Yeni 208

Fransız elması 120 yaşında

 Fransız elması 120 yaşında

Köşeli Renault elması tam 120 yıldır ışıldıyor. Bu uzun süreçte markanın     otomotiv dünyasına yaptığı katkılar, mücevherden daha değerli…

Nihayetinde Cumhurbaşkanı, “Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret” AŞ’nin üst Yöneticisi (CEO) görevine Mehmet Gürcan Karakaş’ın atandığını açıkladı.

Atanmanın gecikmesinin sebebinin de girişim grubunda bulunan firmalardan bir tanesinin  “şu arkadaşı bir de biz inceleyelim” isteğinin olduğu dedikodu şeklinde sektörde konuşuldu.

Netice olarak Türkiye’nin yetiştirdiği başarılı ve genç bir yönetici. Başarılar dileriz. İnşallah politik çıkarlarla yıpratılmaz ve bugüne kadar gösterdiği başarıları bu görevinde de sürdürür.

Bir önceki sayıda, yıllardır ülkemizde üretim yapan Fiat firmasının tarihinden bahsetmiş, önemli kilometre taşlarını hatırlamıştık.

Bu yazımızda bu yıl dünyada 120.  yılını kutlayan Renault firmasından bahsedelim.

Renault’un hikayesi 1898 yılında Louis, Marcel et Fernand Renault’un kurduğu Renault kardeşler şirketiyle başlıyor.  Kendi atölyelerinde yaptıkları ilk otomobilleri Type A ya da Fransızcasıyla “Voiturette” zamanına göre çok yenilikçi bir otomobildi. O güne kadar motordan tekerleklere güç aktarımı bisiklet gibi zincir ve dişli çarklarla yapılıyordu. İlk defa vites kutusuna motordan direkt güç aktarımı yapılan ve motoru önde bir otomobil imal edilmişti.

O tarihlerde otomobiller için “güçsüz” önyargısı vardı. Louis Renault bunu yıkmak için Paris’teki %13 eğimli bir rampayı kullandı. Otomobil bu eğimi problemsizce çıkarak kendini kanıtlayınca tam 12 tane sipariş aldı.

Voiturette araçların fiyatı 1 işçinin 10 yıllık maaşı olan 3000 Frank idi. Bu siparişle Louis servetinin ilk temelini de atmış oldu.

1900’lü yıllarda otomobillerin tanıtımları için yarışlar çok önemliydi. Ve Renault kardeşler de diğer üreticiler gibi birçok yarışa katıldılar ve hemen hemen her yarışı kazandılar. Bu başarılar, firmanın en iyi tanıtımı oldu ve bu sayede Renault kardeşlerin atölyelerini büyütmelerine olanak tanıyan siparişler aldılar.

1902’de Louis, ilk turbo motorunun patentinin yanı sıra 24 beygirlik 4 silindirli ilk Renault motorunu tanıttı

1903 yılında, Louis, kardeşi Marcel de dâhil olmak üzere 7 pilotun Paris-Madrid yarışındaki kazada ölümünden sonra, yarışlardan çekildi. O tarih-ten sonra firmayı başka pilotlar temsil etti.

Bu arada Fernand, ilk yabancı yan şirketleri geliştiriyordu. Renault, birçok Avrupa ülkesinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Güney Amerika’da ve Kuzey Afrika’da şirketler kurdu. Ancak kazada kardeşiyle yaralandıktan sonra uzun süre çalışamadı ve vefat etti. Sonuç olarak iki kardeşini kaybeden Louis 1909 senesinde tek başına Renault’un sahibi oldu. Firmanın adı “Société des Automobiles Louis Renault” olarak değiştirildi.

1905 senesinde Paris Londra ve New York taksi piyasasındaki büyük başarılardan sonra Renault bir numaralı Fransız otomobil üreticisi haline gelerek seri üretime başlamıştı bile.

Birinci dünya savasında şirket tam bir dönüşüm yasadı. Askerleri taşımak için 500 adet taksi siparişi aldı. bu taksilerin savaşın sonucuna bile etki ettiği söylenir. Savaş sırasında birçok askeri araç ürettiler. Renault fabrikaları kamyon, ambulans, mermi, sedyeler, uçak motorları ve hatta komple uçaklar üreterek askeri sanayiye hizmet etti.

Amerika’nın aksine Fransa’da otomobil lüks tüketim olarak görüldüğü için vergileri çok yüksekti. Louis şirketin finansman sorununu çözmek için kendi bankasını kurdu ve şirket kendi kendine yetebilen bir firma haline gelerek otobüs, kamyon, traktörler, üretmeye başladı. Kendi döküm tesisini kurdu. Kum ocakları işletti, orman sanayi kurdu, çelik tesisinde kendi çeliğini üretti. Bütün bunların sonunda Renault ülkede neredeyse bir devlet haline geldi.

1930 yıllarda “Stella” ile biten kelimeler lüks ve son moda olmak ile eş anlamlıydı. 1929 yılında piyasaya sürülen “Vivastella”  konforu, kadife koltukları ve 6 silindirli ve güçlü motoruyla Renault’un lüks ve burjuvazi göstergesiydi.

