DS Automobiles DS 4 Esprit de Voyage BlueHDi 130
Otomotiv sektöründe platform/parça/yürüyen aksam paylaşımları, tarihteki en ileri, en sıkı fıkı zamanlarını yaşıyor belki de. Markaların gruplar altında toplanması ve ortak üretim süreçleri de bu ilişkileri iyice kaynaştırmış durumda artık. Birçok markayı bünyesinde toplayan Stellantis grubunun prestij ve lüks markası DS Automobiles’in C segmentindeki crossover modeli DS4 de bu ortaklıklarla yaratılmış modellerden biri. Stellantis ortaklarından Peugeot’nun 408 olarak pazarladığı gövde, DS Automobiles’te iyice lüks kıyafetlere büründürülüp DS4 adıyla sahne almış durumda. C4X farklı bir platformda biraz daha uzun bir liftback. Herkesin her otomobile binip kullanmadığını düşünerek, farklı beklentileri aynı üreticinin farklı markaları altında görmek petrolhead dediğimiz otomobil düşkünü sürücüler dışındaki müşterileri çok da rahatsız etmiyor. Şimdi aynı gövdenin Opel’iyle de karşılaşmayı bekleyebiliriz!
DS4, DS Automobiles kurulmadan önce ilk olarak Citroen C4 II’nin platformu üzerinde yükseltilmiş bir C-SUV modeliydi. En dikkat çekici özelliklerinden biri, bir Alfa Romeo klasiği olarak arka kapı kollarının C sütunlarına gizlenmiş olması sayesinde coupe gibi görünmesiydi. Gerçi bu tasarım da bir çok üretici tarafından kullanıldı, pek ayrıcalığı kalmadı. O dönem PSA ve BMW ortak üretimi motorlarla donatılan otomobil, DS Automobiles’in kurulmasıyla çok da başarılı olmadı, 2010-2018 arasında üretildi. 2015 yılında PSA Grubu’nun premium markası olarak DS Automobiles kurulduktan sonra DS4 yeniden gündeme geldi. 2021’de sahnelere ikinci kez geri dönen otomobil, Peugeot 308 ve Opel Astra gibi EMP2 platformu üzerinde geliştirilmiş bir model. DS3 ve DS7 Crossback arasında konumlandırılan bu kompakt SUV, sunulan donanımlarla segmentinin en lüks seçeneklerinden bir durumunda.
Gövde tasarımında markanın DS7 ya da DS9’dan alışık olduğumuz ızgara ve far yapılarının karşımıza çıktığı otomobilde, çift renk, özgün jant formları dikkat çekiyor. Arka aydınlatma grubunda da markayla özdeşleşmiş petek desenli lambalar var. Marka tasarımda Paris’i çağrıştıran detaylar diyorsa da onları pek seçemedik… Ha o detaylar aynalarda ya da eşiklerdeki bir takım süslemeler ise ayrı mesele! Ama gövde hatları 408 ve C4X ile benzerlikler gösteriyor. O net. Araca yaklaşınca, yıllar önce ilk olarak Range Rover modellerinde gördüğümüz dışa açılan gömülü kapı kollarını çekip kabine geçtiğimizde belli bir seviye sıçraması yaşanıyor ve bu hemen fark ediliyor tabii. Gelgelelim artık Megane E-Tech ya da Hyundai da, hatta Chery modellerinde bile karşılaştığımız bu kollar pratik mi, aerodinamik katkısı var mı hep tartışılabilir.
Kabinde sadece koltukları değil kapı içleri ve hatta vites seçicisi DS E-TOGGLE’ın arkasındaki bilek dayama platformunu bile saran gerçek deri kalite algısını görece yükseltiyor. Hala gerçek deri kullanan otomobil üreticisi kaldığını bilmiyordum. Aman PETA duymasın! Aynı alan mesela Peugeot 208 GT’de karbon kevlar görünümlü desenle kaplanarak sportif hissi veriliyor.
Kokpitin üzerindeki dijital ekran sürücünün birçok ihtiyacını karşılayabiliyor. Çok az sayıda tutulabilmiş -onlar da hep klima/havalandırma butonları!- fiziksel düğmelerin elmas kesimleriyle farklı bir tasarım anlayışı yaratmış. Kokpittekilerde sorun yok da mesela kapı içlerindeki cam açma düğmeleri pek de kullanışlı görünmüyor. Otomobilde kullanılan Focal müzik sistemi, DS4’te sunulan lüks anlayışını destekleyen bir seviye. Otomobile binen herkesin ilk dikkatini çeken deri kaplı kokpitin sağındaki yolcu havayastığının üzerine işlenmiş desen oldu. Hatta bunu havayastığının patlama efekti mi diye değerlendiren bile çıktı! İlginç bir detay!
