Volvo S90 D5
Volvo, D premium segmentte köşe başlarını tutmuş olan Alman rakiplerine karşı çok güçlü bir modelle mücadele veriyor. BMW 5 Serisi, Mercedes-Benz E Serisi ve onlar kadar yaygın değilse de Audi A6’dan içiniz mi sıkıldı? Özellikle büyük şehirlerde “en iyi yerli”ymiş gibi sık gördüğümüz bu otomobillerin aldığı yoğun talep, onların değerini azaltıyor değil elbette. Ama bu tek düzeliğin mutsuz ettiği insanlar da var. Volvo uzun bir aradan sonra D Premium segmentine dönüşüyle bu tekdüzeliği kırmayı amaçlamış. Güzel hedef, büyük hedef ama sunduğu tüm özelliklere ve imajlara karşın konu geliyor, ikinci el satışa dayanıyor. Bu konunun tıkandığı nokta oluyor. Herkes biliyor ki, Türkiye’de BMW ve Mercedes’in bileğini bükmek imkansız. Bu otomobil de Jaguar XF ve Audi A6 ile sınırlı bir alanda mücadele eder, ilginç bir alternatif yaratır gibi görünüyor. Neyse, bu kullanıcıların tercihi olacak, biz onlardan bağımsız olarak S90’ı büyüteç altına alalım, elbette geride kaldığı noktalar da var üstünlükleri de. Amerika’da 2016 Haziran ayında satışa sunulan otomobil, ızgarasıyla gelen güçlü görünümü, İskandinav mitolojik tanrılarından Thor’u çekicinden esinlenilmiş far tasarımıyla kimliğini netleştiriyor. Cüsseli gövde, ait olduğu sınıfın limitleri dahilinde. Burundaki görkemli tasarım gövdenin geri kalanında sezilmiyor, genel olarak 5 Serisi’nin dinamizminden uzak, “ağır abi” gibi görünüyor. S90’ı üzerinde taşıyan yeni SPA (Scalable Product Architect / Ölçeklenebilir Ürün Mimarisi) Volvo’nun da geleceğini ifade ediyor. Yeni modellerin çoğunu sırtlanacak bu platform, üretici açısından maliyetleri azaltırken kullanıcıları da sağlamlığı ve sürüş konforuyla tatmin edecek.
Kabine girdiğimizde bambaşka bir dünya bekliyor bizi. Heybetli dış tasarımın ardında belirgin İskandinav ferahlığı var. Açık renklerin tercih edildiği kabin, mesafelerin cömertçe kullanıldığı huzurlu bir alan. Bugüne kadar bildiklerimizden farklı bir kokpit formu var S90’da. Az bulunur İskandinav ahşabının farklı şekilde kullanıldığı, kumandaların ortada tıpkı Tesla Model 3’teki gibi dik yerleşimli ekranda yer aldığı değişik bir ortam. Kimilerine sıkıcı gelebilen siyah Alman kabinlerine göre açık renkler ve finishing kalitesi öne çıkarılmış, albenisi yüksek. Kokpit üzerindeki 9 inç büyüklüğündeki ekranda Sensus Infotainment Sistemi dikkat çekiyor. Otomobilin tüm ayarları bu ekranda. Ama menüler alışana kadar biraz karışık gelebilir. Bir de menüler üzerindeki düğmeler fazlasıyla küçük. Yola çıkmadan önce otomobilin içinde zaman geçirmek, menüleri öğrenmek gerekli. Çünkü bunlar otomobili kullanırken öğrenilecek şeyler değiller, Keskin görüntüler, XC90 ve V90’daki gibi yüksek çözünürlükle geliyor ekrana, en doğal, en berrak haliyle. Otomobilin gösterge tablosu da S60’tan alışık olduğumuz gibi TFT ekran üzerinde tamamen dijital. En iyi dijital uyarlamalardan biri bu.
