Yeni 208

BMW 1800 dersleri-2

 BMW 1800 dersleri-2

2012 Yılında dergimizin 13. Sayısına yazdığım bir yazımda size 1980’li yılların sonunda Muş’ta kullandığım 1965 model BMW 1800 otomobilimden bahsetmiş, başımdan geçenleri anlatmıştım. Bu ay da o otomobilin bir başka macerasıyla devam edeyim.

Bu model BMW otomobillerde şimdiki gibi hidrolik/elektrik karışımı pamuk gibi direksiyonlar ne gezer, tamamen kol gücü üzerine kurulu mekanik bir sistem vardı. Ama yine de direksiyonu pek çok otomobile göre hafifti. Ancak tabii ki yıllar boyu hiçbir müdahale görmemesinden dolayı azıcık sıkıntılıydı. Özellikle her zaman yapmamasına rağmen bazen küçük hendeklerden geçtikten sonra ön tekerlekler zangır zangır titremeye başlar ve ancak durunca düzelirdi. Buna eski araçlarda “kafa sallama” denilir. Sebebini de direksiyon kutusunda boşluğun artması ve rot başlarının iyice boşluk yaparak evsafını kaybetmesi olarak söyleyebiliriz. Eski otomobilleri kullananlar bileceklerdir; bu araçlarda direksiyonda mutlaka biraz boşluk olur. Bu otomobilin şanındandır. Ama tabii yarım tura yakın da olmamak kaydıyla. Benim otomobilimde de direksiyonda biraz boşluk vardı. Kabataslak rotları kontrol ettiğimde ise aşağı yukarı hepsinin bozuk olduğunu tespit ettim.

O zamanlar malzeme şimdiki gibi bol değildi. Pek çok yedek parça pahalı olmasına razı gelmenize rağmen bulunmazdı. O zamanların sanatkâr ustaları da kendi buldukları metotlarla arızaları gidermeye uğraşırlardı. Mesela bozuk rot başlarının kimi zaman presle baskı yapılarak, kimi zaman da çekiçlenerek boşluğu giderilmeye çalışılırdı. Bu şekilde de bir süre daha idare edecek hale getirilirdi.

O yıllarda Muş’ta rot balans işi yapan bir atölye de yoktu. Derme çatma Tofaş ve Renault servisleri vardı ama onlarda da rot balans bölümü yoktu. Derken Renault servisine ön düzen işlerinden anlayan gençten bir usta geldi. Her ne kadar serviste rot ayarı için ünite bulunmasa da kısıtlı imkânlarla ve kendince bir şeyler yapabiliyordu. Bir gün BMW ile servise gittim. Usta ile tanıştım. Beraber bir test sürüşü yaptık. Nedense o gün de ustayı görünce kafa sallamadı. Ancak usta rotları aynen benim beğenmediğim gibi beğenmedi. “Siz arabayı bana bırakın. Ben bu kısa rotlardan birisini söküp acenteleri bir dolaşayım. Belki uyan bir şey bulabilirim. Bulamazsam da çekiçleyerek denerim” dedi.

Akşam servise gittiğimde değişen bir şey yoktu. Usta acenteleri gezmiş ama ona benzer bir şey bulamamıştı. Rot başlarını da zarar veririm endişesiyle çekiçlemekten vazgeçmişti. Belki de doğru olanı yapmıştı. “Bitlis’e giderseniz orada bir rot balans ustası var. Bu civardaki bütün araçlar zaten oraya gider. Belki onda yedek parça bile bulabilirsiniz” diyerek tavsiyede bulundu.

Ertesi gün sabah erkenden Bitlis’e doğru yola çıktım. Şehre girince rot balansçının dükkânını sordum, şehrin diğer ucunda bir yerdeydi. Ustanın dükkânının önünde yaklaşık yedi-sekiz araçlık bir kuyruk vardı ve tek başına çalışıyordu. Yaklaşık bir iki saatlik bir beklemeden sonra sıra bana geldi. Usta Manisalıymış. Bitlis’te askerliğini yaparken piyasadaki bu açığı fark edip teskere alınca bu işe girişmiş. BMW’nin ön takımını beğendi. Direksiyon kutusundaki boşluğu çok buldu. “Önce kutuyu halledelim, rotları düşünürüz” dedikten sonra on dakika içerisinde direksiyon kutusunu aşağıya alıverdi. Tezgâhta kutuyu parçalayarak içinden “makara” tabir edilen parçayı çıkarttı. Tezgâhın üzerindeki teneke Vita margarin kutusunun içerisi muhtelif boylarda eski ama iş yapabilecek durumda makaralarla doluydu. Hepsine tek tek baktı ama bizimkine eşdeğer bir şey bulamadı. Gülerek :“Bitlis’te BMW acentesi olmadığına göre şimdi buna tek bir çare kalıyor. O da bu makarayı imal etmek” dedi. Ben kafa buluyor sandım. Elindeki makarayla iki dükkân ilerideki tornacıya beraberce gittik. “Geçenlerde o Opel’e yaptığın makaradan bir tane de ağabeye yap” diye talimat verdi. Tornacı makarayı ölçtü, biçti ve tezgâhına bağladığı kütük demir parçadan yapmaya başladı. İşlem bir saate yakın sürdü. Daha sonra yeni makarayı oksijen kaynağı ile kıpkırmızı oluncaya kadar ısıtıp su verdi. Bir yerde çelikleşmesini sağladı. Çok da para istemedi, neticede işimiz görülmüş oldu. Ben tornacıyı beklerken usta da üç beş otomobili daha ayarlayıp göndermişti.

