Yeni 208

BMW 320d


Otomobil segmentleri keskinleşip tavşan gibi ürerken ve teknoloji paylaşımları giderek artarken yakın gelecekte belirleyici unsurların -en göz önündeki aksamlardan- farlar ve amblemler olacağını iddia etmiştim. Birçok marka Peugeot dizellerini kullanadursun, ortak platformlar üzerlerinde benzer gövde tasarımları ve farklı markaları taşırken yakın gelecekte otomobil seçimlerinin farlar ve arka aydınlatma gruplarına göre yapılacağını düşünüyorum. Özgün sürüş ruhları, motor karakterleri kayboldu, kayboluyor. Bu teorimin dışında ancak birkaç marka kaldı zaten! Marka kimliğini etkilemeyecek adetlerde kimi ticari modeller hariç kimseden teknolojik destek almayan ve en azından kendi ürünlerinde paylaşıma da gitmeyen Mercedes-Benz, Honda ve BMW bu konuda özgünlüklerine sahip çıktıkları ve sürüş karakterlerini koruduklarından hep övgüyle söz ediyorum. En zayıf yanı olan ekonomik motorlu modelleri “kolayca halletmek için” Peugeot ve Toyota’yla teknolojik yakınlaşma sinyalleri vermeye başladıysa da BMW ürünlerinde şimdilik bir başka marka teknolojisi görülmüyor. Ama dediğim gibi, şimdilik. Bu da özgün teknolojisinde kalabilen her marka açısından beni cezbediyor.


Münihli üretici her ne kadar 3, 5 ve 7 Serileri’nde birbirinin çizgisinden çıkmayan bir tasarıma yöneldiyse de bu modellere baktığımızda her biri en güzel, en olgun dönemlerini yaşıyor. İlkbahardan bu yana satışta olan F30 kodlu son jenerasyon 3 Serisi’nin en çok dikkat çeken modeli şüphesiz 320d. Şimdilerde Doğu Avrupa ve bizim gibi pazarlara özel “yaratılan” 316 rüzgarları esiyorsa da model gamını 320d forse ediyor. BMW standartlarında performans, elitizm ve karizmaya karşılık minimum tüketimi sağlayabilen otomobil, sınıfı içinde eşsiz bir görüntü içerisinde. Böyle peşin yargılarla girilen bir yazıdan otomobili çok beğendiğim anlamı daha en başta çıkmış oldu, biliyorum ama sadede gelmek için de lafı çok dolandırmaya gerek olmadığını düşünüyorum. BMW ürün gamının performans/yakıt ekonomisi ve kullanışlılık orantısı en iyi sedan otomobiliyle karşı karşıyayız.


Almanlar’ın Reich (kral) olarak adlandırdığı 3 Serisi, 1975’ten itibaren üretilen 5 jenerasyonda hep ok hızıyla ileri yöneldi, her biri teknoloji ve sportif sürüş karakterleriyle birer otomobil devrimiydi. Üç gün boyunca kullandığım bu altıncı jenerasyonda da anlayışta değişiklik yok, BMW segmenti içinde yine arayı açıyor, kopmuş gidiyor! En net ifadelerle, bu kadar performanslı olup bu kadar az yakıt tüketen, bunların yanı sıra sürüş dinamikleri üst düzeyde ve stiliyle doruklarda, başka bir seçenek bulunmuyor! Müşterilere düşen sadece kendi tarzlarına uygun olarak Sport Line, Luxury Line ya da Modern Line seçimlerini yapmak!


Eğer duruyorsanız otomobilin içindeyken dizel motorlu olduğunu anlamak çok da kolay değil, büyük sessizlik lazım, en azından camın aralık olması gerekiyor. Hani kütüphanede çalıştırmak serbest denecek türden! Yalıtım bu düzeye ulaşmış durumda! Yok, eğer hareket halindeyseniz bu hacimlerdeki benzinli motorlarda böyle bir tork, böyle bir çekiş gücü olmadığından dizel motorlu olduğunu fark etmek daha kolay oluyor! On sene kadar öncesinde 150 HP’lerden yola çıkan 2.0 litre hacimli motor, artık 1750 d/d’den 2750 d/d’ye kadar olan aralıkta maksimum tork değeri olan 380 Nm’yi sürekli olarak kullanıma sunabiliyor. Bunun anlamı bu şık ve ağır otomobilin akıcılığı… Bu devirlerin en çok kullanılan aralık olduğunu düşünürsek nasıl bir güçle hareket etmeye çalıştığımız ya da hareket etmenin kolaylığı hayal edilebilir. 8 ileri vitesli otomatik şanzımanla yönetilen motor, ivmelenmeyi bu kadar kolaylaştırılmışken yakıt tüketiminden söz etmek de manasını yitiriyor. Zaten vites konsolundaki Sport-Eco Pro seçimi, yapılan tercihe göre hem otomobilin hem de yakıtın “akışkanlığı”nı sağlıyor! Bu modda usulca hızlanan otomobil, kıvraklığından bir şey de yitirmiyor. Zaten Eco Pro sürücüye ahkam kesmiyor, verimli kullanmak için önerilerde bulunuyor, otomobil kullanmayı öğretmek gibi iddiası yok ama “önerilerime kulak verirsen şu kadar daha fazla gidersin” diyor! Gerisi sürücüye kalmış!



