Aston Martin DB9
Yok yok, daha fazla bekleyemezdim… Yıllık Aston Martin kullanma, James Bond gibi hissetme vaktim çoktan gelmişti. Şımarmak benim de hakkım değil miydi? Zaten Aston Martin gibi bir teklif geldiğinde kabul etmeme şansı olur mu insanın… ‘Yok bu ara çok Aston Martin kullandım, almayayım’… Yine aristokrat bir gün var önümde, asilzadeler gibi dolaşacağım, James Bond olacağım. 12 tane silindir benim için çalışacak bugün. Önümde tam 510 beygir koşturacak!
Aston Martin DB9, DB7’nin yerine tahta çıkmış bir film yıldızı adeta. Güzel, yok yok, güzel ötesi. Tarzı tartışılmaz, gücüyse baş döndürücü. Bazen diyorum ki, ”yazdığım otomobilleri abartıyor muyum?” Sanmam. 510 beygirlik Aston Martin DB9 6.0 V12’nin nesini abartayım. Abartılı sanarak ne yazsam, gerçeği yansıtıyor… Markanın Gaydon fabrikasında üretilmiş ilk “şövalye otomobili”. İlk olarak 2003 yılında tanıtılıyor ama Aston Martin sürekli model tanıtan ya da Japon markaları gibi 2-3 yılda bir tanıtan bir marka değil. Ürettiği her model efsane oluyor, uzun süre yaşıyor. İlk makyajını 2008 yılında yaşamış. Marek Reichman ve Henrik Fisker’in tasarlayıp büyük ölçüde alüminyumdan ürettikleri DB9, adeta durduğu yerde en az 100 ile giden bir tasarıma sahip. Ön tampon ve uzun motor kaputu, hafifletme adına kompozit malzemeden üretilmiş. Köşeleri yuvarlatılmış rokete benzetilmiş. En son halini 2012 yılında yapılan son makyajla alıp 2013 model yılından itibaren Aston Martin Virage modelinden alınan LED gündüz farları, LED stop lambaları, gelişmiş navigasyon sistemi gibi güncel teknolojik uyarlamaları yapılan otomobil, üretim ömrünü geçen sene tamamladı. Ama ikinci elde artık zamansız klasikler mertebesinden işlem görüyor. Sonuçta yılda sadece 1500 adet üretilmiş bir otomobilden söz ediyoruz.
Deri-fındık ağacı karışımı iç mekanda üst düzey teknolojik markaları görüyorum. Mesela müzik sistemi Danimarkalı ünlü tasarım stüdyosu Bang & Olufsen’in markasını taşıyor. Hoparlörlere logosu yapıştırılmış değiş, safkan hi-end stereo müzik sistemi. Belki daha gelişmiş, daha doğrusu güncel teknolojileri yakalamış bir infotainment sistemine ihtiyacı var ama Aston Martin ile dolaşırken insan başka şeylerle ilgilenir mi, emin olamadım. Müziği bile açmıyorsunuz, 12 silindirin sesini dinlemek daha güzel. Ayrıca DB9 için “zamansız” diyorum, her trendi de yakalamayıversin.
Aston Martin DB9’un ön ve arka koltukları, toplam gövde ağırlığını düşürmek için karbon kevlar ve karbon fiberden üretilmiş. Bu materyallere kilolarıyla derdi olan ralli otomobillerinde rastlıyoruz. Onların da derdi hafiflemek, malum! Otomobilin aldığı en önemli iki eleştiri, arka koltuklarının çok dar olması ve küçük bagaj kapasitesi! Söyler misiniz, Aston Martin ile hafta sonu market alışverişi yapmaya giden insan profilini hayal edebilir misiniz? 187 litre bagaj hacmi kime yetmez, anlamam ki! Ya da bu elit coupe’ye çoluk çombalak doluşup Bebek’te üç beş tur atacak bir aile modeli… Biz otomobil gazetecileri de bazen yazmış olmak için yazıyoruz gerçekten! Aston Martin almışsınız, ev mi taşıyacaksınız?
