Yeni 208

“Juke, Qashqai gibi başarılı olacak”

 “Juke, Qashqai gibi başarılı olacak”

Nissan Türkiye Genel Müdür Yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu ile büyük hedefler taşıyan yeni modelleri Juke, Micra, Qashqai+2, X-Trail, Navara ve Murano ile otomotivdeki gelişmeleri konuştuk.

Son çeyreğe girerken rakamsal olarak iyi görünen bu yıl Nissan için nasıl geçiyor?
Rakamsal olarak daha şimdiden yılın başındaki pazar öngörülerimizi yakalamış durumdayız. Sırf Nissan olarak değil tabii, sektöre baktığımızda 650 binin üzerinde seyrediyor. Bir tarafta 700-750 bini telaffuz edenler var. Ne kadar gerçekleştiğini birlikte göreceğiz. Biz de Nissan olarak geçen yılki satışımızı neredeyse yapmış durumdayız. Sene sonuna kadar bir bu kadar daha satmak istiyoruz. Pazar payımızı yükseltmeye başladık. Bu sene için, ikinci yarıdaki hedefimiz buydu. Son iki aydır yüzde olarak 1.7, 1.8’lerde gidiyoruz. Sene sonunda yüzde 2’yi göreceğimizi tahmin ediyorum. Bundaki en büyük etken Qashqai’dir. Bu modelde biz çıktığından beri ne gelirse onu satabiliyoruz. Çıkışından bu yana dördüncü sene içersindeyiz, Avrupa’da bile talebi karşılmaz halde. Bugüne kadar biz 1500-2000 adet daha getirebilmiş olsaydık bunlar da satılmış olurdu. Şu anki gidişatımızdan memnunuz. Geçen sene kriz yılı olmasına karşın biz hiçbir şekilde frene basmadık. Bu yıl ise son derece hızlı şekilde yürüyoruz. Bu sene de, en azından kendi markam adına konuşursam, daha iyi olacağını tahmin ediyorum.
Sanırım yeni modeller de bu pozitif düşüncenizde etkili…
Evet tabii, Autoshow Fuarı’na yeni modellerimizle çıkartma yapacağız. Neredeyse tamammı yenilenmiş bir model gamımızı otomobilseverlerle buluşturacağız. Juke, yeni Micra, faceliftten geçirilen X-Trail, yine faceliftli Navara, Nisan’da önemli bir facelift operasyonu geçiren Qashqai, herhangi bir yerde sergilemediğimiz Qashqai+2 tüketicilerin karşısında olacak. Sergi alanımızı da genişlettik, çok daha geniş bir portföyle yer alacağız. Önümüzdeki sene de tahminimce çok daha farklı yerlerde olacağız. Büyüyen bir marka konumuna geldik. Biz hiçbir zaman çok bağıran bir firma olmadık. Ama fuarda kendimizi tekrar bir göstereceğiz, bir açıdan baktığınız zaman re-lansman olacak. Uzun senelerdir beklediğimiz adetler geliyor. Bizim artık çok farklı planlarımız var. Benim son zamanlarda gözlediğim bir şey var, gelen bayi talepleri. Biz tekrardan bayilik alınmak istenen markalardan olduk. Bu da doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Bugüne kadar hiçbir bayi kaybetmedik, büyüyoruz. Biz artık SUV ve pikap markası değil, farklı segmentlerde, çok fazla mainstream’e girmeyen özel bir marka konumundayız. Bunda daha da güçleneceğiz.
Juke’ta hedefleriniz nasıl?
Juke’u aslına bakarsanız son iki ay satacağız. Ne kadar araç alabileceğimizi bilemiyorum şu anda. Bailerimiz sipariş almaya başlamışlar bile. Daha fiyatı belli olmadan kaparo verenler bile olmuş. Yeni Micra’yla beraber gelecek yılın önemli sütunlarından biri olacağını söyleyebilirim. Fiyatı 39.900 TL’den başlayacak. Daha diğer opsiyonlara göre fiyatları açıklamadık.

