Alfa Romeo Stelvio Q4 2.0 Veloce
Modeli çok önemli değil, bir Alfa Romeo gördüğünde şapkasını çıkartıp selam veren Henry Ford’un otomobil tutkusuyla yetişmiş, onun ruhunu benimsemiş olanlar var. Bir de Alfa Romeo gördüğünde “Ya çok güzel omo çök bozoloyooo” diye engin bilgilere dayanan nadide yorumunu yapıştıranlar… Leonardo Da Vinci’nin ülkesinde kahve makinasından bisiklete her şeyin büyük bir mühendislik birikimiyle tasarlandığını düşünmeden “Aman ben de geri kalmayayım”cılar… Siz onlara pek kulak asmayın, değil medeniyet yatağı İtalya’da, Çin’de, hatta perişan Hindistan’da bile yapılan her endüstriyel tasarım, belli fayda/fiyat oranlarıyla tasarlanır, sanayi bakanlığından onay alır ve homologe edilip üretilir. Değil Alfa Romeo gibi bir tasarım/teknoloji/performans fenomeni, hiç bir üretici “müşteriyi kazıklayıp parasını almak” amacıyla otomobil üretemez! Meydan o kadar boş değil.
Bu tür spekülasyonları tekrar, tekrar ve tekrar yerle bir eden Stelvio, 2016’dan bu yana yollarda caka satıyor, usanmadan kafaları kendisine döndürmeye devam ediyor. Kimse boş yorumlara kapılmasın, Ferrari’nin öncüsü, sportif teknolojinin kaynağı Alfa Romeo için olumsuz fikir açıklayanlarda kırmızı tutkuya erişememenin ruh hali seziliyor; La Bella Macchina olanca görkemiyle kimseyi takmadan, ihtiraslı yolculuğunu sürdürüyor.
Adını İtalya’nın kuzeyinde Milano’dan İsviçre’de doğru uzanan Doğu Alpler’deki 2753 metre yükselen 46 keskin virajlı ünlü Stelvio geçişinden alan ilk Alfa Romeo SUV’u, olağanüstü viraj hakimiyetiyle bu kıvrımlara tam bir meydan okuma içerisinde. Aslında 1950’li yıllarda İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin ihtiyaçlarından Amerikan Willys’e benzer basit teknolojilerle öncelikle İtalyan ordusu için üretilmiş Matta off-road aracı var ama ona bugünkü anlamıyla SUV demek imkansız. O ancak, diğer testimizdeki Jeep Wrangler’ın atası CJ5’in ayarında bir hizmetliydi. Sonrasında Alfa Romeo ürün gamında Kuzey İtalya ve Alpler’de kar kullanımına uygun 33 Sport Wagon, 156 Sport Wagon 159 Sport Wagon gibi dört tekerlekten çekişli station modeller üretilmişti. Ama Stelvio 2016’da tanıtıldığında Milanoluların gerçek anlamda lüks ve performanslı ilk SUV’u olmuştu. (İkincisi Tonale olacak diye halen beklemekteyiz, krizdi, elektrikti, salgındı derken hala bir türlü gerçekleşemedi! 2022’de bekliyoruz artık!)
Stelvio’yu neden tekrar teste aldık, ona gelelim. Ülkemizde değilse de İtalya, İsviçre ve Amerika’da hiç de fena sayılamayacak satış performansı sergileyen otomobil, geçen sene bir makyaj operasyonuna dahil edilmişti. Elimizdeki model makyajlı Stelvio. Ama otomobili inceledikçe görüyoruz ki, lüks SUV makyaj tutmamış, değişen pek de bir şey yok. Zaten o kadar güzeldi ki gövdesine toz bile kondurmamış. Değişen ne var peki? İlk kez Aralık 2017’de teste aldığımızda eleştirdiğimiz multimedya ekranının dokunmatik olmaması mevzusuna el atılmış. Aslında 2016’da Los Angeles Otomobil Fuarı’nda sergilenirken “dokunmatik” teknolojisi otomotivle çoktan iç içe geçmeye başlamıştı ama her nedense Stelvio’ya yetiştirilememişti. Ekran çözünürlüğü de rakiplerinin gerisinde kalmıştı. 8.8 inçlik ekranın dokunmatik hale getirilmesi, bazı yazılım güncellemeleri ve ufak donanım iyileştirmeleri! İster inanın ister inanmayın, Alfa Romeo mühendisleri, zaten bir klasik üretmiş olmanın bilinciyle bunların iyileştirilmesi ve ufak tefek donanım güncellenmesi dışında herhangi bir değişikliğe gerek görmemiş!
