Yeni 208

Mercedes-Benz SL350 BlueEFFICIENCY


Yaklaşık 10’ar yıllık aralıklarla yeniler Mercedes-Benz top modeli SL’i. Büyük seremonidir, çünkü her bir SL yenilenmesi otomotivde teknoloji dönüşümüdür, çağ değişimidir. Gerçi SLS’in gelişiyle tahtı paylaşmaya başladı belki ama onun yeri hep ayrı. O 1952’de doğan efsane 300 SL’in takipçisi, o bir kuşak için Dallas’ta Bobby’nin cabriosu, o bir coupe’nin safkan hali… 2001 yılında tanıtılan versiyon sahneye çıktığında Hamburg’daki sunumuna katılmıştım. Salonda otomobilin örtüsü açılıp ünlü “Hello” şarkısı çalmaya başladığında ben “Off, bu sefer gerçekten ucuza getirmişler, koskoca SL “Hello” ile mi tanıtılır diye homurdanırken yanımdaki merdivenlerden Lionel Richie şarkıyı söyleyerek inmiş ve ağzımı açık bırakmıştı! Müthiş bir Mercedes-Benz hayranı olan Richie, eminim ki lansmanda gururla sahne almıştı. Bu kez lansmanına katılmadım ama gördüğüm andan itibaren bu olağanüstü otomobile ıslıkla “Hello”yu çalarak yaklaştım…


Kötüleyerek başlayayım da taraf tuttuğum anlaşılmasın! Çünkü belli ki övgü dolu bir yazı olacak! İlk tanıtım videosu çıktığında da aynısını düşünmüştüm, test otomobilini aldığımda da, hatta halen aynı şeyi düşündüğümü söyleyebilirim! Ne kadar da küt burunlu! Bu, SL’de takıldığım sadece bu oldu!… Hepsi bu!
Şimdi gerçek gözlemlerime geçersem, aydınlatmadan fazlasını yaptığını düşündürten (!) LED destekli farlardan başlayıp büyüklü küçüklü yüzlerce detayına yine bir teknoloji dönüşümüyle karşı karşıyayım. Nakış gibi işlenmiş bir coupe/cabrio, içinden çıkmak istemeyeceğiniz bir roadster ve bu iki kimliğinden çok daha fazla spor otomobil! Büyük övgüler diye düşünmesin kimse ama bu gerçek bir doruk. O kadar dengeli bir tasarımı var ki, otomobil hem zarif ve alımlı görünüyor hem de vahşi! Hem sade hem sofiktike! İçine girmeden sindirmesi imkansız ama içine girince de itiraf etmeliyim ki “neyse ki iki kişilik!” dedim refleksle! Çünkü S Class’ın da durumunu bildiğim için “keşfetmekle zaman harcamak” istemedim, durmamacasına kullanılması gereken bir otomobil bu!


Yerinden çıkartılıp post-modern tablo olarak duvara asılabilecek güzellikteki karşı kapı içine kilitlenmiş olarak -ama Keyless-Go sayesinde kapı kilidiyle ilgili bir faaliyette bulunmaksızın!- içine süzüldüğüm SL’de ilk dikkatimi çeken, koltukların çok kalın sırtlıkları oldu. Kullandığım 2000’i aşkın otomobilde hiç böylesini görmemiştim. İçindeki teknolojilerden sırası geldiğinde söz edeceğim. Koltuğa kurulurken dikkatimi çeken ve sonraki günlerde de gözleyip takdir üstüne takdir ettiğim bir şey daha var, yarıda bırakılan kapılar eğim ne olursa olsun kapanmak üzere kaymıyor, olmadık anlarda bedene çarpmıyor! Kabin, fotoğraflardan anlaşılabileceği bir dantel gibi işlenmiş. Tipik Mercedes-Benz, her ama her noktasında etkileyici mottosu “best or nothing”i buram buram hissettiriyor. “Neden” sorusunu sordurtmuyor, “keşke”leri kabul etmiyor. Mükemmel kere mükemmel! Markanın tüm modern dönem trendlerinin buluştuğu deri kaplı kokpitte havalandırma petekleri SLS ekolünden, kumanda birimleriyse, alışıldığı üzere tüm komplike uygulamalara karşın kendisini aratmayan yapıda! Komik ama onca teknolojinin arasında kişisel olarak kabinde en beğendiğim, kokpitin üzerine yerleştirilmiş olan analog saat oldu. Fransız felsefeci Emile Auguste Chartier’i doğrular gibi, “dünyadaki iki nesne estetik olarak mükemmeldir, kedi ve saat”… Mercedes-Benz kabine kedi koyamayacağına göre dijitalizmin zerreler halinde saçıldığı hayatımıza analog saatle müthiş bir estetik katmış. Karbon kevlar görünümüne sahip zeminli gösterge tabloları da birer sanat eseri kadar gerçek. Ve beni hiç anlamı olmadığı, fonksiyonu olamayacağı halde “acaba gerçekten karbon kevlar olabilir mi” diye düşündürten bu modern göstergeler, elbette ki SL efsanesini başlatan 1952 model 300 SL’den nüanslar da taşıyor.

