Reklam

Fiat Amerika’ya ilk gittiğinde…

 Fiat Amerika’ya ilk gittiğinde…

İtalyan üretici Fiat’ın Amerika’da sadece Disney’in ‘Cars’ filmindeki ilk Fiat 500’ü canlandıran animasyon kahraman Luigi ile tanındığını zannedenler, markanın yılbaşında başlayan Amerika satışlarını yenilik olarak algılamış olabilir! Fiat ve Amerika kelimelerinin aslında uzun bir mazisi var!
2009’da Chrysler-Fiat işbirliği açıklandığında İtalyan devinin hazırlandığı yeni Amerika çıkartması büyüteç altına alınmaya başlamıştı. Krizin ortasında Fiat’ın bu stratejik manevrasının doğurabileceği sonuçlar, Chrysler’in elinden tutup düzlüğe çıkarıp çıkaramayacağı, kendisini zora sokup sokmayacağı ve nihayetinde bu devasa pazarda Fiat kimliğiyle hangi modellerin yer alacağı, uzunca süre otomotiv kulislerinin trendi olmuştu. Diğer modeller yeni yeni şekilleniyor ama Fiat 500’ün Amerika pazarında satışa çıkışı, belki Fiat’ın Amerika pazarına dönüşünden daha çok heyecan yarattı. Temmuz 2010’da 500 adetlik öncü Prima Edizione birliğiyle bir heyecan yaratan marka, yılbaşından itibaren resmen satışa sunuldu. Temmuz’dan bu yana kimse olası diğer modellerle şimdilik çok ilgilenmedi ama 500 için bir seferberlik başlatıldı. Web siteler, tanıtım organizasyonları, Amerikalı Fiat fanatiklerini mutlu edecek etkinlikler birbirini izledi.
 

Fix It Again Tom!
Ama Fiat 500’ün Amerikan pazarına girişi, yeni bir adım değil, tam bir geri dönüştü. Çünkü 1970’lerde Fiat, Amerika’da ekonomik bir Avrupalı marka için makul kabul edilebilecek düzeyde zaten tanınıyordu. Kimileri Fiat’ı “Fix It Again Tom/yine tamir et Tom” diye makaraya sarsa da özellikle çok çok tanıdık bir model, yankilere uzun süre gururla hizmet etmişti.
Brava!
Fiat 131, Fiat Motors of North America tarafından 1.8 ve 2.0 litrelik motorlar, otomatik vites ve sedan, coupe ve station wagon (Şahin, Kartal (!) ) gövde seçenekleriyle 1975’ten itibaren Mirafiori S adıyla satılıyordu. Özellikle Doğu kıyısında, New Jersey eyaletinde rağbet gören modeller, Batı kıyısına -en azından kurumsal olarak!- pek ulaşamadı, yaygınlaşamadı. 1978’de 131 Avrupa’da Supermirafiori ismini kullanmaya başlayınca ismi değişti ve Amerika’da “Avrupa’dan lüks kavramının temsilcisi” olarak Brava adıyla iz bırakmayı başardı. 1980’den itibaren enjeksiyonlu, hidrolik direksiyon ve klimanın standart sunulduğu, İtalyan deri döşemenin ise opsiyon ama pahalı bir opsiyon olduğu bir Avrupalı! Öyle bir öz güven var ki, bir dergi reklamında motorun sessizliği, Amerikan otomobillerinin -en güçlü yanlarından biri olan!- homurtusuna karşı “şakıması” olarak öne çıkarılabiliyordu! Türkiye’de taksi olarak kullanılan Doğan eşdeğeri, New York’ta zarafet timsali olarak sunuluyordu! Ama ne olursa olsun, bir filmde bile gözümüze çarpan 131, bizden birini görmüş gibi hissettirdi hep… Fiat 131 elegansını modelin Amerika reklamlarında görmek mümkün… Altta yer alan reklam filminde bakalım günümüzden başka tanıdık unsurlar da görecek misiniz:)


131’in Amerika macerası 1982’de sona erdi. İtalya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne son Fiat partisiyse bundan 29 yıl önce 1983’te, Ronald Reagan başkanlık koltuğuna oturduğunda ihraç edilmişti. Onlar da iki koltuklu Spider ve X1/9 coupe’ydi. Bu modellerden Spider 1986 yılına kadar Pininfarina logosuyla Amerika’da satılmıştı. Brava ismiyse, iletişimin çok güçlü olmadığı bir dönemde pek de  inandırıcı olmayan bir kampanya ile (dünyanın çoğu ülkesinde yapıldığı açıklanan anketlerde ‘en kolay telaffuz edilebilen isimler seçildiği’ kumpanyası!) 1995 yılında Tipo/Tempra takipçisi modeller Bravo ve Brava ile geri dönmüştü…

3 Comments

  • Zamanının çok ilerisinde bir otomobil bu. Fiat bu altyapıyı uzun yıllar kullanamadı, üstüne bindirerek VW olacağına neredeyse batmanın eşiğinden döndü, Grande Punto’ya kadar neredeyse 25 sene bekledi.
    Güzel bir çalışma olmuş.

  • Fiat’ın çıkardığı her model aslında hoş bir tasarıma ve düşük işletim maliyetlerine sahipti. Ancak satış politikalarından mıdır bilinmez hep 2. sınıf otomobil imajına sahip olmuş. Fiat Ritmo da Strada adıyla pazarlanmış aynı dönemlerde. Bu arada 1980 yılının Fiat Brava poster-broşürümü hala bulamadım. :((

  • Hayranlikla ve gülümseyerek okudum ve seyrettim.
    Eline kalemin saglik.
    Renault’ta R9 ile denemis bi zamanlar Amerikanyayi.Demek ki o zamanin modasiymis Amerikaya acilmak.

Comments are closed.