BMW i3
Çocukluğumda lunaparklarda kullandığım çarpışan otomobillerden sonra altıncı elektrikli otomobilimdeyim. İlk MINI E, ardından Renault Fluence ve Kangoo Z.E., smart EV ve son olarak Renault Zoe. Aslında fena bir portfolyo olmamış son derece inançsız ve mesafeli başladığım bu yolda. Geldiğim noktada aynı hafta içinde iki farklı elektrikli otomobil kullanmışım! Düşünüyorum da hepsinde en çok hissettiğim duygu tedirginlik. BMW i3 İstanbul’u selin götürdüğü üç gün boyu bendeydi. Ama tedirginliğimin sebebi “kısa devre yapar da çarpılır gider miyim?” olmadı hiç. Trafiğin felç olduğu anlarda “acaba batarya boşalır da biçimsiz bir yerde yolda kalır mıyım, İstanbul’u kilitler miyim?” oldu. Tıpkı Zoe’de olduğu gibi. Hele hele gece şarj edebildiğim garajım olmasa tüm albenisine karşın i3 ile ilgili duygularım ne olurdu hayal edemedim. Diğerleri zaten sınırlı zamanda sınırlı mesafede programlanmış sürüşlerdi. Ama bir yandan uzay kapsülü benzeri füturistik bir otomobille bakışları üzerine toplarken “pil bitti” diye yolda kalıp alay konusu olmak da vardı.
İlk kez 2012’de ortaya çıkan i3 Coupé Concept’i fuardan kaçırmış gibi hissediyorum. Karbonfiber, alüminyum ve plastikten oluşan bir gövdenin içindeyim. Bu ayki diğer elektrikli otomobilimiz Zoe’den fazla dikkat çektiği gerçek, onu elektrikli Clio zannedenler olmadı değil, ama i3’ün ne olduğunu anlamaya çalışan bakışlar yakalıyorum.
Alışılmış BMW tasarımında değil evet. Önde BMW böbrekleri var ama kapalı, soğutma için hava girişi gerekmiyor çünkü. Lastikler motosiklet lastiği gibi incecik. Bir de BMW logosunun çevresi mavi, o da i markasının rengi. Evet, bazı farklar var bu en küçük BMW modelinde ama bilseler kullanımında tüm BMW hassasiyetleri var. Direksiyon tepkileri, arkadan itiş, oturaklılık, premium kalite ama yabancıladığım bir şey var, dışardaki gürültüler fazlasıyla içeride. Yalıtım bir Japon otomobili kadar zayıf. Motorun sessizliğinde çevresel gürültüler daha öne çıkıyor belli ki. Dar ama uzun boylu. İlk bakışta bir MPV gibi görünse de kabinde fazla değişkenlik yok, sadece rahatlık var. Ön kapılar açıldığında tersine açılabilen arka kapıların “intihar” modu böylece yok edilmiş. B sütunları olmadığından iniş biniş gayet rahat. Arkada sadece iki yolcu için yer var. Tabanda batarya olduğundan düz zemine sahip. Ama yine bu nedenle 260 litrelik bagajın zemini hayli yüksek! i3’ün tek değişkenliği koltuk sırtlıklarının yatırılabilmesi.