SL350’de en dikkat çekici yeniliklerden biri de yepyeni MAGIC VISION CONTROL cam yıkama sistemi. Isıtmalı silecekler boyunca su püskürten sistem gerçek anlamda bir devrim. En sevindirici yanıysa bu cam yıkama sistemi sayesinde arkadaki ya da yandaki araçları yıkamak imkansızlaşıyor! Her bir silecek sadece kendi silme alanına konsantre!

İki kişilik olsa da akla asla dar kelimesini düşürmeyen ferahlıktaki kabinin en kritik kumandaları vites konsolunda yer alıyor. 7GTRONIC’in en modern versiyonu PLUS’la yönetilen performans, Park moduna koldan bağımsız artık sadece P düğmesiyle sabitleniyor. Mercedes-Benz’in opsiyonel sunulan Active Body Control gibi sürüşe anlık ve direkt olarak etkide bulunabilen adaptif süspansiyon teknolojisi kapsamında amortisör sertlik tercihini Sport ve Comfort arasında yapabilmeyi sağlayan bir buton da bulunuyor. Bitmedi, aynı 10 santimetrekarenin içinde vites değişimlerinde konfor ya da dinamizm seçimine imkan veren E (ekonomi), S (Spor) ve M (Manuel) düğmesi belki de otomobilin kalbini ifade ediyor. Yok yok, gövde tasarımı ve kabin ruhu ise burası bir bütün olarak beyin sayılmalı, çünkü kalbi uzun kaputun altında! Bir de bağımsız E düğmesi var ki o da start stop sistemini de yöneten bir ekonomi unsuru. Düşünün ki, sadece başlıklarıyla tanıtmaya çalıştığım kısım sadece 10 santimetrekarelik bir alandı! O bölge tam dolu, vites elciğinin sağında da bilgi ekranını, radyo ve müzik sistemlerini, navigasyonu ve ve ve o kalın koltuk sırtlıklarının içindeki masaj sistemini yönetmeyi sağlayan bir kumanda var.

