Dünyanın en hızlı taşıyıcısı
1953’e kadar yarış otomobillerinin nakli geleneksel yöntemlerle yapılıyordu. Yarışacak otomobil ya yoldan yürütülecek ya da kamyonetten dönüştürülen araçlarla taşınıyordu. Ama sonradan efsane olacak Silberpfeil yarış otomobilleri öylesine görkemliydi ki, şirket onları sıradan koşullarda nakletmek istemiyordu, Farklılığı her noktada gösterilmek isterniyordu. 1953 yılında Mercedes-Benz’in yarış departmanı teknik müdürü özel bir yarış otomobili nakliye aracı isteyince hazırlıklar başladı. Yarış departmanı yetkilileri, yükü çok değerli bu olacak bu aracın, iki yolcu ve Grand Prix otomobilini güvenle ama hızlı bir şekilde taşıyabilmesin italep etmişti. Bu istek doğrultusunda 1953’te ilk yarış transporteri üretildi. Aslında bu araç için hiçbir proje geliştirilmedi, hiçbir çizim yapılmadı. Fonksiyonel olabilmesi için yapılan toplantılarda ortaya atılan fikirler birleştirildi ve bu ilginç görünümlü araç ortaya çıkartıldı. Transporter alçak konumlandırılmış bir kabine sahip olduğundan arkasında taşıdığı yarış otomobilinin yüksekliğinde bile değildi. Bu da gövdenin rüzgar direncini düşük seviyede tutabiliyordu.
Guinns Rekorlar Kitabı’na girebilecek ebatlar
Mercedes-Benz transporterde kullanılan bütün mekanik parçalar, sinyal lambalarından direksiyon simidine, koltuklardan cam sileceklerine herşey dönemin Mercedes modellerinden tanıdıktı. Mercedes-Benz 300S’in platformu üzerinde geliştirilen aracın yolcu kabini, ön aksın önündeki kalın taşıyıcılarla desteklenmişti. Aracın tampon-tekerlek mesafeleri o kadar uzun tutulmuştu ki, bu neredeyse Guinness Rekorlar Kitabı’nda kendisine yer açabilecek bir mesafeydi. Motor, kabinin arkasında altta yer aldığından tasarımda uzun bir buruna gerek duyulmamıştı. Burundaki yuvarlak farlar Mercedes-Benz 180’den alınmıştı. Kabin içinde de aynı modelden parçalar vardı ve zemin de o dönem için hiç alışılmadık bir şekilde halıyla kaplıydı! Pötikareli kumaşla kaplı koltuklar, dönemin modasına uygunseçimlerdi. Önden aldığı havayı koltukların arasından radyatöre ulaştıran yüksek hava tüneli belki de kabindeki en şaşırtıcı önsurdu. Koltukların arkasındaki radyatörün su haznesi, kışın kabinin ısıtılması için de görev yapıyordu.
Motor gücü 215 HP’den 198’e düşürüldü
Aracın güçlü olmasının ötesinde ‘en hızlı taşıyıcı’ olabilmesi için 300SL’de kullanılan 6 silindirli 3.0 litre hacimli motor yer alıyordu. Gücü 215 HP’den 198 HP’ye düşürüen motor, 253 Nm’lik maksimum torka sahipti. Arkadan itişli araçta 4 ileri vitesli şanzıman kullanılmıştı. Bu motor ve yürüyen aksam, sempatik taşıyıcının170 km/s hıza ulaşmasını sağlayabiliyordu. Dönemine göre modern bazı teknolojilere sahip olan araçta yüklüyken inişlerde sorun yaşanmaması için disk frenler kullanılmıştı.
Mercedes-Benz’in hızlı transporteri, firma 1955 yılında yaşanan ve 83 kişinin öldüğü Le Mans trajedisinin ardından motorsporlarından çekilme kararı alınca gözden düştü. Koleksiyonerlerin gözdesi durumuna gelmesine karşın Mercedes-Benz, motorsporlarında içine kapanırken bu orijinal tasarımı, en azından Avrupa’da gözlerden uzaklaştırmış ve Dearborn’daki Henry Ford Müzesi’ne göndermişti. 2001 yılında ciddi bir restorasyondan geçirilen dünyanın en hızlı transport aracı, şimdi Mercedes-Benz müzesinde yer alıyor.