BMW titizliğizde tasarlanmış kokpitte iki büyük TFT ekranın yanı sıra Bavyera usulü ahşap görmek gülümsetse de ileri teknolojiyle buluşuyor olmanın heyecanı büyük. Kapı içleri ve kokpitin ön bölümünü kaplayan materyal ucuz görünüyor zannedilse de aslında geri dönüşümlü malzemeden üretilmiş… İlginç tasarımlı vites kolu, Zoe’de olduğu gibi sadece yön belirlemek için kullanılıyor, zira vites yok, aktarım direkt. Otomobilin anahtarı fark edilir şıklıkta. Testten birkaç gün sonra ortaya çıkan yeni BMW anahtarının görüntüsüz hali elimdeki…
170 HP’lik elektrik motoru, 1270 kg ağırlığındaki gövdeyi deyim yerindeyse “uçuruyor”. Elden kayan cıvayı hatırlatırcasına ivmelenen BMW i3’te sürücü ayağını gaz pedalından çektiği anda frenaj başlıyor ve arkadan gelen araçların sürücülerini uyarmak için stop lambaları yanıyor. Bu sırada batarya da şarj sürecine geçiyor. Kalkıştan 100 km/s hıza 7 saniye civarında ulaşabilen otomobilin akış hızı tarifsiz. Öyle ya elektriğin, akaryakıt gibi ayarı yok, kesintisiz veriyor enerjiyi. Normal otomobillerde ani bir eğimle karşılıp vites büyük gelip motor tıkandığında, vites düşürmeyi düşünürsünüz, ne Zoe ne de i3’te böyle bir şey olmuyor, Her ikisi de hız kesmeden devam ediyor ama i3 kıyaslanmaz şekilde çok daha hızlı devam ediyor. Siz batarya ömründen haber verin! Ömür deyince, şarj ömrü kullanım tarzınızla uzuyor ya da kısalabiliyor ama sürekli açık farlar, klima, müzik sistemi vs. hep birer menzil düşmanı olunca sinyali idareli vermeye kadar uzuyor mevzu. Kalan menzili ve yolunuzu hesap etmekten yolculuğun son bölümü muhasebeyle geçiyor. Comfort, EcoPro ve EcoPro+ sürüş modlarında ismi Eco ile başlayanlar, bu fonksiyonları sürüşün sürdürülebilirliği için “optimize” ediyor! Ha, bir de kabinin zor ısınıp çabuk soğuduğunu notlarıma eklemişim. Tipik elektrikli ısıtıcı durumları…
Sürüşe dair hiçbir olumsuzluk yok, bir BMW’den beklendiği üzere, zevkli, güvenli ve hızlı. İncecik lastiklerle iyi yol tutuyor, yeri geldiğinde arka lastikler patinaj çekiyor!
Bu son yorum her iki otomobil için de gelsin, her ikisi de vaat ettiği menzili veremiyor. Çünkü İstanbul, Avrupa şehirleri gibi dümdüz değil, yedi tepeli. Ve yoğunluk 3-5 otomobili arka arkaya görmeye denmiyor, herkesin bildiği köprü yoğunluğu gibi durumlarda kelimenin hakkını veriyor. Her bir kalkış, akaryakıtta olduğu gibi elektrik enerjisinde de daha fazla sarfiyat anlamına geliyor. BMW’nin elektrikli otomobil projesine yapmış olduğu yaklaşık 6 milyon dolar yatırım, diğer markaların birer birer yollara salıverdikleri modelleri gelip geçici bir heves uğrunda olamaz. BMW i3, Tarabya’da oturup Levent’te işyeri olan birine elinin altında şarj istasyonu da varsa yeni bir ulaşım modelini garanti edebilir ama plan biraz değişip rota uzadığında yaşadığım karın ağrılarını ben bilirim… Zoe’ye göre en önemli avantajıysa ev tipi prize takılarak şarj edilebilmesi.
Yüksek devir sesinden hoşlansak da sessizlik belki güzel, modern tasarımlar güzel, bedavaya yakın tüketimle yol almak güzel ama yine de menzil meselesi halledilmeden ben bu elektrikli otomobil işini tam sevemeyeceğim galiba.
+ Akselarasyon, genel sürüş
+ Ferah va rahat kabin
+ Malzeme kalitesi ve zengin donanım
– Yetersiz menzil
– Yüksek bagaj
BMW i3
Yakıt tipi: Elektrik
Motor gücü (kW/HP): 125/170
Maksimum tork (Nm): 250
Maksimum hız (km/s): 150
0-100 km/s hızlanma (sn): 7.2
Tüketim/Menzil: 100 km
Ağırlık (kg): 1270
Şarj süresi: 6-8 saat (şehir elektriği)
U/G/Y (mm): 3999/1578/1775
Aks mesafesi (mm): 2570
Bagaj hacmi (lt): 260/1200