Masaj için bölgesel ve dozajıyla ilgili seçimler menü yardımıyla kolayca yapılıyor. Bu hareketli koltukların masajdan daha değerli etkisiniyse en yumuşak virajlardan itibaren sırtımda hissediyorum. Virajlarda, hatta köşe dönüşlerinde sürücü ve yolcunun savrulmaması için ters taraftan koltuğun şişerek vücudu desteklediğini hissediyorsunuz. Anlıyorum ki o an, sürücü de en az otomobil kadar stabil tutuluyor. Bu arada koltuk kafalıklarının altında ilk kez ikinci nesil SLK’de tanıtılan enseye sıcak hava üfleyen AIRSCARF (hava atkısı) kanallarının olduğunu söylemeye gerek var mı? Kol dayanağının uç bölümünde küçük kapağın altında Vario Roof (değişken) adlı tavanı açıp, coupeyi bir cabrio haline getirmenin kumandası gizli. Bu sistemle trafik ışıklarında durduğumda sadece 16 saniyede tavanın durumunu değiştirebildim. Tavanı açtığım zaman her hızda ve her yol yüzeyinde A sütunlarının ve ön cam çerçevesini kemik gibi katı durduğunu ve asla titremediğini söylemeli miyim? Bir de MAGIC SKY CONTROL var ki, o da bir düğmeyle tavanı karartabiliyor! Her milimetresi işlenmiş otomobilde her şeyi yazsam destan olacak, bir şeyi yazmasam arkamdan ağlayacakmış gibi hissediyorum! A sütunlarındaki minik lambalar hem kabin ambiansını destekliyor hem de kafayı çarpmayı önlüyor! SL’in bagajını açtığımda fikrin öncüleri Peugeot 206 ve Mercedes-Benz SLK’dan beri -artık binbir türlü otomobilde!- aşina olduğum katlanmış tavanı gözlüyorum. Tüm mekanizmaya karşın halen 365 litrelik büyük bir yükleme alanı hizmetimde! Bagaj kapağı elbette ki düğmeyle kapatılıyor!

Artık birçok donanımı atlayıp motora gelmek istiyorum. Ve biraz da sürüşten söz edeyim, yoksa kabindeki akıl almaz donanımlar bitecek gibi değil! SL’in 3.5 litre hacimli V6 motoru 306 HP’lik maksimum güce sahip. 3500 ile 5250 d/d arasında 370 Nm’lik maksimum tork çıkışı sağlayan bu atmosferik motorun keyfi elbette ki üst devirlerde sesiyle, çekişiyle bambaşka ama düşük devirlerde de 1685 kg’lık ağırlığı taşımakta zorlandığını hissettiren bir hantallık asla sözkonusu değil. 7GTRONIC PLUS vites kutusuyla uyum içinde çalışan direkt benzin enjeksiyonlu motor, maksimum performansı minimum yakıt tüketimiyle sağlıyor. Bunu sırrı da her hızda seyredilebilecek en düşük devri ve en büyük vitesi seçebilen vites kutusunda! Direksiyonda da manuel olarak kullanılabilen sistem sizi atak olmak istediğiniz kadar atak, cimri olmak istediğiniz kadar cimri yapıyor! 0-100 km/s hızlanması 5.9 saniye süren SL350’nin 0-200 km/s hızlanması da 18 saniyeyi aşmıyor! Ara hızlanma performansında sürücüye tüm kolaylıklar sunulmuş, gelişmiş vites kutusu inanılmaz bir hızla ve tabii ki sarsıntısız (ya da sportif sürüş tercihinize göre sarsıntılı!) değişimler sağlayabiliyor.

Bütün bu olan biten için harcamanız öngörülen yakıt miktarı 100 km’de 7.5 litre düzeyinde. Ama bunu SL’i ziyan ederek daha da düşürmek mümkün! Ben çok da yakıt ekonomisi peşinde koşulacak otomobil addetmediğimden gazımı esirgemedim ve 8.5 litrelik ortalamayla 3 güzel gün geçirdim. Genel toplamdaysa böyle bir otomobile sahip olmanın yüklüce bir bedeli var şüphesiz ki. Test sürüşü için aldığım otomobil, çok zengin donanıma sahip olmasının yanında bir de AMG Paketine sahipti ki, galericiler bu durumu “fuller fulü” gibi komik bir şekilde tanımlıyor kendilerincem! AMG Paketi de dahil olunca 603.356 liralık bir etikete kavuşan otomobille ilgili olarak söylemek istediğim son söz şu, anlattıklarımın en az iki katı daha donanım var. Hayal gücünüzü zorlayın diyeceğim ama geçen yıl tanıştığım 2018’de çıkacak CLS’nin primitif hali (!) F800 Style’da 1000 civarı yeni icat vardı! Sıkça tekrar ettiğim gibi, nakış gibi işlenmiş bir otomobil yeni SL!