Nissan Juke 1.6 Sport Pack
Otomobiller değişiyor. Teknoloji mutlaka ki durmayacak ve sürekli değişecek. Zaten kast ettiğim bu değil. Otomobilde geleneksel kavramlar alt üst. Artık ne sedanlar o en çok da Fiat 124 ile bildiğimiz üç kutu, ne daha büyük boyutlarda kuyruklar kanatlar var, ne de station wagonlar her yola gelen fonksiyonel iş arkadaşları… Yeni kavramlarla anlamlar, stiller ve misyonlar yüklenen otomobiller, markaları ve yolcularıyla beraber öncelikle bunları da taşımak zorunda. Her üreticinin vizyonu ve modern hayatın içinde sahip olmak istediği misyonu, üstlenmek istediği figürü dizayn ettiği modelleri de netleştiriyor. Japonya’nın en kreatif otomobil üreticilerinden biri olan Nissan, parmağında Avrupalı partneri Renault ile güçlü bir beraberliğin yüzüğünü taşısa da platform ya da motor paylaşımını sürdürüp üzerine özgün konseptler geliştirmede hiç yavaşlamıyor. Juke, Nissan’ın yenilikçi tasarımlarından biri. 2007’den itibaren Qashqai ile crossoverların başını çeken ve yüksek satış grafiğini bugüne kadar sürdürebilen Nissan, şimdi bir benzerini kompakt crossover modeliyle deniyor. Murano ve Qashqai’in izinden daha füturistik bir tasarım Juke’unki…
Dışardan çok ilginç görünüyor Juke. Şişkin çamurluklar, disiplinler üstü far dizaynına sahip burun yapısı, profilde coupeleri çağrıştıran tavan eğimi ve finalde şaşırtıcı arka aydınlatma grubu… Bu sıra dışı tasarımın içinde neler gizli merak ediyorum. Fikir vermek için boyut söylemeliyim, Juke’un 4140 mm’lik boyu, en yaygın otomobillerden Ford Focus, Renault Megane, Opel Astra gibi kompakt hatchbacklere yakın boyutta olduğunu gösteriyor. Coupeleri hatırlatan tasarımı ve arkaya doğru yükselerek küçülen camları otomobilin yerden yüksekliğiyle buluşunca kafaları epey karıştırıyor ama gerçek bu. Ne zannedildiği kadar küçük, ne şehir sokaklarını sığmayacak kadar geniş!
Stüdyodan kaçmış konsept!
Marjinal burun yapısı bir konseptin stüdyodan şehre kaçtığını düşündürecek kadar değişik Juke’ta. Farların hangisi olduğunu anlamak biraz zamanımı alıyor. ‘Çamurlukların üzerindekilerse eğer, kesin kaçak konsept bu’ diye geçiriyorum içimden, ‘LED’li olmalı’ diye hayal kuruyorum kendimce…. Ama tahminim şaşıyor, tampondaki mega sis farı gibi görünenler farlar çıkıyor! Zaten altta asıl sis farları da görünüyor… Otomobilin Sunderland/İngiltere’de üretildiğini biliyorum ama bu burun yapısının Japonya’nın işi olduğuna eminim. Geleneksel Avrupa’dan, hele hele İngiltere’den böyle tasarım çıkamaz! Renault ve Nissan ittifakının ürünü olarak Clio, Modus, Micra ve Note’u taşıyan B Platformu üzerine inşa edilmesi olağan ama aks mesafesinin biraz uzatılarak kompakt hatchbacklere yaklaştırıldığı bir gerçek. Çok diri ve enerjik görünen Juke’un içine geçiyorum. Dışardan bakıldığında ‘haylaz’ın ötesinde haşin görünen otomobilin yenilikçi yaklaşımı içinde de sürüyor. Şişkin şişkin kokpitte vites konsolu motosiklet deposundan esinlenilerek geliştirilmiş. Bu ‘zorlu’ esin kaynağına nasıl gerek duyulmuş kestiremiyorum ama dinamik gövde yapısıyla uyumlu bir kokpit dikkat çekiyor. Bana kalırsa derin yerleşimli ikili gösterge tablosu daha çok motosiklet göstergelerini hatırlatıyor! Kokpitteki ana panelse dikkate değer, zira havalandırma kumandalarının arasında iPhone’u anımsatan bir LCD ekran var. İlk bakışta bunun sadece havalandırma fonksiyonlarını gösterir renkli bir ekran olduğu düşünülüyor. Ama hemen yanındaki düğmeler incelendiğinde başka özel fonksiyonları olduğu görülüyor! Nissan Dynamic Control System olarak adlandırılan sistem, otomobilin sürüş karakterini belirlemenize imkan tanıyan ilginç bir oyuncak! Juke motorunun karakterini sunulan 3 mod arasından seçerek istediğiniz sürüşü elde edebiliyorsunuz. Bunu otomobille yola çıktığımda deneyerek anlatacağım. Aynı LCD ekranda TVS (torque vectoring system) sayesinde virajlarda Juke’un maruz kaldığı G-Force’u da grafikle izleyebilmek mümkün. Bunların yanı sıra tabii ki klima/havalandırma fonksiyonları da bu ekran üzerinden gözlenebiliyor.