Motor versiyonları belli mi?
1.5 dCi olacak, 1.6 litre benzinli ve onun otomatik viteslisi olacak, 1.6 litre 190 HP’lik bir versiyon olacak. 4×4’ü olacak, farklı bir gamla giriyoruz piyasaya kısacası. Diğer taraftan mesela yeni Micra daha az feminen bir araç, erkek popülasyonumuzun artacağını tahmin ediyorum, filo firmalarından da talep geliyor. Juke’ta daha çok erkek olacağını tahmin ediyorum. Daha genç ve evli çiftler diye tahmin ediyorum. Aracın ebatlarına bakınca ufak gibi görünüyor ama binen ve kullanan birisi olarak baktığımda beklentilerimin ötesinde buldum. Juke da Qashqai gibi olacak, herşeyin ortasına konumlanacak.
Murano’nun durumu nedir?
Murano’yu sergileyeceğiz ama durumu daha netleşmiş değil. Yenilenen Murano’nun üretimi daha başlamadı. Büyük benzinli motorları olduğu için çok da fazla üzerine düşmedik. SUV’lere baktığımız zaman %90’ın üzerinde dizel motorla satılıyor. Ben geçenlerde Almanya’da kullandım aracı, çok sessiz, gerçekten gücü yerinde. 2.5 litre turbo dizel motor var üzerinde. Murano’yu 2011 başı ya da ilk çeyreği gibi satmayı planlıyoruz. Eskimeyen bir yüz, çünkü ilk Murano’yu çok az sayıda sattık. Dediğim gibi büyük hacimli benzinli motor önümüzdeki en büyük engeldi. İnsanlar tüketime bakıyorlar. Yeni araçta öyle bir kusur bulunamayacak. Model çok daha gelişmiş, donanım seviyesi çok daha yükselmiş bir araç olacak. Dolayısıyla gizli bir silah olarak arka cebimizde duruyor.
Bir de NV200’ümüz var. Ama NV200’ü şu anki şartlarda getirmeyi planlamıyoruz. Getirdiğimiz zaman 5-6 binli adetler satmayı istiyoruz. Ona göre konum bekliyoruz. Bayiler ne zaman getireceğimizi soruyor. Daha onun tarihi belirlenmedi. Bir tane getirdik, bayilerimize de kullandırdık, çok beğendiler. Ama doğru pozisyonlama olmadan getirmeyeceğiz. Çünkü orası çok enteresan bir rekabetin olduğu ve sonuçta yerli üreticilerle savaşacağımız bir yer olur. Onun içinyavaş ve emin olarak büyümeye çalışıyoruz. NV200 de katılırsa aramıza bir joker olacak, farklı bir konuma çıkartır bizi. Benim hedefim markayı orta vadede %3-4’lük bir yere oturtmak.
Bütün bu pozitif öngörüler gelecek yıl için de geçerli mi? Gerçi sokağa çok yansımıyor ama ekonomi tıkırında gibi görünüyor. Gelecek yıl için planlarınız öngörüleriniz nasıl?
Bu senenin nasıl kapanacağını bilemiyorum. Ama ekonomik bir problem olmadığı taktirde sıkıntı yaşamayız. Şu an olacakmış gibi de görünmüyor. Otomotiv üzerine baktığınız zaman yaşanan canlılıkta bu sene bankacıların kredi musluğunu açmasının büyük payı var. Ben de 2008’de ‘Bankalar biraz açsa toparlayacak 2009’da’ demiştim. Bu sene herkes kredi musluklarını açtı. Genel Pazar açısından bakınca, kredili satışlar, satışların çok büyük bölümünü oluşturuyor. Bu krediler devam ettiği sürece Pazar büyümeye devam edecek. Zaten Türkiye’de 1 milyon satmak o kadar önemli bir şey değil. Vergi sisteminde bir revizyona gitmek gerekiyor. Önümüzdeki sene için en azından seçime kadar bir sorun olacağını düşünmüyorum. O zamana kadar para muslukları zaten açık olacaktır. Ve tüketim bir şekilde devam edecektir. Bin kişiye düşen otomobil sayısına baktığınız zaman Türkiye’de oldukça düşük. Hala gideceğimiz çok yol var. Dolayısıyla pazar olarak önümüzdeki yılın ilk altı ayında hayli hareketli olacağız.
Kriz dönemine hükümetin tavırları otomotivcileri biraz hırpaladı diyebilir miyiz? Bir ara ipler gerildi, sonra satışlar istikrarlı bir şekilde arttı…
O dönem bir takım yanlış bildirimler oldu. Otomotivin vergilere çok büyük katkısı var, bir kere peşin olarak alınıyor. Siz aracınızı kullanmak istiyorsanız vergilerini yatırmak zorundasınız, gayet basit. Geçen sene 2008’den gelen stoklar vardı, bir ara stoklar hakkında yüzbinli rakamlar konuşuldu… Bir anda ÖTV inince insanlar istedikleri otomobilleri bulamamaya başladı. O sırada sanayi bakanı tarafından denildi ki, ‘Biz vergileri indirdik, herkes zam yaptı, arıyorsunuz otomobil bulamıyorsunuz’… O zaman ben de dedim ki ‘Bulunmuyor diye bir şey yok’, örneğin bizde Micra’da manuel arıyorsan dünya kadar ama elimizde otomatik yok… Dolayısıyla stok kompozisyonu o andaki talebe karşılık veremedi. Fiyat artışına geldiğiniz zaman, biz zaten önceki aylardan da fiyatları ayarlayarak geliyorduk. Kriz tam 2008 Kasım ayında gelmişti, bizim euro maliyetimiz 1.7, 1.8’lerdeyken bir anda 2.30’lara çıkmıştı. Hiçbir ticaret adamı ya da firma sahibi, iniş çıkışlarda çok büyük zarar etmek istemez. Ben de diğer bir çok rakibim gibi maliyetimi yavaş yavaş, pazar koşullarına uygun olarak yedire yedire geliyordum. Bu dönemde yanlış anlaşılmalar oldu, biz de otomotivciler olarak kendimizi çok iyi ifade edemedik. Sonuçta rekabet kurulu da bununla ilgili bir soruşturma açtı, herkes de gerçek verileri paylaştı. Öyle danışıklı dönüşüklü vergi indirimine karşılık zam gibi bir şey olmadı. Ama yanlış şekilde anlatıldı, bu da bir infial yarattı.