Usta makarayı takıp kutuyu topladı, ayarlarını yaptı ve yerine taktı. Direksiyondaki yaklaşık dört beş parmaklık boşluk iki parmağa inmişti. Bir de test sürüşü yapıp kontrol ettik. Oldukça güzel olmuş, kafa sallama kesilmişti. Keyifle Muş’a doğru yollandım. Biraz para harcamıştım ama değerdi.

BMW’yi bu şekilde yaklaşık altı ay kadar kullandım. Hafta sonlarında Van’a, Erciş’e, Tatvan’a pek çok defalar gezintiye gittim bir sorun çıkarmadı. Ancak direksiyondaki boşluk zaman içerisinde artmaya ve yeniden kafa sallamaya başladı. Sonunda bir gece arkadaşımı otogardan yolcu etmeye giderken hani “dümeni kilitlendi” tabiri vapurlar için çok kullanılır ya; aynen öyle oldu. Park yerine dönerken direksiyondan çatır çutur bir seslerin gelmesiyle bizim fason makara oracıkta son nefesini verdi ve tekerlekler tam sağ vaziyetinde kaldı. Allah’tan otopark emin bir yerdi. Orada kapıları kilitleyip bıraktım. Ertesi sabah da arkası kepçeli bir traktöre bağlayıp daha önceden rotları çekiçlemeye korkan ustanın yanına götürdüm. Durumu anlatınca o da başını sallayarak “Ağabey, buna yeni bir direksiyon kutusu ve rot başları gerekli. Uyduruk parçayı kabul etmez bu araba. Eski makarası sendeyse yeniden eski haline getireyim. Bu arada sen de Ankara veya İstanbul’dan yeni parça bulursun” dedi. Haklıydı, orijinal makarayı bagajdan bulup verdim. Direksiyon kutusunu birkaç günde toparlayıp otomobili teslim etti. Ama artık neredeyse çeyrek tura yakın boşluğu olan bir direksiyona sahiptim.

İstanbul’daki arkadaşlarıma mektup yazdım. Aradığım parçayı söyledim. Hiçbir cevap gelmedi. Belki bulamamış veya aramamış da olabilirlerdi. Üç beş gün izin alıp Ankara’ya gittim. Ankara’daki parçacılarda orijinal direksiyon kutusu yoktu. Çünkü bu otomobil her ne kadar BMW de olsa 25 yıllık otomobildi. Bir de o yıllarda BMW ithalat ve servis işleri Borusan’ın eline geçtiği için parçacılarda da bazı sorunlar vardı. Yeni Sanayi sitesindeki bir usta benim otomobilimle efsane model 2002’nin direksiyon sistemlerinin aynı olduğunu ancak bunun parçacılardan temini halinde çok pahalı olacağını söyleyerek beni hurdacılara yönlendirdi. Pek çok hurdacıyı dolaştım, maalesef ne benim 1800 modelimden ve ne de 2002 BMW hurdası hiç yoktu. İstanbul’a gitmiş olsaydım orada mutlaka bulabilirdim ama vaktim yoktu, mecburen eli boş olarak geri döndüm.

Kışın Muş’ta hususi otomobillerin pek çoğu o yıllarda garaj ya da sundurma altlarına çekilir, aküleri sökülüp sıcak bir yere alınır ve bahara kadar kullanılmazdı. Ben de öyle yaptım, BMW’yi bahara kadar kullanmadım. Direksiyonun kilitlenmesi olayından sonra zaten çevre il ve ilçelere seyahat adetini de kaldırdım. Otomobili sadece şehir içinde kullanıyordum.

