Hyundai Santa Fe 1.6 Hibrit Otomatik Progressive 4×4
2001 yılından bugüne ulaştığı dördüncü jenerasyonuyla D-SUV segmentinde ağırlığını hissettiren ve bir barem haline gelen Santa Fe, Hyundai’nin özellikle Amerika pazarında yüzünü güldüren bir modeli. 2018’de tanıtılan dördünce jenerasyonu geçen yıl kapsamlı bir makyaj operasyonundan geçiren Güney Koreli marka, güncel teknolojiler, dijital uygulamalar ve tabii hibrit teknolojisiyle günümüz rekabetine hazırladı. Donanımları iyice zenginleştirilen lüks SUV, ilk neslinden beri olduğu gibi yine üç koltuk sırası ve yedi yolcu kapasitesiyle beğeni arayacak. Ama bu sefer Santa Fe’nin elinde bir de hibrit kozu var. Elektrik jeneratörü desteğiyle artık yakıt tüketimi ve emisyon salımında da iddialı bir yer peşinde Santa Fe.
Aslında makyaj, adı üstünde araçların yüzünde ya da kozmetik özelliklerinde yapılır, kimi modellerde belki teknik iyileştirmeler de yapılır. Ama Santa Fe’de makyaj operasyonunu sadece yakışıklı dış görüntüden ibaret sanmayın, öyle ki aracın platformunu da kapsamış. Hibrit üniteye yer açabilmek için yeni geliştirilen N3 platformu üzerinde yapılandırılan aracın neredeyse yeniden yaratıldığını söylemek hiç de iddialı olmaz. Yeni tip farlar, gösterişli ızgara, T formlu gündür farları ve tabii yenilenen tamponla görkemli bir yüz kazandırılan Santa Fe’nin arka far grubu da tazelenmeden payını almış. Aydınlatma grubunu araç genişliğince birleştiren reflektörün bir eşi tamponu da boydan boya geçiyor. Boyutları ve tasarımıyla zaten gösterişli olan Santa Fe, şimdi iyice görkemli olmuş.
Otomobilin Amerikan standartlarındaki geniş kabininde kullanılan malzemelerin kalite seviyesi ne Elantra’ya ne de diğer modellere benzemiyor, tamam sınıfı elbette ki farklı ama Santa Fe bildiğiniz Hyundailerden değil. Makyajla teknoloji devrimini kabine de taşıyan Hyundai mühendisleri, beklenebilecek tüm güncel bağlantı, sürüş destek, uyarı vs. unsurlarını müşterilerle buluşturuyor. Hatta güvenlik unsurları hayli abartılı olarak kullanıcının yanında. İstemese bile! Hyundai modellerinin meşhur devreden çıkmak bilmez “dıdı-dıt” uyarısı! Neyse ki mühendisler, üst düzey müşteri grubunun tepkisinden çekinmiş galiba, alt modellerde devre dışı bırakılamayan “dıdı-dıt” uyarı sesi, Santa Fe’de iptal edilebiliyor. Ön koltukların arasındaki düğme tarlasında, alıştıktan sonra aranılan kolayca bulunuyor. Yenilenmiş bir araçta bu kadar fiziksel düğme olması, eski nesil otomobilleri özleyenleri sevindirecektir. Ucuz ucuz dokunmatik değil, somut düğmeler, basıyorsunuz! Vites konsolunda vites kolu yok ama pozisyon seçimleri Tucson’daki gibi düğmelerle yapılıyor. Çift kavramalı otomatik şanzımanın vites değişimleriniyse direksiyon üzerindeki elciklerle manuel olarak yapmak mümkün. Vites konsolunda Santa Fe’nin en temel özelliklerinden birinin kumandası var; yüzey tipine göre sürüş modu seçimi.
Lüks görüntüsüne aldanmayın, Hyundai devi, yoldan çıkınca doğru lastik seçimiyle en ünlü off-road araçlarına meydan okuyacak kadar donanımlı. Sürekli dört tekerlekten çekiş özelliğini kar, kum, çamur gibi yüzeylere göre farklı çekiş oranlarıyla destekleyen, arzu edene daha dinamik sürüş sağlayan sport modu seçimiyle egoları okşayan araç, söz konusu koşullarda beklentileri karşılıyor. Kabinde sunulan donanımlar, sınıfına uygun olarak gayet zengin, koltuk ve direksiyon ısıtmadan koltuk havalandırmaya tüm geleneksel şımartıcı aksesuarlar var.
Santa Fe’nin deri kaplı koltuklarında “pilav üstü az kuru” misali “az Bentley sosları” da göze çarpıyor. Çift renk deri kaplı koltuklarda kafalıkların altında Bentley’nin ekose dikişleri idareli olarak kullanılmış. En önemli avantaj, bagaj zeminine gizlenen üçüncü koltuk sırası. Teker teker açılan koltuklarla aracın yolcu kapasitesi kolayca 7’ye yükseltilebiliyor. Kabindeki kullanım alanlarına gelirsek, hibrit ve henüz ülkemizde olmayan plug-in hibrit teknolojileri ekleyebilmek yenilenen platformda açılan yer sayesinde “ek yük” olarak konumlandırılan batarya alanı, aracın iç hacmine kısıtlama getirmiş görünmüyor, hem ikinci sıra diz mesafesinde hem de bagaj alanında daha fazla yer açılmasını sağlanabilmiş.