1937 de piyasaya sürülen Juvaquatre Renault’un ilk çelik gövdeli otomobiliydi. Araç 2 ve 4 kapılı olarak üretilmişti. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası halk arabası olarak Fransızlar tarafından sevilerek kullanılmıştı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Louis Renault’un Nazi rejimi ile işbirliği şüpheleri, savaş sonrasında tutuklanmasına sebep oldu. Tutukluyken bir klinikte öldü.  Sonrasında “Société des Automobiles Louis Renault “ şirketi kamulaştırıldı ve ismi “Régie Nationale des Factories Renault” oldu.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, piyasaya sürülen 4 CV, anlamı “4 kapı, 4 koltuk, 4 beygir idi.  Milyonlarca sattı. Renault’un sembol araçlarından biriydi.

1961 de piyasaya çıkan Renault 4L 1992 senesine kadar üretimde kaldı. 28 ülkede satıldı. Günümüzdeki araçların ömürleri 5 ile 8 sene arasında olduğunu düşününce 31 sene boyunca üretimde kalmanın ne kadar büyük bir ticari başarı olduğu ortaya çıkıyor.

1964 yılında Amédée Gordini isimli mühendis Renault’un elindeki 50 beygirlik 1108 cm3 motoru modifiye ederek 95 beygire çıkarttı. Otomobil 1964 yılında Paris Fuarı’nda tanıtıldı ve satın alınabilir küçük spor otomobillerin çağını başlattı.

1965 yılında Renault R16 ile ilk yılın arabası ödülünü aldı. Bu otomobil günümüzde en satılan “hatchback” otomobillerin ilk örneğiydi. Kanada’da, Fas’ta ve Avustralya’da üretildi.

1969 yılında Renault 12 ortaya çıktı, sağlamlığıyla dünyanın her yerinde kendine haklı bir yer yaptı. Ülkemizde de Oyak-Renault tesislerinde üretilen otomobil toplamda 4.000.000 adet üretildi.

1972 Renault 5. Renault’un sembol araçlarından birisiydi. Dünyada ilk defa plastik tampon kullanılan otomobildi. 5 500 000 adet üretildi. Sportif versiyonu olan R5 Turbo efsaneydi.

1981 Renault 9. İkinci petrol krizi sonrasında tasarlanan R9 Renault’un gerçek bir küresel ürünüydü. Fransa, Türkiye, ABD, Arjantin, Kolombiya ve Tayvan’da toplan 6,3 milyon adet üretilecek olan otomobil 1982 yılında yılın otomobili seçilmişti.

1984 yılında MATRA firmasından anahtar teslimi satın alınan Espace kendi kategorisinde rakipsiz bir otomobildi.

1992 yılında tek model, tek donanım, tek motor ve bolca renk sloganıyla piyasa sürülen Twingo pratik, sevimli ve ekonomik ve modüler bir otomobildi ve 1 milyondan fazla sattı.

1996 yılında Mégane Scénic ile yepyeni bir otomobil türü yaratılmış oldu. Ardından tüm üreticiler birbiri ardına ayni türde otomobiller piyasa sürdüler. Scénic birkaç yıl boyunca rakipsizdi ve gerçekten çok sattı, firmanın kasasını doldurdu.    

1999 yılında Renault’un efsanevi başkanı Louis Schweitzer Romanya’nın Dacia markasını satın alarak Renault grubuna dahil etti. Aynı sene zor durumdaki Nissan’ın da borçlarını ödeyerek çoğunluk hissini satın aldı. Alman şirketi Mercedes’in 1998’de Chrysler’ı devralmasıyla ortaya çıkan ve iki farklı kurumsal kültürü birleşmeye zorlayınca ortaya çıkan fiyaskoyu gören Schweitzer, Nissan’a benzer sıkıntılar istemedi.  Bu yüzden Nissan’la olan ilişkiyi ittifak (Alliance) olarak nitelendirdi. Nissan’ın kendi kimliğini, kendi kurum kültürünü ve kendi hedeflerini korumasını istedi.

Bugün Dacia markası altında Renault’un teknolojik desteğiyle Logan, Sandero, Duster gibi kendi sınıflarında çok başarılı olmuş otomobiller üretiliyor.

Geçtiğimiz günlerde Renault-Nissan İttifak’ı zor durumdaki Mitsubishi’nin otomobil kolunu satın alarak üretilen araç sayısı olarak dünyanın en büyük otomobil üreticisi haline geldi. Grubun markalarına bakacak olursak, Renault, Renault Samsung Motors, Dacia, Lada AvtoVAZ, Alpine, Nissan, Infiniti, Datsun, Mitsubishi Motors ve Venucia.

Gecen ayki yazımda yerli otomobilimizin rekabet edeceği bir “yerli” firmayı anlatmaya çalışmıştım. Bu yazımda da, 120 senedir araç tasarlayıp satan, içinde Japon’u Korelisi Rus’u Fransız’ı ve Türk’ü olan dünyanın en büyük otomobil üreticisi bir diğer “yerli” firmayı anlattım.

Renault-Nissan ittifakı şu anda dünyanın en çok %100 elektrikli otomobil üretip satan firması durumunda. Şu ana kadar 200.000 den fazla LEAF ve ZOE üretilip satılmışlar.

Sonuç olarak “yerli otomobilimizin” en büyük rakibi ülkemizde üretim yapan Renault-Nissan ittifakı gibi duruyor.

Onlarda 120 senenin bilgi birikimi, bizde ise cesaret ve devlet desteği var. Sonucunu birlikte göreceğiz.