Mayıs ayında iş icabı bir arkadaşımın Murat 131 modeli otomobiliyle önce Elazığ’a oradan da Malatya’ya gittik. Bu otomobilde de şaft istavrozları bozuktu. Şaft hem giderken harıltı yapıyor ve hem de kalkışta “çın” diye bir ses veriyordu. Gerçi arkadaşım bunu hiç umursamıyordu bile. Benim ısrarım üzerine Malatya sanayi çarşısında bir Tofaş ustasına gittik. Usta kontrol edince bana hak verdi. Hatta şaftın altı köşeli kauçuk parçasını da değiştirmeyi önerdi. Usta şaft ile uğraşırken benim dikkatimi karşıdaki hurdacı çekti. Üst üste yığılmış üç adet hurdadan en üstteki 2002 tipinde bir BMW idi. Ancak otomobilin iter tutar bir tarafı kalmamıştı. Tekerlekleri bile görünmüyordu. Yine de daha yakından göz atmak üzere hurdacıya gittim. Otomobil muhtemelen takla atmıştı. Tavan tamamen ezilmiş ve gövdeye yapışmıştı. Benim otomobili incelediğimi gören hurdacı koşarak geldi ve: “Bu otomobil Karanlıkdere’de şarampole yuvarlanıp takla atmış. İçindekiler sizlere ömür. Çocukları gelip bana bırakıp gittiler. Motoru ve diğer aksamı sağlamdı. İstanbul’dan birileri gelip motor, şanzıman ve diferansiyelini aldılar. Diğer bazı malzemelerini de ben söküp depoya attım. İstersen bakabilirsin” dedi. Aklımdan “İnşallah direksiyon kutusu vardır” diye geçirdim. Beraberce onun depo dediği oluklu saçlardan yapılma eğreti barakaya girdik. Rafta benzin deposu, fren ve debriyaj merkezleri, göstergeler, stop lambaları ve far tasları ile hatta kanlı koltuk ve tavan döşemesi bile vardı ama direksiyona dair bir şey yoktu. “Direksiyon kutusu yok mu?” diye sorunca gülümsedi. Rafın altına elini sokup direksiyon kutusunu çıkardı. Ama ne çıkartmak. O kadar güzel saklamıştı ki uzun ve kısa rotlar ve hatta pitman kolu da dahil hepsi direksiyon kutusuna bağlı vaziyetteydi. “Şuna bir bak hele. Kutu da rotlar da pırıl pırıl. Hiçbir hasar görmemiş. Ben de hepsi birden lazım olur diye bu şekilde söktüm. Burada nasibini bekliyordu”. Ankara gibi yerde aramadığım yer kalmayan kutu burada karşıma çıkmıştı. Sıkı bir pazarlıkla malzemeyi alıp arkadaşımım arabasının bagajına attım.

Hafta sonunu iple çektim. Aslında uğraşsam ben o direksiyon kutusunu kendim de takardım ama yine de işi şansa bırakmadım. Doğru Bitlis’teki Manisalı ustanın yanına gittim. Usta otomobili hemen hatırladı. “Ne oldu, bizim makara bollaştı değil mi?” deyince ben de olanları anlattım ve bagajdan 2002’nin sistemini çıkarıp gösterdim. Kutunun boşluğuna ve genel durumuna bir göz gezdirdi, rotlara baktı. Hoşuna gitti. “Hemen atar, bir de güzel ayarlarız ağabey” dedi. Hakikaten de önce direksiyon kutusunun bakım ve yağlamasını yapıp çabucak yerine taktı. Rotlardan sadece en bozuk olanını değiştirip diğerlerini yine bana verdi. Bir de rot ayarı yaptıktan sonra tecrübeye çıktık. Baykan yoluna doğru kısa bir tur yapıp geri geldik. Direksiyonda sadece bir parmak kadar bir boşluk vardı. Önceden düz giderken sürekli hafifçe sağa çekme huyu tamamen ortadan kalkmıştı. Direksiyon da yumuşamış ve çok hoş bir hal almıştı. Yine keyifle Muş’a döndüm.

Direksiyon kutuları sökülüp takılırken turun hesaplanması çok önem arz eder. Yani simit tam sağa ya da tam sola da çevrildiğinde aynı dönüş açısını vermelidir. Bunun için tekerlekler tam düz konumdayken kutudaki tur sayısı sayılır. Turun yarısı kadar döndürülerek ortası bulunur ve kutu sabitlenir. Şayet ufak kaymalar varsa da bunlar rot ayarı esnasında giderilir.

Muş’a geldiğimde fark ettim, direksiyonu tam sol yapınca neredeyse nokta dönüşü yapacak kadar güzel bir manevra kabiliyeti varken, sağa dönüşlerde açı azıcık dardı. Ama diğer konulardaki sorunlar tamamen hallolduğu için bunu da problem etmedim. Birkaç ay sonra İstanbul’dan gelen bir müşteriye de o vaziyette sattım.

Bu otomobilin çok macerası var, yazsam roman olur. Onun için burada kesiyorum.

Bu arada, marka vermeyeyim, üç yıl önce sıfır kilometre bir otomobil aldım. Kaputu açmaya bile gerek yok. Her şeyi zaten göstergelerde gösteriyor. Emin olun ki yağ çubuğunu çekip kontrol etmeye bile hasret kaldım. Kurcalama ve koşturma işi yok. Bir problemi çıksa resmi servisleri ilgilenip parçayı da buluyor, garanti kapsamında değiştiriyor da. Her gün kurcalamak mı iyi yoksa dertsiz tasasız binip gezmek mi daha iyi bilemedim. Belki de yine eski bir otomobil edinir de oyalanırım. Herkese kazasız, belasız, arızasız günler dilerim.

M.Ali Sade

2015