Direksiyonun arkasında 7 inçlik derinlikli gösterge paneli var, multimedya ekranıysa 10 inçlik, tabii ki renkli ve dokunmatik. Gelelim DS E-TOGGLE vites kumandasının önündeki Smart Touch ekrancığına! Sürücünün gözünü yoldan ayırmadan kokpitteki ekranı yönetebilmesine imkan tanıyan dokunmatik minik ekran, adeta mouse pad görevi yapıyor ve kokpitin üzerindeki ekrandaki ikonlara vites konsolundan komuta etmeyi sağlıyor. Bu aslında dokunmatik ekranların kullanışsızlığını itiraf gibi de yorumlanabilir ama DS4’te bir de bu küçük ekran detayı sürücünün hayatına dahil oluyor! Kullanışlı yapalım derken… göz mü çıkmış bilemedim!
Koltuklarda tartışmaya kapalı bir rahatlık hakim. Gerek oturma alanları gerekse diz mesafeleri sınıf ölçüleri içinde gayet iyi yolculuklar vaat ediyor. Deneme sürüşünü yaptığımız versiyonda ön koltukların ikisi de ısıtmalı ve elektrik kumandalıydı. Arka koltuk kafalıklarının aşağı doğru uzaması, yolcuları boylarına göre açmaya mecbur ediyor. İnce düşünülmüş bir tasarım detayı! Yoksa sırtlarında bir rahatsızlık hissedecekler! Aracın 430 litrelik bagaj hacmi, C sınıfı boyutlarında bir araç için gayet normal. Koltuk sırtlıklarını yatırmak da mümkün.
DS 4 Esprit de Voyage BlueHDi 130’ün bütün yürüyen aksam elemanları Stellantis raflarından. Zaten DS’in kendi rafları sadece lüks ekipmanlarla dolu. Geri kalan hep akraba komşulardan. Fonksiyonel her şey grubun lokomotifleri Peugeot ve Citroen depolarından. PSA zamanlarından bu yana ödüle boğulmaya doymayan, defalarca Engine of the Year ödülüne layık görülmüş 130 HP’lik BlueHDi 1.5 litrelik dizel motor, DS4 zarafetine de yüksek tork sağlıyor. Motorun DS4’ün havalı donanım uzantısıyla örtüşecek şekilde yarattığı farkı öne çıkaralım hemen; dizel ses ve titreşimi minimum seviyede. Bu konuda özel bir çalışma yapıldığına şüphe yok. DS4 asla bir 408 ya da C4X seviyesinde gürültü yapmıyor. Çekiş özellikleri çok da farklı değil, 130 HP’lik dizel motor, 300 Nm’lik tork çıkışıyla keyifli akselarasyonlar sağlayacak tork sunuyor. Sadece bozuk zeminlerde alt takımların biraz gürültülü çalıştığı fark ediliyor. Bunda otomobilin 205/55 R19 ebatlı büyük lastiklerinin de payı olabilir. Direksiyonun arkasındaki paddle shift elciklerle 8 vitesli DS4’ü manuel kullanıyormuş gibi keyif almak da mümkün.
Her ne kadar spor sürüş modu seçilebilse de bunlar hep sürücü egosunu okşayan küçük oyuncaklar, bu zarif crossoverın tüm sunduklarının yanında bir de sportif performansıyla göz kamaştırması gerekmiyor. 0-100 km/s hızlanması 10.3 saniye olan bir araçtan sportif deneyimler beklememek gerek. Ama meraklısına 203 km/s’lik maksimum hız iyi gelebilir… Ha bu arada, crossover derken, DS4 sadece yüksek bir otomobil. Yerden yüksekliği 19 cm. Hepsi bu. Bu yükseklik şehir sürüşlerinde avantaj, otoyol sürüşlerinde de konforlu. Ama herhangi bir arazi kullanım kabiliyeti bulunmuyor. Önden çekişli otomobille yollar dışında ancak düz patikalarda ilerleme şansı var. Fazlası hiç yok.
Sıra geldi DS4’ün zenginliklerine. Upuzun donanım listesi lüksü hissettiren ekipmanlarla dolu. Modern bütün asistan sistemlerini hiç saymıyorum bile. Geri görüş kamerası temizleme fonksiyonu, orta havayastığı, Matrix adaptif LED farlar, 8 renkli ambians aydınlatması, izolasyonlu camlar, hava kalite sensörü, ısıtmalı, havalandırmalı ve masajlı ön koltuklar fark yaratan lüks özelliklerden bazıları. Temel donanımlarda zaten eksik yok.
Stellantis Grubu’nun aynı altyapı üzerine lüks ekipmanları işlediği ilginç bir premium marka DS Automobiles. Fransa’da bile Paris dışında ne kadar rağbet görür bilinmezken Türkiye gibi ülkelerde kendisine müşteri arıyor. Şüphesiz belli de bir yer edindi. Kendine özgü karakteri lüks hissiyatından ibaret olan DS4, bu sınıfta egoları yüceltmeyi deniyor. Bugün için 2.360.000 TL düzeyinde seyreden fiyatla testini yaptığımız bu en donanımlı versiyona ulaşmak mümkün.