Menüleri eşeledikçe klima yönlendirmeleri ya da navigasyon, hatta ekolayzer bile çıkıyor karşınıza. Ama high end düzeydeki Bowers & Wilkins müzik sistemine de böylesi yakışırdı. Volvo’nun anlaştığı Bowers & Wilkins, İngiliz high end müzik sistemleri üreticisi Rotel ve Classé markalarının da sahibi. 19 hoparlörlü 1400 watt gücündeki müzik sistemi, kabini bir konser salonuna çeviriyor. Kokpitin ortasındaki subwooferın tasarımı ve sound üzerindeki etkisi, kapı içlerine estetik olarak gizlenmiş hoparlör bolluğu, sürücü ve yolcularda konserin hiç bitmemesi isteği uyandırıyor. Her bir hoparlör, iç akustiği karşılayacak şekilde yerleştirilmiş. O her enstrümanı ayrı ayrı duyabilmek, gitar tellerinin titreşimini hissetmek… Tarifsiz. Yüksek bir standart!.. Tabii çok da kaptırmamak gerek, yoldayız, önümüze bakalım! Konser izlemek isteyen konser salonlarına! Biz yolumuza bakalım.
Kabindeki mesafeler herkesi rahat ettirebilecek seviyede. Ferahlık hissi, Volvo S90 ile yolculuğu gerçekten bir ayrıcalık haline getiriyor. BMW’de insan kendini atletik, Mercedes’te kalantor hissetmek zorunda kalırken Volvo S90’da egolar törpüleniyor, insan kendisini yolun akışına bırakıyor. Arka koltuk yolcuları için de dokunmatik bir ekranda klima kumandası yer alıyor. Yalnız arkada oturan üçüncü yolcu için şaft tünelinin biraz yüksek olduğunu belirtmek gerek.
Otomobilin büyük bagajıyla kabini arasında bir kayak geçidi mevcut. Arka koltukların 60:40 oranlı katlanabildiği 500 litrelik bagajda ayrıca fileli yan cepler de var. İskandinav zarafeti, bagajda fonksiyonelliğe çevrilebilmiş. Bagaj kapağının elektrikli olduğunu yazmaya gerek var mı?
Volvo S90’ın 2.0 litrelik D5 dizel motoru, temiz havayı içine çektikçe daha iştahlı hızlanıyor gibi. İkiz turbo beslemeli 235 HP’lik motorun ürettiği 480 Nm’lik maksimum tork çıkışı, yola dört tekerlekle birden aktarılıyor. Böylece patinajla herhangi bir kayıp yaşanmıyor. Akıllı dört tekerlekten çekiş sistemi, bir tekerlekte kayıp olsa bile ruhunuz duymadan gerekeni yapıyor ve torku tutunan tekerleğe aktarıyor. Bunlar yaşanırken dizel sesi ne mi oluyor? Yalıtım o kadar titizlikle yapılmış ki, motorun sesi dışarıda kalıyor. Motorun sadece 4000 d/d düzeyinden itibaren huzursuzlanmaya başladığı hissediliyor, onun öncesi tam anlamıyla kütüphane sessizliği. S90, otoyol hızlarında dahi çok sessiz, ne yol ne de rüzgar sesi duyulmuyor. Havalandırma sesi bile kusur sayılabilecek kadar daha fazla duyuluyor, o kadarını söyleyeyim! Bu kadar iddialı çekişe karşılık motorun sağladığı yakıt tüketimi de çok iddialı. 100 km’de sadece 4.8 litre. Gündelik kullanımda olsun da 5.5 litreye çıksın, 2300 kg’lık bir konfor ve prestij üssü için oldukça iddialı! Pürüzsüz sürüş konforunun performansın ötesinde tercih edildiği otomobilde otomatik şanzımanın ağırkanlı çalışması nile görmezden gelinebiliyor.
