Reklam

Fiat 500e La Prima by Bocelli Cabrio

 Fiat 500e La Prima by Bocelli Cabrio

Fiat’ın bize göre gelmiş geçmiş en iyi ürünü olan 500 modeli, 1957’den bu yana markanın bayrağını dalgalandırdığı miniler segmentine damgasını vuruyor. Retro stiliyle geri döndükten sonra da başarısını sürdüren “cinquecento”, elektrifikasyon sürecinde de tabii ki dönüşümünü hızla gerçekleştirip yerini aldı. Orada da iyi olduğu söyleniyor, hatta geçen ay içinde İngiliz  ‘What Car?’ dergisi tarafından düzenlenen 2023 Elektrikli Otomobil Ödülleri’nde bir kez daha ‘En İyi Elektrikli Küçük Otomobil’ ödülünü alarak, üst üste üçüncü kez kategori birincisi oldu Fiat 500e.

Hatta dünya pazarlarına sunulduğu Mart 2020’den beri Fransız Otomobil Ödülleri’nde “Yeşil Otomobil”, Driving Electric’te “Yılın Otomobili ve En İyi Küçük Elektrikli Otomobil” seçilen 500, ayrıca Alman “auto motor und sport” dergisi tarafından “2020 En İyi Tasarım” ödülü ile uluslararası “Red Dot Tasarım Ödülleri”nde “En İyi Tasarım Konsepti, ”Diesel&EcoCar Magazine tarafından ‘En İyi Elektrikli Şehir Otomobili’, Parkers Yeni Otomobil Ödülleri’nde ‘En İyi Küçük Elektrikli Otomobil’, Carbuyer En İyi Otomobil Ödülleri’nde ‘En İyi Küçük Elektrikli Otomobil’, Auto Express Ödülleri’nde ‘En İyi Şehir Otomobili’ ve Autocar Ödülleri’nde ‘En İyi Küçük Otomobil’ dahil olmak üzere, pek çok ödüle layık görülmüştü. Böylece 500e, irili ufaklı 41’inci uluslararası ödülünü alarak gelmiş geçmiş en çok ödüllü FIAT olma özelliğini kazanmış oldu. Kulağa harika geliyor değil mi? Bakalım kullanımda gerçekten durum öyle mi?

Fiat 500’ün mirası, çizgi film kahramanı gibi görünmesini sağlayan retro tasarımı tartışılacak gibi değil ki bunlar sonuna eklenen elektriğin e’sinde de farksız zaten. Dışardan harika görünüyor, içerde de çok özenli ve kaliteli bir ortam karşılıyor. Şüphesiz Fiat’ın imaj modeli. Kokpiti güzel, dokunmatik ekranı şahane. Kapıları bir düğmeye basılarak açılıyor ki meraklısına gizlenmiş kapı kolları da var. Tavanı kademeli açılıyor, ister sunrooflu bir otomobiliniz oluyor isterseniz tamamen açarak roadstere dönüştürebiliyorsunuz. Kumaş tavan yıkamadan ya da yağmurdan sonra hızla kuruyor. Fiat monogramlı suni deri koltukları güzel, geniş, kolay ayarlanıyor, arkaya geçerken kolay yatırılıyor. Arka kısım o kadar geniş değil ama zaten boyutlar belli, çocuklar için yeterli alan var. Bagaj küçük ama zaten araba da büyük değil, kimseye hangar vadetmiyor. İki yolcu için tatil bavullarını alacak kadar hacim sunuyor. Direksiyon hafif, kullanımı pratik, inanılmaz bir dönüş çapı var, her yere gir çık, öylesi bir otomobil. Kokpit, kumandalar, ayarlar o kadar iyi planlanmış ki bula bula bir tek kusur bulabildik; öncelikle bir kadın otomobili olarak pazarlanan Fiat 500’de sürücü tarafında makyaj aynası yok! İnanılır gibi değil:) Ha bir de geri görüşü bir hayli zayıf, hala tavan sonuna kadar açıkken tente oraya katlandığından arkada ne var hiç görünmüyor. Bu kadar.

Amaaa elektrik mevzusuna geçince işin rengi biraz değişiyor. Otomobil kaynaklı mı? Hayır tam değil. Onun da eksikleri var, menzili kısa, alt yapı ihtiyacı belki bütün elektrikli otomobillerden fazla ama kısa menzil bütün zevkini kaçırıyor, tedirginlik yaratıyor. Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de şarj istasyonları daha kurulum aşamasında. Hala yeterince yaygınlaşabilmiş değil. Ve son açıklamalara göre bu alt yapı kurulum süreci beklentilerin gerisinde ve yavaş ilerliyor.

