Yeni 208

Opel Corsa DTE ecoFLEX

 Opel Corsa DTE ecoFLEX

Buralarda başka dertler olduğundan henüz yansımış değil ama Avrupalı kullanıcıların gündeminde yeni bir sürüş, ölçümleme ve yaklaşım konsepti var. Daralan kaynaklar ve sürekli yükselen akaryakıt fiyatlarının yanı sıra artırılmaya çalışılan çevre bilincinin hedeflediği düşük emisyon salınımı, New European Driving Cycle’ı hızla Avrupalıların günlük yaşamına yerleştiriyor. Aslında çok komplike değil, özünde ‘akılla’ otomobil kullanmayı öğütleyen bu konsept ve tüketim disiplini, bu yaklaşıma uygun geliştirilen modellerle destekleniyor. Corsa ecoFLEX de bu akımın ürünlerinden. New European Driving Cycle kapsamında VW’de şimdilik Polo, Golf ve Passat’ta uygulanan BlueMotion yaklaşımı, Opel’de de Corsa, Astra, Meriva gibi modellerde öne çıkıyor. Diğer markalarda da şahit olduğumuz ve olacağımız uygulamalar bunlar… Hedef düşük tüketim, düşük egzoz emisyonu salınımı. Trafiği aksatmadan, akış hızına uyarak dinamik ama cimrice sürüşler…
Bir süredir New European Driving Cycle’ın eğitimini aldığım (ve sonrasında verdiğim!) için Opel’de karşılaştığımda şaşırmadım. Ne ve nasıl kullanacağımı bilerek teslim alıyorum Corsa’yı. Makyaj salonundan yeni çıkan Corsa’da, farlar, sis farları ve tampon gibi unsurlarda yapılan değişikliklerle yeni Astra ve Meriva’nın çizgisine yakınlaştırılan tasarımdan çok, yapılan teknik yenilikler ilgimi çekiyor. Polo BlueMotion’da şahit olduğum aşırı cimriliği ‘Corsa’da da görecek miyim?’ merakı içersindeyim. Teknik olarak süspansiyon ayarlarıyla gövdesi alçaltılan, aerodinamik iyileştirmeler yapılan ve start/stop (bunun stop/start olması gerektiğinde iddialıyım!) sistemiyle donatılan Corsa’da meraklısına seyredilmesi gereken ideal vitesi bildiren bir uyarı da mevcut. Dikiş makinesi yalınlığıyla gelen (!) dizel sesin kaynağı, Fiat kökenli 1.3 litrelik 95 HP’lik motor. Turbo beslemeli dizelin ataklığından çok cimriliğiyle ilgileneceğim.

New European Driving Cycle kapsamında benimsenilmesi gereken temel sürüş stili, -elbette ki- yol durumuna göre vitesleri olabildiğince hızlı büyütmek. Öyle ki, Avusturyalı eğitmenim Klaus’un bana anlattığı, 2000 devir/dakikayı bulmadan vites büyütmem gerektiğiydi. Bu da 20 km/s hızda 2., 30 km/s hızda 3., 40 km/s hızda 4 ve 50 km/s hızda da 5. vitese geçmiş olmak anlamına geliyordu. Daha kötüsü, otomobilinizde varsa 60 km/s hıza ulaştığında 6. viteste olmanız! Neyse ki Corsa da yoktu! Bu modern ve ‘entelektüel’ sürüş stilinin buralarda neden çok kolay benimsenemeyeceğini söylediğimi anlıyor musunuz? Bu hıza ulaşıp otomobili ‘akıtmak’, işin ana fikri olacak yani…
Stile hakim olarak tam da önerildiği gibi ilerliyorum! Olması gerektiği gibi geresiz gaz vermiyor, eğimlerde ayağımı peraldan da çekiyorum! Corsa, Polo’dan bir silindir ve 50 cc fazlasıyla daha mı atak ne! Elbette ki öyle, 75 HP’ye karşı 95 HP’lik güç var ayağımın altında! Karşılaştırmaya dönmeden Corsa’ya yoğunlaşayım! Ama tahmin edersiniz ki erken büyütmelerden çok hoşlanmıyor ve en alt devirlerde vites büyüdükçe kasılarak ilerliyor Corsa. Küçücük hacimden elde edilen 190 Nm’lik tork değeri hiç küçümsenmemeli ama 1750-3250 d/d arasında elde edilebiliyor olması bu kasılmalara neden oluyor. Sonradan toparladığı tartışılmaz, hedef tüketimi düşük tutmaksa böyle kullanamaya devam! Burada iki soru var aklımda… Hangi kullanıcı modeli otomobilini -sürüş zevkini öldürerek!- böyle zorlayarak kullanır ve daha fenası, trafikteki diğer sürücüler buna ne kadar göz yumabilir?! Yol müsait oldukça ödün vermeden devam ediyorum. Bu arada otomobil de elinden geldiğince katılıyor bu konsepte.  İşbirliği içindeyiz yani! Her ışıklara geldiğimde start/stop sistemi devreye giriyor ve motor ben tekrar debriyaja basana kadar susuyor. Birkaç gün bu tempoyla kullandıkça aklıma bu sefer ‘marş motorunun bu tempoya ne kadar dayanabileceği’ meselesi gelip oturuyor. Gerçi eğitim sırasında bu sistem geliştirilirken marş motorlarının da dayanıklılığının artırıldığını, günde 10 kez stop ve de start yaparsa 26 yıl dayanabileceğini söylemişti Klaus! 10 kez mi? Hayır 26 yıl etkilemedi beni, 10 kez meselesi daha etkileyici duruyor, hey burası İstanbul! Tabii bu değer başka bir markanın öngörüsü ama fikir ve konsept aynı, markaların üretim felsefeleri de birbirine çok yakın olduğu için bu örneği veriyorum. Sonuçta bu tip modellerin üretimi New European Driving Cycle’a uyum için yapılıyor! Bu nedenle start/stop sisteminden çok da hoşlanmıyorum. Etrafa karşı da tipik Türk yaklaşımı, ‘aman laf gelmesin, adımız cimdiye çıkmasın’!


