Skoda Fabia 1.0 TSI DSG Premium
Mart 1991’den bu yana VW Group şemsiyesi altında yer alan Çek üretici Skoda, dev gruptan aktarılan teknolojilerle büyük bir devrim yaşamış, uygun fiyat politikasıyla yine düşük bütçeli müşterileri hedeflese de kalite çıtasını çok yükseltmişti. Her sınıftaki modelleriyle büyük bir sıçrama yaparak zamanı yakalayan marka, başlarda VW’nin eskiyen teknolojileriyle yol almış olsa da en güncel teknolojilerle bugün artık sadece rakiplere değil, grup markalarına bile meydan okur duruma geldi. Markanın prestijli yükselişini önlemeyen VW Grubu, karlılık arttıkça en yeni teknolojilerini de Skoda modellerinde sunar oldu. Bunun göstergelerinden en yenisi, dördüncü nesil Fabia. VW Polo ile kuzen olan ve ortak motor ve yürüyen aksamı kullanan Fabia, artık neredeyse Golf IV kadar büyük, kaliteli ve prestijli bir hatchback. Yani Skoda için VW bünyesine girdiği yıllardaki Favorit ve sonrasında gelen Felicia dönemi çook çok uzaklarda. Düşünün ki, 1999 yılında Felicia’nın yerine geliştirilen Fabia, geride kalan üç jenerasyonda 4.5 milyon adetlik satış barajını aşmıştı. Bugün küçük Çek hatchbacki, sınıfının en iddialı modellerinden biri durumunda.
Öndeki aracın dikiz aynasında belirdiğinde en az Octavia kadar güçlü görünmesini sağlayan bir tasarıma sahip yeni Fabia, keskin hatlarındaki Çek katkısını bilemiyorum ama bir Alman otomobili kadar baskın. Yeni Fabia’nın 0.28 cD olan hava direnç katsayısı, marka tarafından küçük hatchbackler arasında en iyi değer olarak açıklanıyor. Polo başta olmak üzere birçok VW Group modelinde kullanılan ve SÇek üreticinin de Kamiq ve Scala modellerini taşıyan MQB A0 platformu üzerinde yükselen yeni Fabia, selefinden 115 milimetre daha uzun ve 50 milimetre daha geniş. Otomobilin aks mesafesi de üçüncü nesile göre 94 mm uzatılmış. Bu değişimlerle kabinde daha geniş kullanım alanı sunuluyor.
Krom detaylar, LED farlar ve hatta rengiyle modern bir görünüme sahip olan otomobilin kabininde sürücüyü dijital gösterge tablosu ve dokunmatik merkezi ekranla modern ve teknolojik bir kokpit karşılıyor. Renkli ve dokunmatik ekranın görüntü keskinliği ve tepkime süresi gayet iyi. Ama mesela geri vitese geçildiğinde ekranda görüntü olmuyor, park sensörü ikonlarına göre hareket etmek gerekiyor. Tabii bu üst düzey ekipmanlar, 110 HP’lik motora sahip Elite ve Premium donanım paketlerinde yer alıyor. Ha bir de iki kollu direksiyon simidinden söz etmek gerek, artık pek benzeri kalmadı. Otomobilde hız limitörü var ama hız sabitleme sistemi yer almıyor. Kabin yolcular içinse dışarıdan bakıldığında kestirilemeyecek kadar geniş bir hacme sahip. VW Group standartlarında plastik ve işçilik kalitesinin hemen fark edildiği yeni Fabia’da kabinin değişkenliği tek tek yatırılabilen arka koltuk sırtlıklarından ibaret olsa da büyüyen boyutlarla beraber 50 litre genişleyen bagaj hacmi, 380 litrelik alanı kullanıma sunuyor. Otomobilde diğer Skoda modellerinden aşina olduğumuz markaya özgü basit ama zekice bazı özellikler var; kapı içine gizlenen şemsiye ve bagaj kapağını eller kirlenmeden kapatmak için sunulan elcik gibi.