Bütün elektrikli otomobillerde olduğu gibi 500e ile de yola çıkıldığından itibaren göz ister istemez batarya ve menzilin durumuna takılıyor. Tamam, fosil yakıtlı otomobillerde de mutlaka böyle ama araç EV olunca, kullandığınız araç enerjisini Subaru Impreza WRX gibi kullanıyor adeta. Zaten kendisi küçük, 42 kW’lık lityum iyon bataryası küçük Fiat 500e, tam şarjlı bile yola 320 km menzille çıkıyor. Bakmayın 320 km denildiğine, kimsenin o kadar zamanı yok! Kimsenin evinde wallbox da yok. Bu menzil ancak wallbox olursa mümkün. Bunun anlamı çeyrek depo benzinden biraz fazlası diyelim. İki dik yokuş çıkın, iki de sert sollama yapın hoop kaldı 250 km menziliniz. Her kontrolsüz hareketinizde menzil de batarya da eriyor! Ha sonra kontrolü sürüşle bu menzili yükseltmeniz de mümkün tabii ki ama kontrolsüz kullanmayı da sürdürebilirsiniz tabii! Bu nedenle gözler yoldan çok berrak TFT gösterge tablosunun solundaki verilere kilitleniyor. Belki alışınca geçer. Ya da yılların sürüş alışkanlıklarını değiştirip sakin ötesi bir kullanım modeline geçeceksiniz. Düşünsenize daima sakin kullanmak zorundasınız Fiat 500e’yi, sabırlı olmak durumundasınız, akışta gaz gelmeyip menzilinizi korumalısınız. Zaten gücü ne ki demeyin, bu hacimdeki bir otomobil için gayet ısırmaya aday bir gücü var. 118 HP/87 kW’lık motor istenirse pire gibi akıp gitmesini sağlıyor.

Fiat, Torino’da ürettiği 500e’nin verimli olabilmesi için -bataryayı büyütmek dışında!- elinden geleni yapmış. Sürüş modları arasında Sherpa modu var örneğin, klima, telefon şarjı gibi parametrelerini optimize ederek menzilinizi korumayı amaçlıyor. Yanisi, her şey kontrol üzerine kurulu. 50 km’lik menzil için 5 dakikalık şarj yeterli deniyor ama bu işlerin kırtasiyesi de var, hop diye şarja geçilemiyor. İstasyonu bulana kadar kurdeşen dökme ihtimali de var bulduğunuz istasyonun aktif olmama ihtimali de! Şehir içinde belli yerlerde şarj üniteleri mevcut ama şehirden uzaklaşmaya başladığınızda tasa da başlıyor, “ya Silivri’de istasyon bulamazsam” diye mesela! Kaldı ki biz de menzilimiz %31’e düştüğünde terk edilmiş bir Ford bayisinin önündeki üniteden şarja bağladık kafamızda binbir soru işaretiyle!

Ünite çalışacak mı çalışmayacak mı? Çalışmazsa geri dönsek İstanbul’a ne kadar yaklaşabileceğiz? Çekici mi çağırmak gerekecek? Dediğim gibi otomobille değil, alt yapıyla ilgili meseleler var. Ama evinizde wallbox varsa, her gün tam şarjla yola çıkabiliyorsanız ve şehir içinde belli güzergahlarda kullanacaksanız sorun yaşamadan takılabilirsiniz. Ani karar değişiklikleri, aniden Bursa’ya gidip gelmek yok mesela! Bu BMW’nin iX’inde de böyle, Mercedes-Benz’in EQS’inde de böyle, Fiat 500e’de de! Şarj alt yapısı yaygınlaşana ve şarj süresi kısalana kadar elektrikli ulaşım işi sürekli kontrollü olmayı gerektiriyor. Neyse ki otomobil gösterge tablosunda anksiyete bozukluğunun önüne geçebilmek için zengin bilgi akışı sağlıyor; bataryanın durumu, menzil, şarj süresi vs.

Otomobilin manevra yönü orta konsoldaki düğmelerle seçiliyor. Aktarım direkt olduğundan bir vites kutusu yok. Sürüşte tek pedal kullanarak 500e’yi ekonomik kullanmak mümkün. Hareket halindeyken ayak gaz pedalından çekildiğinde rejenerasyona geçen elektrik motoru, bataryayı küçük küçük şarj edebiliyor. Ama şarj işi ancak yokuş inerken ya da çıkılmış yüksek hızdan geri sararken gerçekleşiyor.

Dediğim gibi Fiat’ın havalı imaj modeli olan 500e’nin donanım listesi de hayli zengin tutulmuş. Elektronik sürüş destek sistemlerinden deri döşemesine, JBL müzik sisteminden akıllı adaptif hız sabitleme sistemine, 17 inçlik jantları, 10.25 inçlik dokunmatik bilgi ekranı, bagajda MOde 3 şark kablosu çantası, 360° Panoramik Kuşbakışı Park asistanı, kol dayanağı, geri görüş kamerası, ısıtmalı ön camlar, ısıtmalı ön koltuklar, anahtarsız giriş ve çalıştırma gibi özelliklerle zenginleştirilmiş.

Ve fiyat… Fiat Türkiye, bu şirin elektrikli otomobili 1.401.900 TL’den başlayan fiyatlar satıyor. Opsiyonel donanım yok ama ücretli renkler, Okyanus Yeşili, Mineral Gri, Rose Gold seçilirse bu rakam biraz daha yükseliyor. Ve üç katmanlı özel Gök Mavi renk seçilirse de fiyat fark ediyor. Bilemiyorum, çok sevimli, çok teknolojik ama sanki alt yapısı yeterince oturmamış bir oyuncak için rakam sanki biraz yüksek gibi…