Peugeot 205 GTI (1994)
Hayvan barınaktan kaçtı!
1984’ten ve 1995’e kadar boyunca onun rüzgarı esiyordu. GTI kavramının hakkını isim sahibi Golf’ten bile iyi veren vahşi hayvan 205 GTI’yi dönemini tamamlayınca sığındığı barınaktan kaçırdık ve….
Gözümde hala en iyi Peugeot modelidir 205 GTI. En aktif olduğu dönemlerde onu yaşama fırsatı bulduğumdan değil genel kanı budur. Bugün otomobil meraklısı kime sorsanız çoğundan tereddütsüz aynı yanıtı alırsınız. Çok elektrik problemi vardı, bitmezdi, çok yakıt tüketirdi, işçiliği berbattı vs vs…. Hiçbirisi bahane değil vahşi aslanı sevmemek için. O ilk küçük süper spor otomobildi. Ucuza alınabilen, hızlı, kıvrak ve iyi yol tutuş özellikleri sunabilen bir otomobildi. Keskin şaşi ve direksiyon tepkileri, onu bir efsane yetmeye yetti. GTI kavramı Volkswagen Golf ile otomotiv literatürüne girmiş olabilir ama bu üç harfi “kızartan” Peugeot 205 GTI idi. Onu açtığı yoldan 106 GTI ve 306 GTI gibi iki fenomen daha takip ettiyse de akıllarda hep 205 GTI kaldı. “Un sacré numero” (kutsal numara) idi o…
Peugeot Türkiye, 208 GTI’nın lansmanı için müthiş bir iş yapmış ve fenomeni de unutmamıştı. Bu lansman için ortaya çıkan fırsatı kaçırmadık ama “hayvanı” barınaktan kaçırdık ve efsane yılları yadettik!
Yıllar sonra yeniden 205 GTI’nın koltuğuna yerleşip direksiyonunu tutmak bile heyecan verici. “Otomobil bu kondisyonda nasıl saklanmış”, “Peugeot nereden bulmuş” gibi soruları bir çırpıda unuttum bile. Aslında o kadar uzak da değil ama zaman kaybetmek istemiyorum, yola çıkmalıyım. Neredeyse her şey, şimdiki otomobillerden çok farklı tabii. Kapılar incecik, A sütunlarına çıta demek istiyorum… Hele kabin, kokpit… Tarifsiz basit ve ilkel görünüyor bugünkü otomobillere bakınca. Havalandırma kumandaları ve düğmeler oyuncak gibi. Ama iki unsurdan taviz verilmemiş kabinde. İlki sürüşün ana enstrümanı direksiyon, deri kaplı ve ortasında kırmızı GTI yazısıyle tahrik ediyor. Diğeriyse yüksek yan destekli sportif koltuklar. Vites kolu neredeyse baston kadar uzun boylu! Manuel sağ ayna kumandası çatan kadar uzun, göz çıkartabilecek bir risk! Kokpitte kapağı tutmayan sigorta kutusu 20 yaşına merdiven dayamış otomobilin tek kusuru, önemi yok. 20 yaşa az demeyin ama, sürekli hor kullanılan bir GTI için uzun bir süre! Emin olun çoğu ömrünü tamamlamış yok olmuştur… Zaten bunların hiçbir önemi yok, aslanın ruhu yeterli.
Kontağı çevirdiğimde küçük aslan kükremeye başlıyor. Tanıdık bir homurtu, tanıdık titreşimler, huzursuz rölanti… Debriyajı bıraktığımda yolu kazıyarak fırlıyor haydut. Bugün birçok çok güçlü otomobili kullandığım için gücü artık çok komik kalıyor, sadece 136 HP. Ama gövde o kadar hafif ki, hiç eksiklik hissettirmiyor. Çevreden geçen kimi otomobillerin sürücülerinin şaşkın ve hayran bakışları arasında ilerliyorum. Bir ara yanımda yeşil bir Clio V6 beliriyor. Ondan önce ben şaşırıyorum “Kaç tane var ki bundan Türkiye’de” diye… Göz göze geliyoruz, o benden daha şaşırmış durumda, baş parmağıyla “OK” işareti yapıp gülümsüyor. Yan yana otomobilleri süzerek ilerliyoruz bir süre.
Otoyola çıkıp biraz hızlanıyorum. Abartmaya gerek yok, sakin gidiyorum. 100 km/s civarında kabin içi gürültü iyice artıyor, “kapı tam kapanmadı galiba” diyorum ama yok, her yer kapalı… Yalıtım nereden nereye gelmiş☺. Kullandığım otomobilde o dönemin gözde donanımlarından kızaklı açılır tavan var, camı tavanın üstünde geriye kaydırıyorsunuz, oluyor bitiyor. Gaza bastığımda yolu kazımaya başlıyor ve ileri atılıyor. Ama şiddetli bir torq steer hissetmediğimi söylemeliyim. İnce ve hafif gövde hızlı hissettiriyor mutlaka ama sonuçta otomobil bugünkü benzer modellere bakınca pek de hızlı değil aslında. Virajlarda en önemli hünerlerinden biri, içte kalan ön ya da dışta kalan arka lastiğini kolayca havaya kaldırmasıydı. Sürücünün alacağı risklere bağlıydı. Kısa aks mesafesinin keyiflerinden biri işte… Bu saatten 205 GTI’ı eğlence için zorlayacak değilim, içinde olmak bile güzel zira. Direksiyonun keskinliği fark edilmeyecek gibi değil, en sakin sürücüyü bile hakimiyet kolaylığıyla baştan çıkarmaya niyetli… Şile yolunda biraz kudurup, virajlarda salındıktan sonra Bağdat Caddesi’ne dönüyorum, 205 GTI’nın eski sahnesine. En sevildiği yerdi muhtemelen. Sakin sakin bir tur atıp nostaljik turumu tamamlıyorum.
Ha bir de fren meselesi var, 205 modellerinin derdiydi ama arkaya GTI harfleri eklenince kritik bir hal alıyordu. Tam tanımıyla et gibi bir pedalla yönetilen fren sistemi, otomobili yeterince yavaşlatamıyordu. Bundan 20 yıl öncesinde arasanız da kazasızını bulamazdınız. Mutlaka önden darbeliydi 205 GTI’lar. Hatta satın almaya niyetlenmiş, beyaz bir tane bulmuştum. Nasıl da sevindiğimi hatırlıyorum önden darbesi yok diye. İncelemede anladık ki, meğer arkadan aldığı darbeyle ön koltuklara kadar yok olmuş bir araçmış baktığım! Kısacası çok popülerdi ama kazasını bulmak pek kolay değildi 205 GTI’nın…
Sürüş seansımı tamamlarken keyiften akan salyalarımı silip otomobilden inerken hala aynı fikirdeydim, “Peugeot’nun ürettiği en iyi otomobil bu”. Tabii ki beklentilere göre değişir, yoksa ne 504’e ne 406’ya söyleyecek söz yok. Ama sınıfında da söz sahibi, gerçek bir performans ikonuydu 205 GTI. Tekrar buluşmanın tadıysa müthişti.