Skoda Fabia, ülkemize sadece 1.0 litrelik TSi benzinli motorla ithal ediliyor. Doğrusunu isterseniz elektrifikasyon sürecinde artık fazla da bir seçenek kalmamış, sadece 1.5 litrelik 150 HP’lik TSi motor var ki, onu ülkemizde pazarlamak çok karlı olmayabilir. Güncel VW depolarından çıkma bu üç silindirli motor, Premium donanımlı test aracımızda olduğu gibi DSG otomatik şanzımanla eşleştirilmişti. Yani şehir kullanımı için oldukça avantajlı bir kombinasyon. Fabia’nın giriş modelinde aynı motorun 95 HP’lik versiyonu kullanılıyor. Turbo ile aşırı beslenen motor, küçük Çek’e 200 Nm tork çıkışı sağlıyor ki, bu değer on sene öncesinin 2.0 litre (ama atmosferik!) motorlarından daha verimli bir çıkış anlamına geliyor. Yani 1.0 litrelik hem de üç silindirli motor bu gövdeyi hareket ettirmekte zorlanır mı diye aklınıza gelmesin! Motor, gücü oranında cıvıl cıvıl canlı belki ama güç yönetimi VW’nin artık iyice eskiyen DSG şanzımanında. Elektronik kontrollü direct shift gearbox, VW Grubu’nun çift kavramalı otomatik şanzımanı. DSG olarak isimlendirilmese de ilk olarak 1980’lerde Porsche 962’de kullanılan, VW modellerindeyse ilk tanıtıldığı 2000’li yıllarda sınıfında benzeri bulunmadığından öncü olarak değer gören sistem, yenilenmesi gerektiğini artık iyice hissettiriyor. Geç tepkiler, gövdenin altındaki mekanik hareketler ve sesler, DSG şanzımanı bir hayli demode yapmış durumda. Kalkışlarda yaptığı titreşimler de bunca yılda hala alışamadığım sürüş keyfi kaçıran unsurlardan! Anladığım kadarıyla, VW de elektrik dönüşümünde yeni bir şanzımana yatırım yaparak büyük masraflara kalkışmak istemiyor.
Otomobilin genel sürüş modu, tok, akıcı ve kaliteli bir ruhu temsil ediyor. Ancak 3 silindirli motorun sesi herkese keyif vermeyebilir. Otomobilin önünde bir motosiklet ilerliyormuş gibi bir ses, yolculuklarınında sürekli sizle beraber, bunu düşünmekte fayda var! Vites değişimlerindeki titreşim ve bocalamalar da keyif kaçırabiliyor. Ama bu Skoda’ya özgü bir durum değil, tork konvertörünün bulunmadığı çift kavramalı şanzımanlarda bu durumlar genelde yaşanıyor. Üretim maliyetleri ve egzoz emisyon kısıtlamaları, markaların bu ekipmanlardan vazgeçebilmesine olanak vermiyor. Elektrik her otomobile girip “temiz sürüşler” başlayana kadar devam yani!
Otomobilin direksiyon tepkileri olsun, viraj yetenekleri olsun, fren dozlamaları olsun genel bir Almanlara özgü güven hissini veriyor. Yani VW Polo’da hissettiklerinizden farklı algılara kapılmanız söz konusu değil. Koltuk kumaşlarından dijital gösterge tablosuna, bagaj kaplamasına her bölümdeki malzeme kaliteleri de bu algıyı destekliyor. Yani iyi fiyat/donanım değerlendirmesi yaparak küçük sınıftaki doğal rakipleri bir yana, VW Group içinde gerek VW Polo’ya gerek Seat Ibiza’ya da ciddi bir alternatif olarak düşünülebilir Skoda Fabia. Otomobilin büyüyen boyutları daha üst segmentlerden de müşteri çekmesini sağlayabilir.