Süspansiyonla ilgili olarak ise Comfort, Sport ve Sport+ gibi seçenekler var. Bunları her birinde gövdenin karakterinin ne kadar değiştiği hemen anlaşılıyor. Sport+’ta DTC’nin de devre dışı kalması biraz daha profesyonel sürüşlere olanak tanıyor. Neyse ki bu moda geçiş bilinçsizce yapılamıyor da sağ ayağın altındaki tork yöneticisi bir anda muazzam bir güçle karşı karşıya kalmıyor! Bu da arkasından mavi dumanlar atarak ilerlemeye çalışan dizellerin 20 yılda geldikleri pozisyonu ortaya koyuyor: safkan performans otomobili!


Burun yapısında far ve klasik ‘BMW böbreği’ formlu radyatör ızgarası tasarımlarıyla yenilikçi bir görünüm kazandırılan 3 Serisi’nin profil hatları 5 ve 6 ve 7 Serisi’ne paralel görünüyor. Bu modellerin elit görüntüsü, premium D bir otomobili de sanki başka bir segmente aitmiş gibi gösteriyor. Büyüyen boyutlarla bir önceki jenerasyon E90’dan daha üst pozisyondaymış gibi görünen otomobilin arka yapısındaki tasarım özellikleri de optimize edilmekle kalmamış, “ağabeylerine” yakınlaştırılmış. 4530 mm’lik E90 geometrisi, F30 gövdesiyle 4624 mm’lik uzunluğa ulaştırılırken aks mesafesinde de 50 mm’lik bir artış sağlanmış. Bu üzerinde durulması gereken bir konu, BMW’nin belki de yegane problemi olan kabin darlığında 5 cm’nin etkisini incelemek gerek. 5 cm’nin sağladığı ferahlama fark edilebilir bir şey mi, kaç kg’lık yolcular bunu hissedebilir, muamma, arka koltuk yolcuları bu 5 cm’yi değerlendirerek seçim yapmalı. Ama özellikle arka kısımda bir Passat’taki ferahlığı bulmak zor. Şu var ki, BMW zaten kendisini hiç bir zaman transportasyon aracı olarak tanımlamadı, bu nedenle 2+2 sedanlar konsepti BMW’de 3 Serisi’ne kadar iniyor. Belki arkada 2 bağımsız koltuk yok ama tam ortadan geçen şaft tüneli, arka koltuklara üçüncü yolcu olarak sadece çocukları kabul ediyor. Söylediğim tabii ki normal ülkeler için geçerli! Şahin’lere 7 kişi binen insanların ülkesinde 3 Serisi’nin 4 ya da 5 yolcuya sunduğu alanı tartışmak abes karşılanabilir! Ama ön koltuk yolcuları o dakikaları kokpitteki titiz finishing çalışmalarını inceleyerek geçirebilir! Otomobilin kabininde her şey özenle seçilmiş, bu sınıfta daha kalitelilerini bulmak gerçekten zor.


3 Serisi tasarım, ergonomi ve kalite üçgenine beklenen övgüleri sıralamak yerine bu motor versiyonunda yaşananları yazmayı tercih ederim. Çünkü BMW’de bu unsurların hiçbirinde şüphe yaşanmayalı en az çeyrek yüzyıl oluyor! Dışarıdan bakıldığında takım elbiseli görülen bu otomobil, nefesini profesyonelce kullanabilen bir atlet pozisyonunda! Ama atlet derken sadece sprinter değil, 0-100 km/s hızlanmasının 7.6 saniyelik muhteşem verisine karşılık aynı zamanda yorulmak bilmeyen bir maratoncu! Değişken geometrili turbo ile aşırı beslenen otomobil tek bir depoyla 1000 km’nin üzerinde mesafeyi zorlanmadan geçebiliyor! Üç gün boyunca 600 km kullanma fırsatı bulduğum 320d ile hemen her tempoda tutkulu sürüşler yaptım. Üç günün sonunda en çok inanamadığım, yakıt ibresinin yarıya ancak inmiş olmasıydı. Sakin sürüşle bu otomobille 100 km’de 4 litreyi aşmadan seyretmek mümkün! Belki otomobili alırken pahalı görünüyor ama mantıklı koşullarda kullanımı gerçekten çok şaşırtıcı derecede ekonomik! Ve bir BMW’nin sadece ekonomi kaygısıyla alınmadığını hepimiz biliyoruz! Bonus olsun!


Alışılagelmiş BMW tokluğunu dinamik süspansiyon özellikleri, mekanik mükemmellik, tıkırtısız kabin aksamları ve tabii ki teknolojik unsurlarla birleştiren otomobilde 5 ve 7 Serisi modelerinden alınmış bazı aksesuarlar da yer alıyor. Ekstra bir donanım olmakla birlikte burundaki kameralarla örneğin bir sokaktan çıkarken sağ ve soldak trafiği gözleyebilmek bile segment standartlarında bir güç gösterisi! Zaten deri döşemesinden aydınlatma paketine test otomobilimiz 150.000 TL’nin üzerinde bir otomobildi!


Otomobilin renkli ekranında manevraları kolaylaştıran geri görüş kamerası görüntüleri de izlenebiliyor. Gerek kılavuz çizgiler ve gerekse görüntü netliği bu konuda adı çıkmış kadın sürücüleri bile birer park cambazı yapar! Bir diğer övgüm de aracın audio sistemine. Ses kalitesinin yüksekliği bir kenara, en yakın rakibinde radyo ayarlarının tüm kullanışsızlığına karşın BMW, geleneksel ile dijitali mükemmel şekilde buluşturmuş.


BMW’nin yeni 3 Serisi’nde rüzgar sesi duyulduğuna ve bunun bir hata olduğuna dair bazı eleştiriler okuyorum. Gerek 320d’yi, 600 km kadar, gerekse 316i’yi 200 km kadar inceleye inceleye kullandım. Her ikisinde de bu tip bir sorun tespitim olmadı.