Alfa Romeo Giulia 2.0 AWD Veloce
Denilen o ki, 1850’li yıllardan beri sakalın en çok moda olduğu dönemdeymişiz. Modaya uyma derdinde değilim ama kapıda duran Giulia’ya kesinlikle traş olmadan binmek istedim. Dahası bir yerlerden Carrera gözlük bulup onları takarak! Eski kuşak bir İtalyan gibi! İnsanı derhal o havaya sokan bir durumu var bu ihtişamlı güzelliğin. Herşeyi çok modern ama bir yandan da o kadar geleneksel İtalyan ki. Tam laşantami kantare yani. Hani o şarkı da, yani adıyla söylersek L’Italiano da İtalyanlık üzerine kuruludur ya. Dibine kadar İtalyanlığını hissettiriyor işte otomobil de. Her şeyin iç içe geçtiği şu dönemde karakterli kalabilmiş en özel otomobillerden biri.
Tipik bir Alfa Romeo aslında. Dışardan seyretmeye doyamıyorsunuz. Butik bir tasarım, butik bir üretim. Onlarda bilincinde bestseller olmayacağının. Ama ruhu olan otomobil ürettiklerinin daha çok! Karizma satıyorlar, özgüven ve sonsuz bir fors, bir caka. Bu otomobille yol alırken hava atıyorsunuz dosta düşmana, öyle bir havası var, yıldızla ya da pervaneyle yakalayamayacağınız. Bir kısım “neden almış ki, şu şu şu dururken bu kadar para buna verilir mi” diyor muhtemelen. Hiç duymayın onları, onlar daha satın alırken, daha kullanmadan ikinci elini düşünen tüccarlardır, prim yapar mı diye düşünenlerdir, boş verin. Bu otomobili zevk için alanlardan olun. Önünde kocaman bir kalp var, onu düşünün. Öndeli dev hava girişli tamponu mu anlatayım, arkadaki çift egzoz çıkışlı tahrik edici difüzörü mü? Teknoloji harikası değil belki, hatta bu çağda hala birçok geleneği koruyan bir muhafazakar ama işte en çok aradığımız özelliklerle ruhunu koruyan bir otomobil. Aslında büyük bir meydan okuma var, teknolojiye boğulmaya direniyor bu Alfa Romeo. Belli başlı bazı teknolojiler var ama ne hava girişinde açılıp kapanan paneller var başkalarındaki gibi ne de ruhunu kaybettiren teknoloji bolluğu!
Alfa Romeo’dan bir bestseller yaratan, markanın gidişatı değiştiren 156 dışarken müthiş bir tasarımı olsa da kabininde Marea’dan yadigar ucuzluklar barındıran bir otomobildi. 159 keza öyle, dışardan iyiydi de kabini simsiyah bir Alman otomobili gibiydi. Pek Alfa Romeoluk bir durumu yoktu. Ama Giulia’nın kabini gördüğüm en hatasız İtalyan otomobillerinden biri. Titizlikle çalışılmış, ne işçilikte ne malzeme kalitesinde sorun bulamazsınız. Sürüş ve sürücü odaklı kokpitte 8.8 inçlik dokunmatik infotainment ekranında sürüş konsantrasyonunu dağıtacak gereksiz oyuncaklar değil, sürüş ruhunu okşayacak dijital aparatlar var. Çekiş dağılımını ya da maruz kalınan G force’u görmek, sürüş sırasında dalga sesleri dinlemek ya da “arka koltukta bir şey unutmuş olmayın” veya “öndeki araç hareket etti” gibi yapay Uzakdoğu iyilikçiklerden çok daha gerçekçi. Kokpit ana hatlarıyla Stelvio’daki tasarıma yakın ama aynısı değil. Bu bile işin ucuza getirilmediğinin bir kanıtı. Yalnız 7 inçlik TFT dijital gösterge tablosunda devir saatinde kırmızı bölge neden 4500 d/d’den başlıyor onu hiç anlamadım. Kadran Doblo’dan alınmış da ucuza mı getirilmiş diyeceğim, olabilecek bir şey değil. Gerçekten garip.
Koltuklar terzi işi, sportif tasarımdan arka koltuklarda bile vazgeçilmemiş. Yüksek yanal destekler, baldır takviyesi sportif ruhların vazgeçilmezleri. Etli kalın bir direksiyon simidi var, altı düz. Bence tek falsosu direksiyonun arkasındaki vites değiştirme elciklerinin uzak olması. Zamanla alışılıyordur muhtemelen. 8 vitesli ZF şanzımanı yönetmek öyle zevkli ki!
Bagajla ilgili herhangi bir yoruma ihtiyaç yok. Bu otomobiller eşya taşımayı düşünenlerden olmayınız. Hobi yolculuklarınız için sandığınızdan fazla yer var Giulia’nın sırt çantasında.
