Has ’68’li ona denir!
Dünya tarihinin en önemli, en sancılı dönemlerinden biri yaşanıyor Avrupa’da. Eski kıta çapında öğrenciler ayakta! Polisle çatışıyor ve yeni bir dünyanın peşinde koşuyorlar… Özellikle Fransa’daki üniversite olayları, öğrencilerin özgürlük arayışıyla başkaldırıları, 1968’de tepe noktasına ulaşıyor. Bütün bu olayların hep içinde kalan, yaşananlara bire bir şahit olan bir otomobil var.
Üretimine 1961 yılında başlanan Renault 4, tıpkı Volkswagen Kaffer (kaplumbağa) ve Citroen 2CV gibi, sokaktaki sıradan vatandaşın satın alabildiği, sevimli ve kullanışlı bir otomobildi. Renault mühendisleri, bu otomobili tasarlarken orta seviyede bir rahatlık hesaplamış, öncelikle herkesin kolayca sahip olabilmesini istemişlerdi. Bunlara otomobilin şirin görünümü ve pratik olarak her işte kullanılabilmesi, herkesin beğenisini toplamasını sağlamıştı.
Renault, yeni otomobilinde hiçbir şeyi cömertçe sunmamış ama hiçbir şeyi de eksik bırakmamıştı… Otomobilin hiçbir şeyi fazla değildi ama herşeyden biraz vardı; incecik beş adet kapı, iki adet silecek, kabin için hava girişleri… Hatchback tarasımlı otomobil, meraklı yüz ifadesi kazandıran yuvarlak farları, ardında sanki V8 motor varmışcasına büyük tasarlanmış kromajlı radyatör ızgarası, ve sade hatlarıyla dikkat çekiyordu. Renault 4 gövdesinin 1.5 metrelik yüksekliği, uzun boylu yolcuların bile rahatça inip binebilmesine imkan veriyordu. Kabinin havalandırması ön camın altındaki hava girişlerinden sonra temel olarak ön ve arka kapılardaki sürgülü camlarla yapılıyordu. Ekstra ödemeyle tavanı da açılabilen versiyon satın almak mümkündü. Otomobilin iç mekanındaki sadelik de Citroen 2CV’yi aratmıyordu. Otomobilin hiçbir yerinde olmadığından olsa gerek, kokpitte de yalıtıma gerek duyulmamıştı. Direksiyonun altında kablolar, röleler, olanca çıplaklığıyla diziliydi, Renault 4’ün gizleyecek bir şeyi yoktu!.. Sigaranın zararlarının yeterince anlaşılmadığı dönemlere denk gelmesinden olsa gerek, üç küllük kullnılan otomobilde iki hava girişi ve gösterge panelinin altındaki karmaşık kablo yığını pek de iyi bir görüntü sağlayamıyordu. Ön koltuğu eski Amerikan otomobillerinde olduğu gibi tek parça olan otomobilin arka koltuğu ise gerektiğinde katlanarak bagaj hacmi genişletilebiliyordu. İç dikiz aynası, kokpite oturtulmuştu. Bazı versiyonlarda dönemin gözde aksesuarlarından kokpite monte edilmiş vazo da yer alıyordu.
Otomobilin vites kolu kokpitten dışarıya doğru uzanan kıvrımlı bir koldu. Ancak vites değişimleri oldukça farklıydı; 1. vites: kol tamamen aşağıya, 2. vites: kol biraz sağa ve yukarı, 3. vites: kol aşağıya, 4. vites: kol öne ve tam sağa… Motorun jiglesi, bir manivela ile devreye sokuluyordu.
Otomobilde 839 cc hacimli son derece mütevazı ama çok fonksiyonel bir motor yer alıyordu. 26.5 HP’lik maksimum güç üretebilen motor, otomobili 110 km/s’lik maksimum hıza ulaştırabiliyordu. Önde uzunlamasına yerleştirilmiş karbüratörlü üç silindirli motor, 100 km’de 6 litreyi aşmayan düşük yakıt tüketimiyle de beğeni topluyordu.
1961 yılında piyasaya çıktığında tam 200 adet Renault 4, Paris sokaklarında tanıtım amaçlı olarak deneme otomobili olarak kullanıldı. Bu dönemde Paris halkı altmış bin kez deneme sürüşü yaptı ve otomobili test edip onayladı. Çirkin kral, fonksiyonelliği, sürüş kolaylığı, ekonomik yapısı ve konforuyla kullanan herkesin kalbini fethetmişti. Buna sevinmeyen sadece Citroen 2CV olmuştu…
Renault 4, 1961-1968 yılları arasında sadece Fransa’da 4 milyon adet satılarak selefi olan 4CV modelinden iki kat fazla satış sağlamıştı. Otomobil artık rakiplerle baş edemez hale geldiği 1988’deyse 19612den bu yana dünya çapında 7 milyon 929 bin 653 adetlik satış rakamına ulaşmıştı.