Deri kaplı direksiyon simidinin üzerinde hız sabitleme ve müzik sistemlerinin kumanda düğmeleri var. Her ikisini de kullanışlı bulmadım. Zira, en çok kullanılan unsurlardan müzik sistemi ses/frekans ayar düğmesi fazlasıyla küçük… Sürüş sırasında bir de küçücük düğmeleri aramak yerine orta paneldeki cihaz üzerinden kumanda etmek daha pratik olabiliyor.
Motorun sesini duymak zor
Motoru çalıştırdığımda ilk Japon otomobilleri konvoyu 1980’lerin sonunda ithal edilmeye başladığında yaşadıklarımı tekrar hissettim. O kadar sessiz ki motorun çalışıp çalışmadığı anlaşılamıyor! Arada yüzlerce model geldi belki ama hiç o eski modeller gibi hissettirememişti. İlerlemeye başlıyorum, a-a direksiyon da yumuşacık, süspansiyon da! En küçük bir gürültü gelmiyor hiçbir yerden. Otomobil keyifle hızlanıyor, sükunetini koruyarak ilerliyor. Kilometreler ilerledikçe formunu bozmayan bir diğer unsur dikkatimi çekiyor; dijital benzin göstergesi! İlk 100 küsur km geçildiğinde digitlerden biri bile sönmek bilmiyor! Tamam, geçmiş deneyimlerim sonradan ikişer ikişer ineceklerini fısıldıyor bana ama pek öyle de olmuyor… Trafik yoğunlaşsa da Juke’un 100 km tüketim ortalaması 7.4 litreye kadar iniyor. Belli ki menzilimiz de epey uzun olacak! Şimdi şu Nissan Dynamic Control System’i karıştırmaya başlayayım biraz… Otomobilin en genç yeri burası çünkü!
LCD ekranın solundaki düğmelerden Torque moduna aldığımda normal sürüş modunda oluyor Juke. 1.6 litrelik motordan beklenen performansı sunuyor ve kararlı olarak hızlanmasını sergiliyor. Sport’a aldığımda ‘Power’ yazısının ekranda belirmesiyle motorun huzuru belirgin şekilde bozuluyor ve ‘yırtık’ bir ses eşliğinde verdiğim gaz emirlerine daha duyarlı olarak seri bir şekilde üst devirlere tırmanıyor. Eco modunuysa ne siz sorun, ne ben anlatayım☺ Bu modda ‘sağır motor’ taklidi yapan Juke, ancak ilerlemekten korkan acemilerin tercih edeceği sakinliğe bürünüyor. Tercihimi sorarsanız elbette sürüş konforu, yakıt tüketimi ve ideal tork açısından normal mod. Performans keyif verici olabilir de Sport modunu şehir içinde kullanmanın herhangi bir cazibesini göremedim…Bu modda -ihtiyaç duyulmuş olacak ki!- yakıt tüketim kayıtları gözlenebiliyor! Eco modunuysa bir kez denedim, yeterli geldi… Bütün bu ‘oyuncaklar’ Juke’un hedef kitlesini biraz gençleştiriyor. Ama bana daha çok ‘game watch’ları hatırlattı. Sürücü ustalaştıkça sürüş modunu ayağı ve beyniyle asist gerekmeden belirleyebilmeli zaten…
Bu otomobilin 190 HP’lik versiyonda dört tekerlekten çekişli olarak çok ilginç olacağına eminim. Ama elimdeki model önden çekişli ve 117 HP’lik bir benzinli. Diri güç bandıyla makul sürüşlere imkan tanıyan bu motor, Juke’a ihtiyacı olan canlılığı sağlamaya yetiyor. Yakıt tüketimi de zorlandığında bile 8.5 litrenin üzerine çıkmıyor.
Juke’un süspansiyonu kabinde konfor, sürüşte stabilite sağlayabilecek özellikte. Gereksiz salınımlar gözlemediğim gövde, yüksek yapısına rağmen virajlarda da tedirginlik yaratmıyor, güven veriyor. Ne yığılma, ne esneme, ne de can sıkıcı yaylanma gibi deforme süspansiyon etkileri gözlenmiyor. Çukur geçişlerinde de yeterince sessiz olduğu fark ediliyor.
Juke’un arka koltuklarında yeterli diz mesafesi ve ayak boşluğu var. Ama yine de geleneksel kompakt boyutların ötesinde bir genişlik beklememekte yarar var. 251 litre hacimli bagaj, bir aileyi taşımakta zorlanabilir ama hedef kitlenin beklentilerini karşılayabileceğine şüphe yok…
Nissan Juke’ta sevmediğim iki detay var. Kullanımda çok önemli ve fazla maliyeti olmadan giderilebilecek unsur bunlar. Birincisi bu kadar modern görünen bir otomobilde harekete duyarlı merkezi kilit olmasını beklerdim. İkincisi de arka koltuk sırası için iç aydınlatma yok. Kapı açıldığında arka koltukların da aydınlanması gerekli bir donanım. Direksiyon üzerindeki müzik sistemi kumandasının küçüklüğünü de tekrar bu minik listeye ekleyebilirim. Gerisi kullanımda çok keyif veren, ekonomik, modern ve buram buram stil kokan bir otomobili doğru olarak ifade edebiliyor. Bir aile otomobili demek zor, güçlü bir trend modeli olacağı kesin. Spor otomobil demek zor ama iyi bir mezuniyet hediyesi olacağı kesin.