Giulia’nın motor havuzunda, geçmişi Alfa 155’e kadar uzanan 2.0 litrelik turbo beslemeli bir roket makinesi yer alıyor. Alfa Romeo mühendisleri, 280 beygiri emrinize sunuyor, ne yapacağınız size kalmış! Atasından günümüze kullanıldığı her yeni modelde dönemin yenilikleri eklenerek, yapısı özenle modernize edilerek bugüne gelen motorun sportif kimliğine uygun olarak tahrik mili, standart olarak karbon fiber. Motorsporlarında sıkça karşılaşılan karbon fiber tahrik mili, güçlü gaz tepkimesi sağlıyor. Stelvio’da da kullanılan motorun sesi de çok acayip performansı da. Yavaş kullanımdan hoşlanmıyor ama tempolu kullanınca da cömertliği ele alıyor. Bir irade sınavı gibi. Hep tempolu kullanmak istiyorsunuz o da benzini içmek istiyor. Şeritleri yutmak istiyor siz de sakinleştirmek istiyorsunuz. Ama şu ki, ipleri salıverdiğinizde nefessiz hızlanıyor, olamaz böyle bir şey.
Altınızda dört tekerlekten çekişin bir garantör olmasını umuyorsunuz ama yere çok sağlam basıyor olmasına rağmen hep de öyle olmuyor. Yol koşulları değişiyor, hızla uymak gerekli. Hep tetikte olmanızı istiyor. Alfa Romeo, Giulia sürücüsüne performans zevkini doyasıya yaşaması için türlü imkanlar sağlamış. Gerisini sürücüye bırakmış. Mesela 19 inçlik jantlarda, virajlarda ağlatılan lastiklerin yığılabilmesi için “opsiyon kanalları” bile var. Tabii o kadar maceraya girmiyoruz, sonuçta 2.2 milyon TL’lik bir emanet bu güzellik.
Bu otomobille ilgili en önemli eksik, hala bir station wagon gövde versiyonun olmaması. 156 ve 159’da nasıl harika tasarımlar ortaya çıkmışsa Giulia’da da benzer haba yaratılabilirdi ve eminim ikisinde de daha güzel olurdu. Ama tabii ki SUV’lara dönüşüm trendinde artık station wagonların eski havasının ve de taliplerinin kalmadığını hepimiz biliyoruz. Markanın da bu yönde araştırmalar yapıp karar almış olduğu belli. Sadece bir motoring sevdalısı olarak “harika olurdu” diyebiliyoruz.
Stelvio gibi elektronik sürekli dört tekerlekten çekiş sistemine sahip Giulia’nın tutunması tereddütsüz. Süspansiyon sertliği seçilebilir otomobilde DNA kumandası üzerinden kendi rahatınızı kaçırmak elinizde. Ama normal sürüş modunda da performans veya tutunmada pek geri adım atmıyorsunuz. Süspansiyon elemanları sessiz ama DNA’dan dinamiğin D’sini seçtiğiniz ve hakkını verdiğiniz zaman birkaç ay içinde kabinden gelebilecek trim seslerine kendinizi hatırlamalısınız. Tabii dökülecek böbrek taşlarınız varsa onları dökmeye de!.. Bu arada otomobil daha 2000 km civarındaysa da yüksek hızlarda açılır tavandan rüzgar sesi gelmeye başlamıştı bile… Sportif ruhu benimseyip kullandığınızda 100 km’de 15 litrelik benzin tüketim ortalamalarına hazır olun. Ama sabit hızlı keyif sürüşlerinde size 500 km’lik menzil vaat edebilecek 10 litre civarı ortalamalara inilebiliyor. Fazlasını ummayın, kataloglarda, teknik tablolarda ne yazıyorsa palavra. Dedim ya, bu otomobili kullanmak bir irade sınavı. Ya tadına varmadan 500 km dolaşacaksınız. Ya da 300 km’de yakıt ışığı yanacak!
Giulia’da güncel elektronik sürüş asistanları eksiksiz olarak sunuluyor. Gerçek Alfa Romeo kullanıcısının bunlara ihtiyacı olamayacaktır ama ele güne karşı da yoksun hissettirmemiş üretici, aktif hız sabitleme sistemi, kör nokta uyarısı, çarpışma önleyici otonom fren desteği, şeritte kalma desteği, trafik işareti algılama vs vs vs…. Hepsi var. Otomobilin Sprint, Veloce ve Estrema donanım paketleri de çok zengin. uzun listeler markanın web sitesinden incelenebilir ama paraya kıyılıp opsiyonlar da eklenerek bir otomobil tanrısı oluşturulabildiğini bilin yeter.