Peugeot 208 1.2 VTi Active
Bir otomobil tutkunu olarak hiçbir markayı buhran içinde görmek istemem. Bugüne dek ürettiği otomobiller neticesinde bazılarına doğal olarak sempati duyuyor, bazılarınaysa mesafeli yaklaşıyor olabilirim ancak bu, o firmanın yeni bir modelinin direksiyonu başına geçinceye dek sürer. O andan itibaren ne taşıdığı logo bir anlam ifade eder, ne de o araba hakkında başkalarının düşündükleri.
Fakat gerçek şu ki, modern Fransız otomobilleriyle içli dışlı olduğumda bilincim, tüm o finansal kriz haberlerini su yüzüne çıkarıp arada köprüler kurmadan edemiyor.
208’in bıraktığı ilk intiba, güneşe aldanıp t-shirt’le dışarı çıktıktan yarım saat sonra, Zincirlikuyu’da metrobüsten inip Gayrettepe metro istasyonuna doğru yürürken üst geçitte sizi yakalayan gök gürültüsü gibi. Debriyajı kaldırıp gaza basmanıza rağmen yerinden kımıldamayan, daha fazla basınca da Nazi dönemi Kaplumbağa’larını andıran vızıltısıyla haldır huldur gövdeyi fırlatan motor, tepenizdeki kara bulutları temsil diyor. Sahneyi tamamlayansa, burnunuzun ucuna düşen ilk damla; yani yeterince zorlarsanız ortadan ikiye çatırt diye ayrılabileceğini düşündüren direksiyon simidi.
Keşke tek kusuru hammaddesi olsaydı.
Göstergeler içinden değil de üstünden okunacak biçimde direksiyon tasarlamak, teoride yaratıcı. Lakin tasarım tamamlandıktan sonra bu simide seri üretim onayı vermek, ancak kahvaltıyı gravyer eşliğinde Öküzgözü’yle edenlerin işi olabilir. İdeal sürüş pozisyonunda kadranların alt kısmını okuyabilmek için zürafa taklidi yapmanız gerekiyor.
Bu fiyat seviyesindeki diğer otomobillerde çok daha kaliteli malzemeler mi kullanılıyor? Elbette hayır; herkes bir yerlerden kırpıyor. Ancak bilhassa Almanlar bunu iyi bir şekilde gizlerken Fransızlar bunu ya beceremiyor, ya da hiç umursamıyor. Piyano siyahı ve şık kadranlar haricinde kabini 2013 model gösterebilen, belki bir dokunmatik merkezi ekran var ama, o da basit ve zorlama duruyor. Bilhassa havalandırma kumandaları, 90’ların sonunda sağa-sola kaydırmalı kollardan çevirmeli butonlara adılan ilk adımları hatırlatıyor. Neyse ki arka koltuklar, dış boyutlardan beklenmeyecek kadar yeterli bir genişlik sunuyor. Bu seviyede otomatik arka camların tek tıkla açılıp kapatılabiliyor oluşuysa, şaşırtan bir detay. Çok şaşırtıcı bir donanım daha var, çocuklar yolculuk sırasında daraldıklarında arka kapıları açıp inmeye kalkışmasınlar diye çocuk kilitleri kokpit üzerinden düğmeyle devreye alınabiliyor! Şüphesiz otomobildeki en progresif donanım bu!
Debriyaj ile gaz arasındaki fırtınayı atlatıp bir şekilde harekete geçtikten sonra hava açar gibi oluyor. Aslında 208’in sürüşüne, temel bir çelişki hakim.
Görevi gereği son derece ufak tasarlanan direksiyon, çok kısa turla birleştirilmiş – bir go-karttan alınmış gibi. Şehir içinde 208’e istisnai bir çeviklik katan sistem, uzun yoldaysa devamlı küçük müdahaleler gerektirerek insanı yoruyor. Bir yandan o, sürüşe hiperaktivite katarken; diğer yandan lokum gibi süspansiyonlar ve armut koltukları aratmayan minderler, insanı mayıştırıyor. Günümüz emniyet koşulları gereği artık kimse bu kadar yumuşak süspansiyon kullan(a)mıyor.
