Citroen DS4
Citroen uzun yıllar pek fena tasarımcıların pek sıradan tasarımlarıyla yol almaya çalıştı. Markanın geçmişini, devrimci yeniliklerini bilen biri olarak kabullenmekte çok zorlandığım modellerle durumu idare etti ve sanki hep ortağı Peugeot’nun gölgesinde kaldı. Belki şirket stratejisiydi, öyle bırakıldı. Ama o dönemin mutlaka kapanması gerekiyordu. Citroen nev-i şahsına münhasır marka kimliğine, özüne dönmeliydi. Son yıllarda gelen birkaç yeni model ve versiyon arayışlarında bunun ayak seslerini duyuyordum ama artık iyice netleşti! Düşünün ki 2CV modelinin arkasındaki ‘Citroen’ yazısı bile son C4 ile resmen geri dönmüş durumda!
Şu meşhur Citroen tarihi yeniliklerini tekrar anımsarsak, Amerika dışında ilk seri üretim yapan otomobil üreticisi olmak, Avrupa’nın ilk çelik monokok gövdeli araçlarını, ilk önden çekişli modellerinden Traction Avant’ı, ön tekerleklerde ilk fren disklerini üretmiş olmak kimilerince belki sadece yenilik olarak kabullenilebilir. Ama Citroen’in bugün halen birçok marka tarafından sürdürülen devrimi, efsanevi DS modeliyle tanıtılan hidrolik süspansiyondur. Buna yine birçok markanın bugün bile kullandığı direksiyonun çevrildiği yöne açı değiştiren farları da eklersek markanın ne kadar yenilikçi olduğunu fark edebiliriz.
Gökyüzünden düşen otomobil!
İlk kez 1955’te Paris Motor Show’da yapılan tanıtımının ilk 15 dakikasında 743 adet sipariş alan ‘gökten gelen otomobil’ DS’in takipçisi yeni DS onun kadar füturistik değil ama Citroen’in son birkaç yıldaki özüne dönüş harekatının önemli adımlarından biri. Yine kendisini fark ettiren özel bir otomobille karşı karşıyayız. Zaten markanın en önemli modellerinden birinin adını verdiği bir aracın sıradan olması beklenemez!
DS, Fransızca Déesse (Türkçe:dees) okunuyor ve tanrıça anlamına geliyor. Zaten bu yüzden otomobil yıllar boyu tanrıça olarak isimlendirildi. Yeni DS versiyonu bu mühim sıfatı ne kadar hak ediyor, ona bir bakalım. Gerçek ‘tanrıça’ kadar özgün değil, bu kesin. Zira C4’ten geliştirildiği ortada. Önden bakıldığında C4 ile ayırmanın güç olduğu otomobil, onun hayli şişkin hali gibi! Ben bu durumu maxi C4 olarak adlandırdım. Otomobilin heybeti sadece şişkin gövde yapısından kaynaklanmıyor. Ona neredeyse bir crossover havası katan yüksek yapısı, geçtiği yerlerde gözleri üzerine odaklıyor! Test otomobilinin inci beyazı renginin, tahrik edici jantlarının ve sportif tampon yapısını da bunda payı olduğuna eminim!
Citroen DS4’ün yandaki durumuysa biraz karmaşık. Gayet tahrik edici bir coupe gibi görünen DS4 aslında 5 kapılı bir hatchback! Alfa Romeo ekolünden gelme çok iyi gizlenmiş bir arka kapı kolu, otomobili coupe görünümlü hatchback haline getiriyor. Ama ‘kelin göründüğü’ yer, arka koltuğa kurulup camları açmak istediğimde ortaya çıkıyor!
DS4’ün kabini, aracın etkileyici görünümünü destekleyen premium özelliklerle dolu. Benim ilk dikkatimi çeken kullanılan Denon ses sistemiydi ki, sonradan bagajda gördüğüm dev subwoofer ile bu seçimi takdirle karşıladım. Bir Fransız markasında Cabasse yerine premium Japon ses sistemi olması bir arayışı gösteriyor. Otomobile dönersem, aydınlatma rengi değiştirilebilen şık bir gösterge tablosu, daha önce C4’te de kullandığım minicik bir vites kolu, büyükçe bir LCD ekran ve tabii özenli koltuk yapıları elit bir ortam yaratmaya yetmiş. Kaliteli soft touch plastiğin kullanıldığı kokpitte çok düğmeli kumanda paneli, çoook düğmeli bir direksiyon simidi, sportif ruhu destekleyen alüminyum pedal seti iyi görüntü çiziyor. Fonksiyonların hakkını verebilmek için kokpit üzerinde biraz çalışmak gerekli! Eski Saab modellerindeki Night Panel özelliği gibi yola konsantrasyonu artırmak için bir tuşla tüm kokpit aydınlatmalarının karartılabildiği, telefon için Bluetooth bağlantısı, navigasyon, çift bölgeli klima gibi donanımların bulunduğu araçta, kol dayanağının altında 220 voltluk priz de yer alıyor! Ama en çok ilgimi çeken, uzaydaki uyduların yerini ve adedini gösteren fonksiyon oldu! İlk DS’in gerçekten uzaydan geldiğine bir gönderme var gibi… Isıtmalı koltukların yanal destekleri vücudu gayet iyi saran sportif bir hava da kazandırmış. Arka bölüme bir göz atmak için iniyorum, kapının ‘üst ucunda’ siyah rengin de katkısıyla güzelce gizlenmiş kapı kolunu çekip açtığımda beklenmedik ölçüde sivri bir uçla karşılaşıyorum. Aklımdan ‘ne kadar riskli bir tasarım böyle…’ diye geçiriyordum ki binerken anorak yeleğimin omzu takıldı zaten! Umarım çıkarken de kulağımı takmam! Koltuğa yerleştiğimde bir “coupenin” içinde ne kadar rahat ettiğimi fark ediyorum (!). Ama gövde yapısında sağlanan tasarım başarısı, arka kısımda kabin kullanımına çok yansıyamamış. Kafam tavana değdi değecek. Buna karşılık oturma alanları ve diz mesafesi tipik hatchback ferahlığında. Ama en önemlisi, aşağı doğru daralan formuyla bende şüphe yaratan kapı camı, gerçekten de açılmıyor! “Olamaz ki, bir formül bulmuşlardır” deyip uzunca bir süre düğme ya da kol bile bakındığım arayışımı ‘belki de sadece önden açılıyordur’ diye fantazi yaparak tamamladım ama yok… O zaman DS4’ün içerden de coupe olduğunu kabullendim!