Corsa ecoFLEX ile İstanbul trafiğinde ilerlerken gözüm bir yandan sürekli yol bilgisayarında. Kilometreler ilerledikçe tüketim ortalamam 4.9 litreye kadar inmiş durumda! İnanması zor oluyor tabii ama durum da ortada. Opel’in sunduğu 3.2 litrelik veri, çok çok iddialı olabilir ve muhtemelen düzlüklerden oluşan rüzgarsız çok uzun yolculuklardır ama şehir içinde -öngörülen 4.4 litreye karşılık- pratikte saptadığım 4.9 litre, gayet kabul edilesi bir değer! Cimrilikte arzuladığım hedefe vardıktan sonra bu otomobilin ne kadar yakıt tüketebileceğini anlamaya çalışıyorum. Normal stilimi de aşıp, tüketmeye kullanıyorum bir süre. ecoFLEX’i iptal ediyorum, start/stop çalışmaz oluyor, iki gün de böyle kullanıyorum ve 100 km ortalamamı yine klimalı olarak İstanbul şehir trafiğinde en çok 6.1 litreye kadar çıkartabiliyorum. Yani isteseniz de bu otomobil savurgan olamıyor!


Kabinde makyaj sonrası yapılmış çok büyük bir yenilik yok, gerek de olduğunu hiç düşündürmemişti gerçi! Opel’in epey bir modelde geleneksel kullanıcı dostu olmayan audio sistemi (Neyse ki Astra ve Insignia’da toparlanmışı!) haricinde tek takıldığım nokta var ki, -o da eğer programlanabiliyorsa sorun yok demektir! Kullandığım otomobilde işlemiyordu!- merkezi kilit sistemi, harekete duyarlı değil ve manuel olarak kilitlemek gerekiyor. Güvenlik zaaflarının giderek arttığı şehirlerde önemli olabilecek bir eksiklik. ecoFLEX’in gösterge tablosundaki devir saatinde ibre, Start/stop sistemi devredeyken Auto Stop bölgesinde duruyor ve bu sayede aracın bekleme konumunda olduğu gözlemlenebiliyor.
Opel’i 1982’den günümüze, küçük sınıfta başarıyla temsil eden Corsa’nın dördüncü neslinde, en olgun dönemini yaşıyor görüntüsü verdi bana. Sınıfının en dengeli otomobillerinden biri olarak net direksiyon tepkileri ve kendinden emin süspansiyon tepkileri, -şehir tipi!- sportif sertlik ve makul konforu sunabiliyor.


Çekilen fön, gözlere kalem, manikür/pedikür ve sürülen ojelerden fazlasının yapıldığı makyaj operasyonunda Corsa, 1.3 DTE ecoFLEX versiyonunda iyice ekonomiye oynar olmuş. New European Driving Cycle prinseplerine uymak uymamak sizin elinizde, kontrat imzalamıyorsunuz. Aslında her otomobilde olduğu gibi akılla kullanıldığı zaman makul tüketim değerleri elde edebilmek mümkün. Unutmamak gerek, bir otomobilin ne kadar tükettiği değil, sürücüsünün nasıl kullandığı önem taşıyor! 38.400 TL’ye size yüksek ekonomi imkanı da sunan keyifli bir şehir otomobili alıyorsunuz.

Avrupa’nın önemli teknik test kuruluşlarından DEKRA’nın (Deutscher Kraftfahrzeug-Überwachungs-Verein), Almanya’da hazırlanan 2010 DEKRA Arıza Raporu, Opel Corsa’yı test edilen tüm araçlar içinde en düşük arıza oranıyla (% 2,4) birinci ilan ettiği de akılda tutulması gerekli bir nokta.