Peki Volvo’nun S90’da rakiplere karşı bu kadar güvendiği nedir? Ürün gerçekten çok etkileyici. Cam düğmeleri bile parlak, ışıldıyor. Başta start/stop şalteri olmak üzere, çoğu mücevher gibi. Ama ya pazarlama? Birincil unsur, otomobilin sürekli dört tekerlekten çekişli olması. Rakiplerin tümünde opsiyonel olarak alınabilen AWD, S90’da standart sunuluyor. Tıpkı LED farlar gibi. Düşünsenize diğerlerinde “filo işi” sunulan halojen farlar S90’da Türkiye’de hiç olmayacak. S90’lar bu yıl içinde gelecek her bir motor versiyonuyla top model gibi dolaşacak!
Dört tekerlekten çekiş, Volvo’da yola sürekli bağımlılık getiriyor. Zaten otomobilin cüssesi, maceralı sürüşler arayanların tercihi olamaz, uzun donanım listelerinde güvenliği önemseyenlerin öncelikli seçimi olacak. Dört tekerlekten çekiş sistemiyle yağışlı havalarda yere daha sağlam basmak cazip gelecektir. Bu zaten Volvo’nun da değişmez önceliği. Yaya tanımaya ek olarak büyük canlı da tanıyan, gerektiğinde fren yaparak kazayı önleyen City Safety fonksiyonu Volvo’nun “2020’de araçlarımızda ölen ya da ağır yaralanan olmayacak” vizyonuna yönelik teknolojiler. Bu ulvi bir amaç, keşke bütün markalar bu yönde teknolojiler geliştiriyor olsa ama ülkelerin farklı trafik gerçekleri ve sürücü profilleri de malum.
S90’ın direksiyon sistemi, yol ve tekerleklerin durumu konusunda verdiği hislerde rakip modellerinki kadar hassas değil, daha donuk. Yönlendirmeleri keskin ve direkt ama bir BMW 5 Serisi’ndeki kadar “hisli” değil.
Otomobilde tıpkı Nappa deri döşeme gibi rakiplerde opsiyon olan önemli bir teknoloji daha var: Pilot Assist. Otonom sürüş gerçekleştiren sistem, yolda şeritler düzgün olduğunda sürücüden direksiyonu tutmasından başka bir şey beklemiyor. Kerteriz alıp yönünü belirlediği şeritlerde aksama olursa ki -bu kısım ülkemizi ilgilendiriyor!- sistem devreden çıkıyor, işler manuele dönüyor Rakip markalar için de aynı yorumu yapmıştım, tekrarlamakta zarar yok, otonom sürüşler medeni trafik koşullarında işe yarıyor. Ülkemizin acilen o seviyeye gelmesi gerekli. Yoksa otonom sürüş, rakiplere karşı bir avantaj sayılmaz. Beraberce manuel yönetime döner bu üst seviye modeller!
Volvo, geliştirdiği tüm üst seviye modellere karşı ülkelere göre değişebilen yargıları da aşmak zorunda. Bireysel kullanıcı tercihleri markayı ne kadar tatmin eder bilinmez ama S90’ın daha alt seviye motor seçenekleriyle filo satışlarında hatırı sayılır bir yeri olacaktır.
+ Geniş iç mekan
+ Düşük yakıt tüketimi
+ İzolasyon
+ Zengin standart donanım
+ Kalite hissi
– Dijital ekranda küçük düğmeler
– Ağırkanlı şanzıman
Yakıt tipi: Dizel
Motor hacmi (cc): 1969
Motor gücü (HP/d/d): 235@4000
Maksimum tork (Nm/d/d): 480@1750-2250
Vites kutusu: 8-ileri Geartronic
Maksimum hız (km/s): 240
0-100 km/s hızlanma (sn): 7.0
Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 5.7/4.3/4.8
Ağırlık (kg): 2360
U/G/Y (mm): 4963/1879/1443
Aks mesafesi (mm): 2941
Bagaj hacmi (lt): 500