DS4 Türkiye’de 1.6 litre 120 HP’lik atmosferik, 1.6 litre 156 HP turbo ve 1.6 litre 112 HP’lik turbo dizel motor versiyonlarıyla satılıyor. Benzinli motorlar MINI’de de kullanılan motorlar ama test aracımızda Peugeot kökenli e-HDi kodlu dizel var! Peugeot’nun 2001 yılında DV4 kodlu motorla çıktığı yeni bir dizel sahnesinin en yeni versiyonlarından biri olan DV6C kodlu bu motor, sağladığı ekonominin yanı sıra çevreciliğiyle ünlü bir makine. 2000 d/d’den itibaren elde edilen 285 Nm maksimum tork ile güçlü ivmelenme eğilimi gösteren otomobil, bunu 3600 d/d’de alınabilen 112 HP’lik maksimum güç ile koruyor, devam ettiriyor. Otomobilin kullanımında iki farklı karakter seçmek mümkün. Anahtar ise otomatikleştirilmiş manuel şanzıman MCP’nin o minicik vites kolu! Eğer otomatik kullanım için A modunu seçerseniz, tüketimi düşük tutabilmek için biraz daha sakin ama değişimleri hissedilir, daha bir kasılmalı vites modunu kabullenmelisiniz! Ama vitesleri direksiyon arkasındaki kollarla kendiniz değiştirmek istersiniz M modunu seçebilir, keyifli ara hızlanmalara imkan yaratabilirsiniz. Bu modda değişimler daha kasılmasız! Yakıt tüketimi az da olsa artıyor ama bilmelisiniz ki bu motor isteseniz de yüksek tüketemiyor, bu nedenle yapılması gereken tercih, sürüş konforu seviyesiyle ilgili!
Citroen DS4’ün mekanik aksamları C4’ten farklı değil. Tipik bir Fransız otomobili olarak bozuk yüzeylerde tıkırtıların duyulabildiği araçta süspansiyon salınımlarıysa konfor açısından avantaj sağlıyor. Ama performanslı kullanıma çok uygun mu, tartışılabilir. Coupe görünümüne karşın belirgin bir konfor kaygısı güdülmüş. Ama eğer 156 HP’lik versiyonu kullanabilirsek daha sert bir süspansiyon karakteriyle karşılaşacağımıza bahse girebilirim. Otomobilin direksiyon tepkileri keskin, simidin altının düzlüğü sportif tat verdiği gibi bacaklara da fazladan alan açıyor. Aracın 410 litrelik bagajı, subwooferın “çaldığı” yere rağmen bir hayli geniş ve kullanışlı! Bir coupe kullandığınızı zannedip büyük hatchback avantajlarıyla karşılaşmanın güzelliği…
Sürüş sırasında ben en çok ara hızlanma istekliliğini sevdim. Manuel olarak hızlı gerçekleşen vites değişimleri, robotize şanzımanın bence dezavantajını gizliyor. En sevmediğim yanıysa yüzeye ve yüke göre vites seçim kararsızlığı! Otomatik kullanım modunda, örneğin döndüğünüz sokağın dik çıkması durumunda sistemin vites seçiminde yaşadığı bocalama tat kaçırıyor! Tabii bir de minik manevralarda gaz tepkisinin net olarak ayarlanamaması, milimetrik park denemelerinde sıkıntı yaratabiliyor. Ama geri kaymama özelliği, özellikle kadın sürücüleri mutlu edecektir.
Start/Stop fonksiyonuna gelince… Sadece Citroen değil, tüm markalar için aynı görüşü savunuyorum. İstanbul koşullarında her gün iki kez köprü geçen aracın yapacağı tasarruf elbette mühim bir değer olabilir. Ancak sürekli durup yeniden çalışan marş motorunun ömrü bende soru işareti yaratıyor. Marş motorlarının dayanıklılığı artırılmış bile olsa hiçbir mankanın İstanbul trafiğine göre üretim yapıldığı inancında değilim… Yaklaşık 300 km kullanabildiğim otomobilde 5.0 litrelik ortalama tüketim saptadım. Hiç de fena bir değel değil…
Modern Citroen’in benimsediği yeni yolu beğeniyle takip ediyorum. Günümüzde özellikle mekanik anlamda icat edilecek fazla bir şey kalmamışken tabii ki ilk DS kadar kreatif beklentilerim yoktu ama bu şık otomobilin elektronik olarak birçok beklentiyi de karşılayabildiğini görüyorum. Citroen DS4, 1.6 120 HP’lik versiyonda 50 bin liradan başlayan fiyatı, 1.6 156 HP’lik versiyonda 59.770 olarak belirlenmiş. Denemesini yaptığım e-HDi versiyonun fiyatıysa ise DSTYLE donanım versiyonunda 60.500 liradan başlıyor, DSPORT donanımında ise 65.000 liraya kadar yükseliyor.