Ferrari Daytona SP3 ortaya çıktı
Ferrari, 2018 yılında Monza SP1 ve SP2 ile başladığı özel Icona serisinin üçüncü üyesi Daytona SP3’ü tanıttı. 2021 Ferrari Finali Mondiali etkinliğinde tanıtılan Daytona SP3, tıpkı Monza SP1 ve SP2 gibi sınırlı adetle üretilecek. Yeni Icona’nın ismi, efsanevi 1-2-3 zaferini çağrıştırıyor ve markanın motor sporları zaferlerinde rolü olan Ferrari spor prototiplerine gönderme yapıyor. Ferrari’nin yarış efsaneleri 330 P3/4, 350 Can-Am, 512 S modellerinden ilham alınarak tasarlanan, çıkarılabilir rijit tavanlı Daytona SP3’ün, “Targa” gövde tipi de yine spor prototip dünyasından esinleniyor. Böylece Daytona SP3, sadece üstün performans değil, aynı zamanda keyifli bir sürüş de sunuyor. Teknik açıdan da 1960’lı yıllardaki gelişmiş mühendislik çözümlerinden esinlenen Daytona SP3, o yıllarda olduğu gibi bugün de motor, şasi ve aerodinami olmak üzere üç temele odaklanarak maksimum performans elde ediliyor. Yarış otomobili ruhuna uygun olarak arkada konumlandırılmış; ikonik Ferrari motoru olan atmosferik V12’ye sahip olan Daytona SP3, 840 cv güç, 697 Nm tork ve 9500 d/d maksimum devir sayısı ile Ferrari’nin en güçlü motoruna sahip modellerinden biri olarak öne çıkıyor.
Ferrari Daytona SP3, bugüne kadar üretilen en aerodinamik model olarak da adlandırılıyor. Daytona SP3’ün şasisi, LaFerrari’den bu yana kullanılmayan Formula 1 teknolojileri ile tamamen kompozit malzemelerden üretildi. Koltuk, ağırlığı azaltmak ve sürücüye bir yarış otomobiline benzer bir sürüş pozisyonu sağlamak için şasiye entegre edildi. Ayrıca, ona ilham veren otomobiller gibi, aerodinami ve tasarım noktasında sadece pasif aero çözümlerle maksimum verimlilik hedeflendi. Daytona SP3, gövde altından düşük basınçlı havayı çeken baca gibi benzersiz özellikler sayesinde, aktif aero unsurlar kullanmadan Ferrari tarafından şimdiye kadar üretilen aerodinamik açıdan en verimli otomobil olan Daytona SP3 0-100 km/s hıza 2,85 saniyede ve 0-200 km/s’ye ise 7,4 saniyede ulaşıyor. Yeni Icona, etkileyici performans ve heyecan uyandıran V12 motoruyla, benzersiz bir sürüş keyfi sunuyor.
Geçmiş atıfta bulunan, işlevsel tasarım
Daytona SP3’ün çift kubbeli ön mimarisi, 512 S, 712 Can-Am ve 312 P gibi Ferrari spor prototiplerinin zarafetine atıfta bulunuyor. Çamurluklar, gövdenin geometrisini verimli bir şekilde tamamlıyor. Havayı yan radyatörlere yönlendirmek üzere hava kutusunun entegre edildiği kanat tipi kapılar da ön çamurluğun arkasını oluşturarak, ön tekerleklerden çıkan havayı yönlendiriyor. Bu detay, Daytona SP3’ün tasarımına ilham veren 512 S gibi otomobillere gönderme yapıyor. Daytona SP3’ün ön cephesi heybetli hava giriş ızgarasıyla dikkat çekiyor. Hemen her bir detay gibi bu bölüm de sadece görsel bir unsur olmakla sınırlı kalmıyor ve aerodinamik açıdan önemli bir işlevi yerine getiriyor. Hava giriş kanalları ile çamurlukların formu ve arasındaki birliktelik, tasarım ve teknolojinin ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğu mesajını güçlendiriyor. Otomobilin far tasarımı ona agresif bir görünüm sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kapaklı açılır far tasarımını andırarak, geçmiş yılların Ferrari geleneğini devam ettiriyor. Arka stop grubu, spoylerin altında en üst iki yatay kanatçığın arasına entegre ediliyor. Çift egzoz çıkışı, difüzörün üst kısmında merkezi olarak konumlandırılarak bir yandan otomobilin agresif karakterini güçlendiriyor.