“Artık hurda indirimi istemiyoruz”

Biz geçen yıl distribütörler derneği (ODD) olarak çok güzel bir sunum yaptık. Bu sunumda hangi şartlarda otomotivin gelişeceği, satışların daha da artacağı, satışlar artarken de vergi kaybının yaşanmayacağını anlattık. Bir akademisyen grubu tarafından hazırlanan bu çalışmayla, Türkiye’deki satışların nasıl bir milyonun üzerine çıkarılabileceği, bunun karşılığında vergi gelirinde nasıl bir artış olabileceğini rakamsal olarak ispat ettik. Vergi sisteminde bir revizyon gerekliliğini ifade ettik. Biz artık hurda indirimi istemiyoruz. Ama eski araçların trafikten çekilip yerine yeni araçlar vermeyi arzuluyoruz. Bunun da belli koşullar doğrultusunda yapılması lazım. Biliyorsunuz ülkemizde MTV, motor hacmine göre belirleniyor. Onu emisyon değerine bağlamayı teklif ediyoruz. Ama hem ODD hem OSD hükümetle çok yakın temasta. Bu konuları tekrar tekrar anlatıyoruz. Kimsenin kaybetmeyeceği bir senaryo hazırlayalım, onun üzerine oturalım konuşalım. Otomobil satışı gelirle ve krediyle çok alakalı. Geliri ne yaparsanız yapın belli bir seviyenin üzerine çıkaramıyorsunuz. Bu sefer satın alma maliyetine bakmanız lazım. Ondaki vergin in oranını da biliyoruz. diğer taraftan tabii ki hükümetin önünde şöyle bir sorun var, bir yanda vergi indirdiği zaman vergi geliri kaybı olacak, onu nereden telafi edecek? Otomotivin bu açıdan gerçekten direkt ve endirekt olarak büyük vergi geliri katkısı var. Sadece otomobil satışı değil, akaryakıtı, lastiği… Onun için gerçekten çalışılıp el üstünde tutulması gereken, berbaer çalışılması gereken bir sektör.
Elektrikli otomobillere bakışınız nasıl? Ülkemizdeki gelişimini nasıl bir vadede değerlendiriyorsunuz?
Biliyorsun, Nissan olarak elektrikli otomobili ilk üreten firmayız. Bu sene Avrupa’da bazı ülkelerde elektrikli otomobil satışları başlıyor. İlk Amerika’da başladı. Ondan sonra Portekiz, Danimarka, İsrail gibi ülkelerde, seneler önce yapılan altyapı çalışmalarıyla başlayacak. Bu alt yapı olduğu sürece biz de elektrikli otomobiller getirebiliriz. Bu işin fizibilitesine bakılması gerekiyor. Nereden vergilendirilecek bunun netleştirilmesi gerekiyor. Elektirki araçlar günümüzde son derece niş bir pozisyonda. Bunlarda menzil sıkıntısı var, önemli olan şarj ettiğiniz zaman ne kadar süre kullanılacak, hızlı şarj ne kadar zamanda yapılabilecek… bunlar hep aşılması gereken engeller. Zaten Nissan’ın da çevreci yaklaşımına baktığınız zaman, bir elektrikli araç üretilecek, tamam, ne kadar kişiye hitap edecek, hangi alanlarda olacak, şarj istasyonları nasıl kurulacak, bir çok yatırım gerektiriyor. Benzin istasyonu gibi değil bu iş. Diğer bir çalışma, daha çevreci araçlar nasıl yapılır, konvansiyonel sistemleri kullanarak diyoruz. Nedir bunlar, benzinli ve dizel motorlar daha verimli hale nasıl getirilir, diğer taraftan da farklı alternatif enerjiler var. Hidrojenli araçlar gibi… Bunlar hep alt yapıları devlet politikalarıyla desteklenmesi gerekli yatırımlar. Ben 6 yıldır Nissan’dayım, son 3 senedir diğer ülkelerde nasıl anlaşmalar yapılıyor diye hep okuyorum. Altyapı tamamlanmadan siz bu aracı sattığınız zaman müşteri mağduriyeti yaşanır. Bir iki marka hibrid araçlar satıyor, bunların maliyetlerine baktığınız zaman çok yüksek kalıyor. Bunları nereden vergilendireceksiniz net değil. Motor hacmine göre vergilendirdiğiniz zaman çok yükseğe çıkıyor. Bunların her birinin ayrı ayrı vergi yönetmeliği olması gerekli. Daha sonra hepsini aynı potada karara bağlamak gerekli… Dediğim gibi bununla ilgili çok kapsamlı bir çalışma yaptık ve sunduk da…Sanayi Bakanlığı’nda bir Otomotiv Dairesi kurulması sözkonusu. Biz hazırlığımızı yapıyoruz, kazan:kazan prensibine göre çalışıyoruz. Daha çok vergi geliri olsun, daha çok araç satılsın. İç pazarı büyütelim ki daha çok yatırım çeksin.