Reklam

Ehliyet: Sevk ve idare mesuliyetnamesi!

Her ne kadar sürüş stili, insan davranışının birebir yansıması da olsa “kendimi nasıl idare ediyorsam aracımı da öyle idare ediyorum” demek yetmez, pek kabul de görmez. Bu durumda belki de ahlaki açıdan en güçlü slogan şu olmalı: “İyi otomobil kullanmak, kendini iyi idare etmektir!” Dolayısıyla iyi araç kullanmak, kendini eğiterek, öğrenerek başlar! İlk zamanlar, üreticilerin çoğu “şoför” adaylarına ilk eğitimi kendileri veriyordu.

19. yüzyıl sonlarında Fransa ve Almanya yaklaşık zamanlarda otomobille tanışırken yasal düzenlemeler de birbirini izlemeye başlamıştı.
Fransa’da 1899’da açıklanan seyrüsef kararnamesi, yirmi yıl sonra yürürlüğe girecek trafik yasasının temel metni oldu. Bu ilk metinler, hız sınırlaması ve seyrüsefer beyan makbuzu, yani trafik ruhsatı uygulamasının yanısıra 1922 yılında sürücü belgesi adını alacak Sürüş Yeterlilik Sertifikası’nı da getirmişti.
Yasakoyucu hemen, bu sertifikaya aday olan sürücünün otomobil kullanabildiğini kanıtlayacağı bir sınav da öngörmüştür. Sınav sırasında sürücülerde aranan özellikler arasında ihtiyat, soğukkanlılık, isabetli kararlar alabilme, doğru değerlendirme, direksiyon hakimiyeti, aracın hızını gerekliliklere göre ayarlama becerisi, gerektiğinde fren yapmasını ve durmasını bilmek ve kamu yollarının kendine özgü gerekleri olduğunun bilincinde olmak bulunuyordu. İşin aslı, bu konuda söylenecek her şey bir asır önce söylenmişti! Ama bu güzel ve eksiksiz metnin ilk dönemlerde tam uygulandığı söylenemez. Sınavı yapan müfettiş, kendisine pek güven vermeyen araçtan olabildiğince uzakta kalarak araca binmeden, adayın direksiyon hakimiyetini dışardan değerlendirmekle yetinirdi. Verilen sertifika sadece otomobil kullanma hakkı tanımıyor, sürücüsünü trafik kurallarını ihlal ettiği durumlarda yaptırımlara da tabi tutuyordu.

Sertifikadan sertifikaya…
Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı. Fransızlarsürecin en başından itibaren kapsamlı düzenlemeler yaparken pragmatik İngilizler yasal mevzuatlarını zaman içinde geliştirdiler. Motoring kültürü yerleştikçe insanlar da bunları direnmeden kabullendiler. Örneğin İngilizlerin 1903 tarihli Motor Car Act’i sadece araçların ve sürücülerin kimliklerinin belirlenmesi konusunu düzenliyordu. Buna gröe bütün araçların yetkili merciler nezdinde kaydı yapılacak ve görünür bir yere takılan plakalar taşıyacaklardı. Sürücüler ise sertifikalarını her yıl yenileyeceklerdi. Ama Fransa’da olduğu gibi bir sınavdan geçmek zorunda değillerdi. Sertifikalarını en yakın postaneden 5 şilin karşılığında alabiliyorlardı. 1930larda yeni kurallar geldi. Engelli sürücülere sınav, araç kullanmaya alt yaş sınırı getirildi. İlk trafik yasası kaleme alındı ve mali sorumluluk sigortası zorunlu hale getirildi. 1935’teyse ehliyet sınavı da zorunlu hale geldi; sürücü belgesi almanın bedeli %100 zamla 10 şiline çıkarıldı. Üç ay süreyle verilen geçici ehliyet, daha sonra kalıcı bir belge haline geliyordu. Ama yine de her sene yenilenmeye devam ediyordu. Bu önlemler zamanla yumuşatıldı ama 1952’de geçici ehliyetin süresi üç aydan altı aya çıkartıldı. Bir özgün İngiliz fikri de 1982’de uygulanmaya konulan ceza puanlarıdır. Üç yıl içinde ceza puanları 12’ye ulaşan sürücünün ehliyeti geri alınıyordu. İngiltere’ye Fransa’dan giden ehliyetin dönüşü “puanlı” olarak 1992’de oldu!

Her ülkenin düzenlemesi kendine
Ehliyetlerin geçerlilik süresi ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor. Bazı Avrupa Birliği ülkelerinde ehliyet hayat boyu geçerliyken kimilerinde belli bir yaştan sonra her yıl yenileme zorunluluğu vardır. Almanya ve İsveç’te ehliyet belgesi süresizdir. Ama belgenin on yılda bir idari olarak yenilenmesi gereklidir. Hollanda ve İspanya’da ise ehliyetler düzenli olarak yenilenir. Ve her bir yenileme sürecinde sürücüler doktor kontrolünden geçer.

Aracınızı aynı ülke sınırları içinde kullandığınız sürece sorun yoktur ama başka bir ülkeye yerleşmeye karar verirseniz o zaman o ülkenin taleplerini yerine getirmek gerekir. Schengen vizesinde bile yer yer isyanların çıktığı AB’de tek tip ehliyet uygulamasına bir türlü geçilememiştir ABD ve Kanada’da ehliyeter 2-4 yıllık dönemlerle yenilenir. Ama her eyaletin ehliyeti de farklıdır, her yerde geçmez.

Japon disiplini tartışılmıyor
Japonya’da ise sürücü ehliyetleri üç yılda bir değiştirilir ve göz muayenesi zorunludur. Ancak genel olarak ömür boyu geçerli sürücü belgeleri artık geçmişte kalmış gibi görünüyor. Düşünün ki Türkiye’de bile sürücülerin ara denetimlere tabi tutulması artık dile getiriliyor! Genç sürücülere verilen ehliyetlerin kademeli olması gibi artık yaşlanan sürücülerin ehliyetlerinin yenilenmesi de giderek daha fazla yetenek ve sağlık testlerine tabi hale geliyor. Örneğin İngiltere’de sara hastaları artık hayatları boyunca araç kullanmaktan men edilebiliyor.

Asıl hedef gençler
Yol güvenliği istatistikleri, tüm dünyada 15-24 yaş arası gençlerin trafik kazalarına bağlı ölümlerden en çok etkilenen sürücüler olduğunu ve bu durumun git gide ağırlaştığını gösteriyor. Avrupa ve Amerika’da asıl çaba, yeni trafiğe çıkan genç sürücüleri, çocukluklarından itibaren en bilgisiz oldukları trafik riskleri konusunda bilinçlendirme yönünde harcanmakta. Trafik eğitimi okul müfredatlarında her zaman aynı disiplinle verilemiyor. Yol güvenliği konusunda şöhret sahibi olan İngiltere ve İskandinav ülkeleri, tüm dünyadan daha ileri durumdadır. İlkokuldan itibaren genel trafik ve temel sürüş ilkelerini genç belleklere yerleştiren bu ülkeler, bu konuda çok disiplinli olan Amerika’nın bile önünde yer alır.