Gelelim Santa Fe’nin en önemli yeniliğine. Belki gecikmiş diyerek yenilik saymayacaklar olabilir tabii… Ama marka da “yenilik” için total yenilenmeyi beklemiş olabilir. Bu zaman kadar benzinli ve dizel motor seçenekleri sunulan araçta, platforma kadar uzanan kapsamlı makyajla beraber ilk kez hibrit destek yer alıyor. Elektrifikasyon sürecinde en önemli geçiş aracı olarak görülen hibrit teknolojisi, uygulandığı Santa Fe’de optimum sürüş ve fren performansının yanı sıra yüksek yakıt verimliliği sağlamak için daha yüksek güç sağlayabilen özel bir hibrit sistemle donatıldı. Santa Fe Hibrit, markanın birçok modelinde karşımıza çıkan 1.6 litre hacimli direkt benzin püskürtmeli turbo T-GDI ‘Smartstream’ motorunun 44.2 kW gücündeki elektrikli motorunun entegre çalışmasıyla toplamda 226 HP (230 PS) güç sağlayabiliyor. Hyundai ve Kia’da gördüğümüz sürekli değişken supap zamanlama sistemli (CVVD) sessiz Smartstream motor, devreye girdiği çıktığı duyulmayan elektrik motoruyla destekleniyor. Kalkışlarda 1.9 tonluk gövdeyi hareketlendirmek için benzin motoruna “omuz atan” elektrik motoru, ara hızlanmalarda da silindirleri destekliyor. El birliğiyle ürettikleri 350 Nm torku dört tekerleğe ulaştıran iki motor, Santa Fe’yi daha da güçlü bir hale getiriyor. Ve tabii bu hayalet destekte yakıt tüketimi olmuyor, elektrikli motor, 1.49 kWh kapasitesindeki lityum-iyon polimer bazlı bataryadan besleniyor. Santa Fe’yi kullandıkça da batarya şarj olduğundan herhangi bir şekilde prize takıp şarj etmek gerekmiyor. Söz konusu batarya, yani Santa Fe’nin yüksek performanslı lityum polimer pili, yolcu koltuğunun altında gözlerden uzak faaliyetler gösteriyor.
Bu işin tüketiciye yansıyan yanı. Hibritin faydalarını uzun yolda değil de daha çok şehir içindeki dur kalkı bol sürüşlerde, örneğin İstanbul’da köprü geçişlerinde görmek mümkün. Dur kalklarda 2.0 tonluk gövdeyi elektrik gücüyle kaldırmak demek, benzin tüketimi olmaması demek. Ama tabii hibrit teknolojisinin bir de bütün üreticilere avantaj sağlayan yanı var ki, o da markaların emisyon salımlarını aşağı çekmesi. Zaten hibrit teknolojilerinin öncelikle geliştirilme amacı bu. Otomobil üreticilerini emisyon konusunda sıkıya alan katı Corporate Average Fuel Economy (CAFE) normları, motor üreticilerini devrime mecbur bırakıyor. Takip edenler bilir, CAFE normları çok sıkı şartlar getirdi. 2021’de firmalar sattıkları tüm araçların ortalama CO2 salımı 95 gr/km CO2 olmalı denildi. Bu, çevresel kaygılarla daha da sıkılaştırılacak. Ortalamayı tutturamayan markalar, satılan araç başına 95 gramı aşan her bir gram için 95 Euro ceza ödeyecek. Hibritin geliştirilmesinin asıl derdi bu! Yoksa tüketicinin cebi sonraki düşünce! Ama şunu da yazmam şart, CAFE’nin yaklaşımına karşın ülkemizde çevre de tüketicinin derdi hiç değil! Öyle olsa trafik egzozlarından köfteci gibi kara kara dumanlar püskürten araçlarla dolu olmazdı. Bu hassasiyet batılı ülkelerde mevcut!
Santa Fe’ye dönersek, kendisini taşıyan motorun hacmi 1.6 litre de olsa turbo desteğiyle daha heybetli hissettiren, (dikkat ederseniz elektriği hiç karıştırmıyorum!) sessiz motor, keyifli sürüşler sağlamaya yetiyor. Geniş, ferah, donanımlı ve lüks kabin içerisinde 7 yolcu, “çevreye de duyarlı!” huzurlu yolculuklar gerçekleştirebiliyor. Bugün 1.425.000 TL’te satılan Hyundai Santa Fe 1.6 T-GDI HEV 230 PS 4×4 Progressive, sürüş “güzellikleri”, zengin donanımları, gitgide yükselen prestijiyle birçok Avrupalı premium markaya kabus olabilir. Aklınızdan çıkarmayın, Hyundai o bildiğiniz Hyundai değil, Santa Fe de diğer modeller gibi değil, iddiası büyük. Değerlendirmek gerek.