcayarak bataryasını dolu tutuyor X-Trail!

Elektrik motorunun 157 kW’lık gücü 210 HP’ye denk geliyor. Ön akslarda 330, arkadaysa 195 Nm’lik dağıtılan torkla ve akıllı dört tekerlekten çekiş sistemiyle araç kayıpsız hızlanıyor, çılgın ivmelenmeden etkilenmemek mümkün değil. Tabii ki içten yanmalı motorlarda olduğu gibi gaza fazla basar ve performanslı kullanma sevdasına kapılırsanız lityum iyon bataryanın şarjı da hızlı azalıyor, onu şarj etme derdindeki “jeneratörün” benzini de çabuk bitiyor, o zaman 1000 km üzeri menzil hayal oluyor. İlginç bir döngü var yani. Ama sakin kullanımlarda X-Trail, gidiyor gidiyor gidiyor… Sessizce. Hayalet gibi.

Ha bu arada, frenleme anında ortaya çıkan enerji depolanıyor ve e-POWER, rejeneratif fren sistemi sayesinde yavaşlama sırasında açığa çıkan kinetik enerjinin kaybolmasına izin vermiyor, onu elektrik enerjisine dönüştürüp ve aküye geri besleyerek yakıt verimliliğini artırıyor. Anlaşıldığı üzere bu otomobilde mühendisler kafalarını fena halde verimliliğe takılmış durumda.

Geniş kabin, salon salomanje, cam tavan sayesinde kabin ferah ve aydınlık. 10 hoparlörlü BOSE marka şahane bir müzik sistemi var. Ortam son derece sessiz, aktif gürültü önleme sistemi görev başında. Kabin gerçekten çok huzurlu. Rahat koltukların deri döşemesi Bentley stili, baklava dilimli. Arkada oturanlar dizleri birbirine ve ön koltuklara değmeden bacak bacak üstüne bile atabilir, o derece! İstenirse 7 koltuklu seçenek de alınabiliyor. Test aracımız 5 koltukluydu ama 7 koltuklu olduğunda üçüncü koltuk sırası en çok çocukları memnun edebiliyor. Isıtmalı arka koltukların yolcuları için iki ayrı USB girişiyle bağlanabilirlik olanakları da sunulmuş. Kapağı otomatik açılıp kapatılabilen bagajda 575 litrelik kullanışlı bir kapasite bulunuyor ve 1396 litreye genişletilebiliyor. (7 kişilik versiyonda 485/1298 lt)

Aracın donanımı zaten eksiksiz, en üst seviyede, markanın web sitesinde sonu gelmeyen listeyi görebilirsiniz, saymakla bitmiyor, ekleyecek bir şey bırakmamışlar! Tabii bu kadar lüks hissinin, kullanıcı gövdenin altında neler olup bittiğini tam anlayamasa da, elektrikli araç kullandığını düşündüğü halde aşağı yukarı 1000 km’de bir akaryakıt istasyonuna uğrayıp benzin almak zorunda olsa bile yüksek teknolojinin, bu adeta tersine işleyen hibridimsi teknolojiyi yakından takip etmenin 2 milyon 300 bin TL civarında bir etiketi var. Tabii yazının yazıldığı seçim öncesi, dolar kuru 19.80 TL iken!