Gran tourer olarak tanımlanan otomobilin Ford’dan geliştirilen VH (vertical/horizontal) platformu ve 6.0 litrelik sanat eseri motoru, V12 Vanquish modelinden alınma. Gövde iskeleti, alüminyum kullanımı sayesinde öncüsünden %25 daha hafifletilmiş ve burulma direnci de %25 daha fazlaymış. Orada da 510 HP üreten motor, bizim DB9’a 295 km/s’lik son sürate ulaştırabiliyor. Tabii bunun için yol gerek, bizim bu hızı görmek için Edirne otoyoluna çıkmaktan başka şansımız yok. Kör talih, o kadar zaman da bulunmuyor ne yazık ki… Espri yapıyorum, kuralları çiğneyecek değiliz… Zaten 300 km/s’ye ulaşınca ne oluyor, özetleyeyim; atmosferi yırtarak akıyorsunuz, şeritler düzleşmiyor, yok oluyor, zaman duruyor, yaşlanmıyorsunuz vs vs… Egzozlardan yayılan V12 sesiyse, sonlanmayan gök gürültüsü gibi. Gaza pedalına oturduğunuzda sol yanınızda Merkür, sağda, ışıkların ilerisinde Venüs’ü görürseniz şaşırmayın! Çok fena hızlanıyor bu kütle! Sadece 4.5 saniyede 100 km/s hıza ulaşabilen lüks coupe, düğmelerle kullanılan 6 vitesli otomatik şanzıman, altyapısında özel teknolojilerle sürücünün aklını karıştıracak hızlarda hizmet veriyor. DB9’un arka akslarına yerleştirilen şanzıman, önden emirleri karbon fiber şaft mili aracılığıyla alıyor.
DB9 V12 ile yola çıktığımda gaz pedalına temkinli dokunuyorum, alışkın olduğum bir güç değil emrimdeki. Gaz pedalına dokunmadığımda 12 silindirin şiir gibi işleyişini dinliyorum, o kadar temiz bir sesi var ki. İlginç olan gaza basıp devri yükselttiğimde de akort bozulmuyor, güzel bir motor şarkısı dinletiyor V12. Gördüğüm her düğmeyi de kurcalamak istemiyorum, şehirde tehlikeli olabilecek modları var bu sürüş ziyafetinin. Şöyle ki, günlük kullanım ve biraz agresifleştiren adaptif Normal ve Sport sürüş ve süspansiyon modlarının yanı sıra pist yarışlarındaki ayarları kullanıma alan Track düğmesine bastığınızda, motor ve şanzımanı yöneten elektronik beyin, ileri ayarlara geçebiliyor. Elbette zapt edemeyeceğim durumlar yok ama şehir trafiğinde gereksiz bir agresifliğe yol açabilir. Otomobilde seramik frenler, gücü zapt etmek için sürücüden gelecek emri bekliyor. Pedala dokunduğumda anlıyorum ki, riskli anlarda her şey kontrol altında. Güven veriyor.
Aston Martin üretimlerinin birer klasik olduğu, sınırlı sayıda üretilen otomobillerin zaman kavramından bağımsız yaşadıklarını şöyle izah edebilirim. Bu modelin üretimi 2016 yılında noktalandı. Ama elimdeki bu muhteşem coupe hala 1.5 trilyona yakın bir rakamla el değiştirebiliyor. 2014 model ve 325 bin Euro’dan yeni sahibini bekliyor. Teknolojisi, performansı ve asaleti kadar karizmasıyla da ederi yüksek.
Geçtiğim yolların tartışmasız ilgi odağı bu sanat eseri. Güzel bir kere, kimse anında markasını anlamasa da güzelliğe bakıyor, sese “bakıyor”. James Bond olmak gerekmiyor, ışıldamak için. Günün en trajik anı, bu müthiş coupeyle vedalaşma vaktiydi. Aston Martin Türkiye’nin yeni taşındığı Tarabya Oteli’nin altındaki etkileyici showroom’a geldiğimde bir burukluk kapladı içimi. Yeni bir Aston Martin için 2018’i beklemek gerekebilirdi… Göz kırptık birbirimize, vedalaştık.