Türkiye’nin karanlık otomobilleri!

Hayır, markalarıyla ya da üreticileriyle bir ilgili sıkıntı yok, rastlantı sonucu bulundukları toplumsal pozisyonları, onları tarihe geçirdi ne yazık ki. Üçü de ülke tarihinin en karanlık noktalarında rol aldılar. Her üçü de yollarda ya da TV’de belirdiğinde akıllara hep içinde bulundukları trajedileri getirdi. Ne ilginçtir ki hepsi arasında bağlantı var!

İlk nefret otomobili bir BMW. O bir mavi 2002. Ne acıdır ki, 1 Şubat 1979’da içinde Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, silahlı bir saldırı sonucu yaşamını kaybetti. O gece Cağaloğlu’ndaki gazete binasından çıkıp Nişantaşı’daki evine gidiyordu İpekçi. Ve onun uğradığı silahlı saldırı sonucu ortaya çıkacak çok karanlık bir tablo ile birlikte tüm gazetelerde fotoğraflarıyla yer alan o BMW 2002 de tarihe geçmiş oldu.

Bir diğer nefret otomobili, Türkiye’nin çalkantılı ’70’li yıllarının finalde ulaştığı noktada yeni bir döneme yelken açışını simgeleyen komutanın makam otomobili Chevrolet Impala! Gerek darbe öncesi askeri seremonilerde gerekse darbe sonrası başlayan karanlık dönemde mitinglerde, denetlemelerde, vs vs…… İçinde uyuduğu, herşeyi oldğu bile yazıldı, söylendi! Evet, ne yazık ki bu güzel Chevrolet modeli de ülke tarihinde karanlık otomobiller arasında yerini almıştı… Otomobilin sonraki dönem kaderi, başka zırhlı otomobil kalmamış gibi -bir şaka sanki!- Doğu Perinçek’in makam otomobili olması, ardından da “Anadolu kaplanlarının” elinde bir değermiş gibi mühimsenerek sürekli fiyat artırarak el değiştirmesi oldu. Bilemiyoruz, belki de bu otomobil bile çok şey anlatıyor!

Seçtiğimiz son nefret otomobiliyse yine karanlıkta kalmış bir Mercedes-Benz S500. Türkiye tarihine Susurluk’ta karıştığı kamyon kazasından daha çok geniş kabininde buluşturduğu isimlerle işlenen bu siyah S500, ömrünü Türkiye’yi sarsarak orada tamamladı. Çarptığı 20RC721 plakalı Ford kamyon ise Türkiye’nin karanlık ilişkilerini dükkanının yanında sergilemek isteyen bilinçli bir hurdacıya satıldı!