Volvo V60 D3 R-Design
“Güvenli”… Emniyet kemerini standart donanımına aldığı 1958’de de böyleydi, 1970’lerde Amerika’yı fethetmeye başladığında da, 1980’lerde de, 1990’larda da, 2000’lerde de. Tartışmasız güvenlik kelimesinin akla getirdiği ilk kavramlardan biri Volvo. Marka demedim, bir güvenlik kavramı gibidir çünkü Volvo. Belki de ülkesinin önüne geçebilen İsveçli üretici ne konforu ne tasarımı ne performansı ne teknolojisini öne çıkardı. Bu unsurların tümüne üst düzeyde sahip olduğu halde önceliği hep güvenliğin oldu. Öyle ki otomobillerle ilgisi olmayanlar bile ‘en güvenli araç’ denildiğinde Volvo adını söyler. Yazıya böyle girmemin bir sebebi var elbet, mükemmele yakın bir otomobille testteyim. Günlerce sinyal lambasından bagaj kapağı tutamağına, ivmelenmesinden yavaşlamasına, BMW’yi kıskandırabilecek süspansiyon karakterinden Mercedes-Benz’e parmak ısırttırabilecek ‘nev-i şahsına münhasır’ stiline birçok detayını inceledim. Yetinmedim, aylar önce yazdığım S60 izlenimlerimi tekrar okudum. Hala akıl sır erdiremediğin bir şeyler var. Aslında bu karizmatik modele özgü değil, genel üretim tavrına bir eleştirim var. Volvo 1998 yılında üst modellerde arkadan itişle vedalaştığından beri benzer eleştiriler alıyor. Bu üst düzey otomobilde de aynı konuda başı ağrımaya aday! Volvo’nun değil, bu güçlerde ve boyutlardaki tüm otomobillerin kaderi bu! Bende giderek premium otomobil olmanın kaçınılmaz şartlarından biri haline geliyor bu. Alıcı kitlesi belli olduğundan yakıt ekonomisine ya da üretim maliyetlerine çok da takılmadan arkadan itiş ya da dört tekerlekten çekiş sistemine geri dönülmeli. Neden olduğunu açıklayacağım elbette…
Volvo V60, premium orta segment liftback modeli S60’ın stil dolu station kardeşi. Belki boyutları, burundan görünümleri, ruhları aynı ama stilleri çok farklı. Belki de station wagon formatının en fazla yakıştığı markalardan olan Volvo’nun felsefesinde biçimlendirdiği modern yaşam biçimini karşılayan şık bir görüntüsü var. Modern gövde formunu 18 inçlik jantlarla kombine eden agresif R Design ekipman unsurları, gövdeye sporcu künyesi takıp albenisini daha da artırıyor. Arkadaki çift egzoz çıkışının çevreye yaydığı ‘endişe’ye aldanmayın, otomobilin gücü kuvveti yerinde olsa da ikinci çıkış gerçek değil, stili tamamlıyor!
Otomobilin kabini de S60 ile benzer özelliklerde. Bütün Alman üreticilerle boy ölçüşebilecek derecede yüksek kaliteli materyaller, titiz işçilik uygulamaları, Volvo’nun otantik ergonomi öncelik/alternatifleri etkileyici bir ambians yaratıyor. Minimalist paneller bir yana, göstergelerdeki R Blue olarak tanımlanan mavi renk bile etkileyici görünüyor. Orta konsoldaki yatay konumlu geniş havalandırma peteği, bence kabindeki en orijinal ve fonksiyonel ekipmanlardan biri. Siyah ve metlik grinin uyumla kullanıldığı kabinde detaylara bir de R Blue sosu ekilmiş. Oturma ile ilgili olarak tüm boyutların cömertçe kullanıldığı kabinin peşinden gele bagaj alanı da fonksiyonelliğin sürdüğü bir alan. 430 litre hacimli alanın zenim altında da ilk yardım setinden küçük aletlere birçok eşyanın sığdırılabileceği bir alan var. Diyebilirim ki her nokta verimli kullanılmış, fonksiyonellik iyi bir tasarımın içine yedirilmiş.