Esasında İstanbul’un yol şartlarını düşününce şikayet etmektense memnuniyet duymak gerekli. Fakat sönümlemenin toleransıyla kalitesi doğru orantılı değil. Tüm yumuşaklığına rağmen kısa darbelerde araba fazla sarsılıyor ve beklenmeyen gürültüler çıkartıyor.
Direksiyon sisteminin hevesi, nihayetinde sizi virajlara sevk ediyor. Uzun bir aradan sonra ESP’siz bir otomobil kullanabilmiş olmaktan ötürü duyduğum mutluluk muhtemelen size tuhaf gelecektir ancak hiçbir elektronik müdahale olmadan 975 kg’lık bir hatchback’i oradan oraya savurmanın tazeleyici etkisi bir başka. Ne var ki böyle zamanlarda da 208’in yumuşaklığı ve üstündeki Bridgestone Ecopia’lar ile, hızlı direksiyonu çatışma halinde. Virajlardan, gelecek GTi türevi adına büyük umutlarla ama bu örneğin bıraktığı buruk tatla çıkıyorsunuz. Dozajı harika fren pedalıysa bu tadı bir nebze olsun atıyor.
208’e niyetlenenlerin çoğu herhalde listenin üstündeki ‘1.2 VTi’lara odaklanacak, uygun fiyatlarının çekimine kapılacak, ancak yakıt tüketimi ve performanslarından ötürü kaygı duyacaktır. Size sesleniyorum: Haberler iyi.
3 silindirli makinelere olan sempatim malum. Başta arabayı dizel sanmanıza neden olacak kaba gürültüler çıkaran motor, devir yükseldikçe asabi bir eşek arısı kovanına dönüşüyor. Yıllardır alıştığımız kuru mekanik gürültülerden sonra bu melodi benim her seferinde hoşuma gidiyor. Ama şunu mutlaka söylemeliyim, hani titiz sahipler vardır ya, motoru bile tertemiz tutarlar, toz kondurmazlar. Bu motor o titizliğe hiç müsait görünmüyor. Motor kapağı bir kez kirlendi mi, temizlenecek gibi değil!
Asıl önemli olansa, bu esnada, modern zamanlar için tüy kadar hafif olan gövdeyi 120 km/s’ye kadar son derece tatminkar bir biçimde taşıması ve bunu yaparken de tüketiminin 5.5-6 litrenin üstüne pek çıkmaması. Sakin kullanımla şehiriçinde 5 lt ortalama tutturmak gayet olası. Kalkış esnasındaki ölü toprağını bir kez attı mı bu motor, 208’in en güçlü silahı.
Sokaklar kedi dolu; pet shop’lar da. Bu haliyle 208’in fiyatı 38 bin lira ve ona bunu vermek, pet shop’tan sokak kedisi satın almak gibi. Vasıflarının kusurlarını kapadığını ve bu kusurların onu sevimli bile kıldığını söyleyebilirdim; eğer daha ucuz bir otomobil olsaydı.
+ Yeterli performans
+ Düşük yakıt tüketimi
+ Genelde konforlu sürüş
– Düşük malzeme kalitesi
– Virajlarda fazla yumuşak kalan süspansiyon
– Çevik ama arabanın karakterine ters düşen direksiyon
Yazı: And Mehmet Çetin
Fotoğraflar: Süreyya İzgi
Peugeot 208 1.2 VTi Active
Yakıt tipi: Benzinli
Motor hacmi (cc): 1199
Motor gücü (HP): 82
Maksimum tork (Nm): 118
Vites kutusu: 5-ileri manuel
Maksimum hız (km/s): 175
0-100 km/s hızlanma (sn): 12.2
Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 5.5/3.9/4.5
Ağırlık (kg): 975