Otomobilin tutkulu havası sizi hemen yakalıyor ve içine çekiyor. Ferrari’nin seneye tanıtılacak ilk SUV modeli Prosangue’de de şahlanan ata özgü değişikliklerle kullanılacak gövde, Alfa Romeo’nun cuore sportivo kalbiyle elbette bir başka görünüyor. İçeride de koltuk döşemeleri ile kokpit ve kapıları saran kırmızı deri, tam bir asortik ihtiras ortamı yaratıyor. Vites kolu ve direksiyondaki kırmızı dikişlere tav olacak müşteri artık çıkmaz ama mesela bardaklıkların arasındaki dikey telefon sabitleme aralığı İtalyan tasarımcıları bir kez daha onurlandırıyor. Zaten vites kolonunun arkasındaki Il Tricolore o gururu yansıtıyor! Ön koltuk sırtlıklarına yerleştirilmiş filelerse, aklıma hemen Mercedes-Benz O302 fenomenini getiriyor. Ama Stelvio’da kimse o fileleri esnetmeye kıyamaz! Şakaydı!
Vites konsolu yenilenmiş ama çok da fark edilmiyor bile. Yazılımsal iyileştirmeler ağırlıkta. Otonom sürüş, otonom fren desteği, çarpışma önleme sistemi, direksiyona minik müdahaleler yapan aktif kör nokta desteği, aktif otomatik far sensörü, aktif hız sabitleme sistemi, trafik işareti algılama vs gibi dijital oyuncaklar Stelvio’yu modern zamanlara yetiştirmiş. Ama, emin olabilirsiniz ki esas olan hala sürüş ruhu!
Veloce donanımlı test aracımızda direksiyon kolonundaki vites kolları opsiyonu olmadığından simit ile sinyal/silecek kollarının arası alışılmışın ötesinde açıktı. Ya iri alüminyum paddle shift kolları standart olmalı ya da o ara kısaltılmalı. Bu derece performanslı bir araçta ZF şanzımana ulaşmak zor olmamalı. Başka göze takılan bir şey bulmak zor.
Sürüş karakteri pilotun, pardon sürücünün elinin altındaki DNA kumandasıyla saniye içine değiştirilebilen Stelvio’nun süspansiyon özellikleri de tercih kaldırıyor. Sürekli dört tekerlekten çekişli SUV’un elektronik destekli süspansiyon ve 4×4 çekiş sistemi, hem konfor hem de abartılmamış arazi kullanımı imkanları sunuyor. Tabii kıyabilenlere! İnanılmaz yol tutuyor, inanılmaz dengeli, her şeyi yapabileceğinizi düşündürtüyor. Markanın mekanik şöhreti, Şasi Alan Kontrolü, Entegre Fren Sistemi (IBS) gibi elektronik teknolojilerle kontrol altında.
Motora gelince, uzun geçmişi Alfa 155’e kadar uzanan 2.0 litrelik turbo beslemeli makine, 280 beygiri emrinize sunuyor, ne yapacağınız size kalmış! Atasından günümüze binbir değişiklikle modernize edilerek Stelvio havuzuna giren motorun tahrik mili, standart olarak karbon fiber. Motorsporlarında sıkça karşılaşılan karbon fiber tahrik mili, güçlü gaz tepkimesi sağlıyor. Gaza geldiğinizde görüyorsunuz ki Stelvio’da her şey daha çabuk, yavaş işleyen bir şey yok! Müthiş. 280 beygirlik aracın tüketimini mi soracaksınız? Sormayın! Tablodaki verileri de boş verin, yaktığının hakkını veriyor.
Gaz pedalına oturduğunuzda kükreyerek, kazıyarak ilerliyor. Direksiyonun keskinliği, viteslerin büyürken de küçülürken de akıp gidişi, hep performans odaklı. Ama Stelvio alınca deli deli kullanmak şart değil, at sahibine göre kişner, Alfa Romeo karizmasıyla ağırbaşlı ve konforlu süzülmek de mümkün bulvarlarda.
Bu tip otomobillerde fiyat düşünülmez. Bu seviyeye çıkıldığında seçenekler azalır ve hangisinin daha iyi hissettirdiği düşünülür. Stelvio az ve öz geliyor ama siz ön yargılara meydan okuyup bir daha düşünün derim.
+ Sürüş fenomeni
+ A’dan Z’ye kalite
+ Yüksek tüketim (!)
– Paddleshift kollar standart sunulmalı
– Yüksek fiyat
Yakıt tipi: Benzinli
Motor hacmi (cc): 1995
Motor gücü (HP/d/d): 280@5250
Maksimum tork (Nm/d/d): 400@2250
Vites kutusu: 8 ileri otomatik
Maksimum hız (km/s): 230
0-100 km/s hızlanma (sn): 5.7
Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (lt/100 km): 8.8/5.9/7.0
Ağırlık (kg): 1660
U/G/Y (mm): 4687/1903/1693