Daytona SP3’ün kokpiti de 330 P3/4, 312 P ve 350 Can-Am gibi tarihi Ferrari modellerinden esinleniyor. Modern bir Grand Tourer konforunun yansıtıldığı kabin içerisinde, yarış otomobillerine özgü tasarım ipuçları bulunuyor. Otomobilin şasiye entegre edilen sportif koltukları ve ayarlanabilen pedalları, ergonomik yapılarının yanında titiz ayrıntılarıyla da ayrışıyor. Vücudu saran yarış tipi koltukların başlıkları bu segmentte genelde bütünleşik tasarlanırken, Daytona SP3’ün koltuk başlıkları bağımsız olmalarıyla dikkat çekiyor. Kabin içindeki diğer detaylar gibi kapı panellerinin tasarımında da kabin içi ferahlık en önemli öncelik olarak görülüyor. Karbon fiber panellerde ferahlık hissi için boşluklar bırakılırken, omuz hizasındaki deri yüzeyler spor prototiplerle bağ kuruyor ve vücudu sarmalama etkisini daha da güçlendiriyor. Alt bölgelerdeki kaplamalar ise koltuğun bir uzantısı gibi görünüyor. İki koltuğun arasındaki yüksek konsol işlevsel bir panele ev sahipliği yapıyor. Ön bölümde, SF90 Stradale ile tekrar ürün gamına dahil edilen vites konsolu yer alıyor. Ancak Daytona SP3’teki vites konsolu, yükseltilmiş yapısıyla etrafındaki hacimler üzerinde askıya alınmış hissi veriyor. Ayrıca aracı adeta sarmalayan bir şekilde dizayn edilen ön cam, Ferrari’nin Daytona SP3’ün iç mekan tasarımında, sürücünün elleri direksiyondayken aracın neredeyse tüm kontrollerine yerinden kıpırdamadan hakim olabilmesi için yapılmış olduğunun altını çiziyor.
Yüzde 30 daha çevreci V12
Ferrari Daytona SP3’ün kaputunun altında, 812 Competizione’nin V12 motoru yer alıyor. F140HC kodlu bu motor, 840 beygir güç ile 700 Nm tork üretiyor ve Ferrari’nin trafiğe çıkabilen modelleri arasındaki en güçlü motor olarak öne çıkıyor. 9500 d/d çevirebilen bu motor, 7 ileri otomatik şanzıman ile eşleşiyor ve araç bu kombinasyonla 0-100 km/s hızlanmasını 2.86 saniyede tamamlıyor. 0-200 km/s hızlanma süresi ise 7.4 saniye olarak gerçekleşiyor. Tüm bu güç artışına rağmen, daha kompakt manifold tasarımı gibi bazı detaylar sayesinde, Daytona SP3’ün motoru, 812 Competizione’nin motorundan yüzde 30 daha çevreci olmasıyla ayrışıyor.
Daytona ve Ferrari Icona Serisi
Ferrari, 6 Şubat 1967’de Uluslararası Dünya Spor Otomobil Şampiyonası’nın ilk turu olan Daytona 24 Saat’te ilk üç sırayı alarak tarihinin en muhteşem başarılarından birine imza atmıştı. Efsanevi üç otomobil, Ford’un ev sahibi olduğu ortamda damalı bayrağı yan yana geçerek motor sporları arenasında tarih yazmıştı. İlk sırada bir 330 P3/4, ikinci sırada bir 330 P4 ve üçüncü sırada ise Ferrari 330 P3’ün gelişiminin zirvesini temsil eden bir 412 P vardı. Ferrari 330 P3, başmühendis Mauro Forghieri’nin motor, şasi ve aerodinamik özelliklerini önemli ölçüde geliştirdiği bir modeldi. 330 P3/4 ise 1960’ların spor prototiplerinin ruhunu mükemmel bir şekilde bünyesinde barındırıyordu ve nesiller boyu mühendisler ve tasarımcılar için bir referans noktası olarak kabul edildi.
Ferrari Icona serisi, 2018 yılında Ferrari Monza SP1 ve SP2 ile pazara sunuldu. Bu modeller, markanın motor sporlarındaki efsanevi statüsünü kazanmasına yardımcı olan 1960’ların yarışçılarından esintilerle yollara çıktı. Icona serisi, günümüzdeki en yenilikçi malzeme ve teknolojileri kullanarak, markanın en ikonik otomobillerinin ölümsüz tasarımını modern efektlerle yeniden yorumluyor. Icona konseptinin temelini oluşturan tarihin belirli bir döneminden ilham alma fikri, geçmişten gelen tasarım ipuçlarını yeniden yorumlamaktan fazlasını bünyesinde barındırıyor. Icona otomobillerinin tümü, serinin geri kalanında olmayan özel çözümlere sahip olarak tasarlanıyor ve Ferrari koleksiyoncularıyla marka elçilerini hedefliyor.