Hız bütün dünyanın sorunu/yasağı!

Hız sınırları artık dünyada genel bir kural haline geldi. Ama uyulma oranı ve ihlali halinde verilen cezaların ağırlığı ülkeler arasında büyük farklılık göstermekte. Avrupa Topluluğu’nda, Avrupa kıtasının tamamında olduğu gibi, hız sınırı yerleşme alanlarında saatte 50 km/s, şehir dışı yollarda 80 km/s ile 100 km arasında ve otoyollarda 110 km/s ile 130 km/s arasında değişiyor. Otoyollarında hız sınırı olmayan Almanya, bu konudaki tek önemli istisna pozisyonunda.
Trafik kazalarında en çok yaralanma ve ölüm vakası, gelişmekte olan ülkelerde yaşanıyor. Dünyadaki trafik kazası ölümlerinin %90’ı bu ülkelerde oluyor. Güneydoğu Asya en çok ölüm vakası görülen olmakla beraber en yüksek ölüm oranı Afrika’da. Afrika ülkelerinin birçoğunda hız sınırları (şehir içinde 50-60 km/s, şehir dışında 80-120 km/s) olmasına rağmen, her yerde aynı uygulama sorunuyla karşılaşılıyor: Yetersiz trafik işaretleri, düşük veya asla uygulanmayan para cezaları (bir yerlerden tanıdık mı bilemiyoruz…). Araç parkının kısıtlı olduğu bu ülkelerde, genellikle araç sahiplerini, yasaları pek ciddiye almayan bir elit tabaka oluşturuyor. Diğer yol kullanıcıları için ise otomobil, bu ülkelerde hüküm süren siyasal şiddet ya da salgın hastalıklarla karşılaştırıldığında bir tehdit olarak bile algılanmamakta…

 

Almanya
Otoyollarında hız sınırı olmayan Almanya’da 130 km/s hız sadece bir tavsiye değeri taşır. Bununla beraber, 12 bin km uzunluğundaki otoyol ağının üçte birinde esnek bir sınırlama uygulanır. Bu alanlarda hız, trafik koşullarına göre değişebilmekte ve örneğin yerleşim merkezlerinin çevresinde (kazaları ve ses kirliliğini azaltmak amacıyla) sınırlanır. Bu arada hız sınırlamalarının gerekçeden yoksun olduğu hallerde Alman sürücülerinin idari mahkemelere başvurarak bu önlemlerin iptalini isteme hakkı da vardır. Buna rağmen Alman otoyollarında Fransız otoyollarına göre daha az ölümcül kaza olmakta. Tabii Alman sürücülerin trafik kurallarına çok kesin bir şekilde uyduklarını da eklemek gerek.

Fransa
Fransa’da hız sınırlamaları, 1950’lerin sonundaki birinci büyük petrol krizinden sonra enerji tasarrufu sağlayabilmek amacıyla yaygınlaştırılmıştı. Artık nispeten tarih olmuş ya da altarnetifleri yaratılabilmiş bir neden ama sürücülerin şehir içinde 50 km/s, şehir dışında 90-100 km/s ve otoyolda 110-130 km/s azami hızı niçin bir referans olarak algıladıklarını açıklıyor. Her ne kadar bu sınırlamaların bazen güvenliğin dışında, örneğin hava kirlenmesinin uç noktaya ulaştığı haller gibi, başka nedenleri olsa da, birkaç yıldır artan yaptırımların davranışlar üzerinde etkisi olduğu da biliniyor. Bu arada Fransız sürücülerin ‘kuralları ihlal eden diğer sürücüleri’ jurnallemekte bir ekol olduklarını da eklemek gerek.

ABD
Amerika’da havadan yapılanotoyol denetimlerinde, hatalı sürücüler gözle saptanır ve aracın plakası alınır. Düşük hızda uçan hafif uçaklarla denetim yapan polislerin uyardığı yerdeki polis araçları gerekli müdahalelerde bulunur. Araçların hızları, yola enlemesine boyanmış ki işaret arası mesafeler temel alınarak büyük bir kesinlikle belirlenir. Bu denetim şekli, çok büyük hızlara ulaşabilen araçların işlediği ağır hız sınırı ihlallerinde iyi sonuç veriyor.

Denetim ve yaptırım
Her ne kadar yasakoyucunun hız sınırı getirmesinin tek nedeni değilse de, güvenlik nedeniyle getirilen sınırlamalar anlaşılabilir. Tabii ihlalin somut bir kanıtının sunulabilmesi koşuluyla! İşte bu nedenle 1960’lardan beri yollara, önünden geçen aracın o anki hızını kaydeden ve kinemometre denilen kayıt cihazları yerleştirilmekteydi. Ancak bu uygulamanın yayılması için1 Ağustos 1974 tarihli kararnamenin yayınlanmasına kadar beklendi. Bugün artık suç mahallinde zabıt tutmak üzere bir memurun bulunması zorunlu değil. Çünkü otomatik kameralar sadece hızı değil, aracın ve sürücüsünün kimliğini de belirleyerek prosedürü başlatıyor. İlginçtir, İngiltere’de kinometrelere, mucidi olan Hollandalı Maurice Gatsonides’e atfen “Gatsos” adını vermişler. Aceleci sürücülerin korkulu rüyası bu cihazı icat eden kişi ise 1953 Monte Carlo Rallisi şampiyonuydu:)

Radarlar yeni refleksler mi doğuruyor?
Uzun yıllardır tenki açıdan uygulanabilir olan radarların dünya yollarında kullanım oranı büyük farklılıklar sunabiliyor. Radarlara öncülük yapan ülke İngiltere olmakla birlikte 2002’den bu yana uygulama alanını genişletmeye karar veren ülke Fransa olmuştur. Bunun yararı ne olabilir? Yerleştirildikleri noktaların neden olduğu kaçınılmaz polemiklerin ötesinde -bazen, tıpkı Türkiye’deki yaygın uygulamalar gibi riskli olabilecek yerlere değil de devlete para kazandıracak tuzak yerlere yerleştirildiği konusunda şüpheler dile getiriliyor!- radarın pedagojik bir işlevi olduğu da savunulur: Yerleri uyarı panolarıyla işaretlendiğinden, yavaşlayan sürücüler radar bölgesini geçtikten sonra genellikle tekrar hızlanmakla beraber hiçbir zaman radardan önceki hızlarına çıkmamaktadırlar… Dolayısıyla bu radarların etkisinin anlık olmadığı saptanmış.