Volvo V60’ın kumandasını yuvasına yerleştirip Start düğmesine bastığımda motor dizel de olsa tipik 5 silindir uğultusu duyuluyor. Çok karakteristik bir ses olmasından daha önemlisi daha harekete geçmeden otomobilin güçlü olduğunu hissettiriyor. Geartronic şanzımanla entegre çalışan 2.0 litre hacimli dizel motor, değişken hacimli turbo şarj ile aşırı besleniyor. Çok diri olduğunu fark etmemek mümkün değil. Tekerleklerin neredeyse huzurla ilk turunu tamamlamasından sonra henüz 1400 d/d’den itibaren kullanıma sunduğu 400 Nm’lik çılgın tork, bir buçuk tonluk stationu ışınlamaya başlıyor. Hızlanma arzusunda en ufak bir tekleme olmadan ön tekerlekler yolu adeta kazıyarak ilerliyor. Bu agresif kullanmaktan kaynaklanmıyor, yanlış anlaşılmasın, 400 Nm’lik tork çıkışı 2750 d/d’ye kadar sürdüğünden! Zaten 6 ileri vitesli şanzıman en üst vitese ulaştığınızda kadrandaki ibre 2 ile başlayan rakamlara ulaşmış oluyor. O an zaten 1990’ların ortalarına kadar üretilen dizel otomobillerin ardından salınan mavi egzoz dumanlarını yadediyorum! Volvo’da o mavilikler kadranda yer alıyor! Eskiden dizeller gitsin diye mücadele verilirmiş, artık kontrol sürücünün elinde kalsın diye uğraşılıyor! Tabii bu dediğim süreç yaşanırken Volvo, başarılı bir yalıtımın getirdiği huzurla gayet tok hissettirerek ilerliyor.
Ama girişteki konuya değinmeden geçmek yanlış olur. Elinizde büyüteçle kusur arasanız çok uğraşacağınız bu otomobilde potansiyel sorun, kullanıma hazır olarak ayağınızın altında duruyor! Baştan beri o yüzden Volvo’yu arkadan itiş ya da dört tekerlekten çekişe yönlendirmeye çabalıyorum. Aslında bunu 200 HP üzerinde güce sahip otomobiller için söylerdim ama tork verimi o kadar yükseldi ki mecburen 163 HP’lik bu otomobile de aynı eleştiriyi yapıyorum. Otomobilin cezbedici performansı, yüzeye ve kullanıcı ateşine bağlı olarak stabiliteyi risk altına atabiliyor. İstekli ivmelenme eğilimiyle harekete geçtikten biraz sonra tork steering adı verilen durum yaşanıyor ve ön tekerlekler direksiyondan daha fazla yönlendirme rolüne soyunuyor! Onları ortak kabul etmekten başka yapılabilecek tek şey direksiyonu hiç gözden kaçırmamak, hiç boş bırakmamak! Yoksa ‘kötü arkadaşlarına’ uyup haylazlık yapabilecekmiş gibi hissettiriyor! Yine tork yüksekliği düşük hızlarda bile kontrolsiz verilen gaz emirlerde viraj içlerinde sıkıntı hissttirebilir. Bu eleştiriler karşısında denilebilir ki, ‘bu otomobilin hedeflenen müşteri kitlesi daha ileri yaşlar’ ama bu durum agresif kullanılmadığında da hissediliyor. Mutlak stabilite için dört tekerlekten çekiş ya da arkadan itiş Volvo’ya yakışır. Zaten hiç anlamadığım konu şu, bu kadar güvenliğe önem veren bir marka bu zayıf noktaya neden müdahale etmez? Dedim ya, premium olmanın gereği bence… Yeniden arkadan itiş, Volvo’yu premium üretimde başka noktalara taşıyabilir. S60 sürüş izlenimimde yazdığım bir yorumu aynen V60 için de kullanmak isterim: “Arkadan itişli otomobili sürmek iyi seks gibidir, önden çekiş ise işi aceleye getiren kötü sekstir”… Bir İngiliz dergisinden, otomobil gurmelerinden…
Volvo Türkiye’nin 138.260 lirana satmakta olduğu V60 D3 R-Design, halen kampanya dahilinde 132.790 liradan alıcı bulabiliyor. Çok zengin donanım paketine sahip otomobilde ESP’den ABS’ye, ön, yan, perde havayastıklarından çift bölgeli klimaya yok yok. Titiz bir işçiliğin göze çarptığı deri kaplı koltuklarda ısıtma da mevcut. Çok kaliteli Premium Sound müzik sistemi, gerçekten etkileyici bir müzik şölenini destekliyor. Akıllı telefonlarla kolaylıkla entegre olan sistem, Bluetooth sayesinde görüşmeleri de güvenli hale getirebiliyor.
1 Comment
Volvo’nun son dönemdeki tasarım çizgisini takdir ediyorum ve yeni Volvo V40 modelinin ülkemize gelmesi için gün sayıyorum. Umarım fiyat-donanım dengesi diğer Volvolarda olduğu gibi yerli yerinde olur ve alırım bir an önce.
Comments are closed.