Mercedes-Benz EQC 400 4MATIC

 Mercedes-Benz EQC 400 4MATIC

Stuttgartlılar “elektrik, olması gerektiği gibi” diyor ama EQC, bir çok üstün özelliği olmasına karşın bu işin hala alması gereken çok yolu olduğunu gösteriyor.  

Yazı ve fotoğraflar: Süreyya İzgi

Otomotiv sektörü anlaşılması güç bir dizel düşmanlığı içerisinde bir elektrik çarpılmasına tutunmuşken gelişmiş ülkelerdeki çevresel baskıların payıyla endüstri değişmeye çalışıyor. Dizel taraftarı değilim, bütün sürüş zevkine adanmış kalpler gibi ben de dizelin sadece ticari araçlarda, hatta mümkünse ağır vasıtalarda kullanılması taraftarıyım. Gayet yavaş ilerleyen elektrifikasyon sürecinde kimi üreticiler şimdilik hibridlerle yetiniyor, kimileri “bakın, biz de yapabiliriz ama satmaya niyetli değiliz” modunda takılıyor, kimileri gerçekten teknoloji gösterisi yapıyor, otomobillerini satıyor da. Mercedes-Benz “elektrikli araç, olması gerektiği gibi” mottosuyla çok iddialı bir giriş yapmıştı EV sektörüne. 2019 yılında Los Angeles CES Fuarı’nda tanıtılan ilk Merc elektriklisi, D segmentinde yer alan bir SUV. C Serisi’nin SUV versiyonu GLC’nin altyapısıyla inşa edilip elektriklendirilen EQC, Avrupa’da ilgiyle karşılanabilecek bir yıldız. “Ortadoğu’nun yıldızı (!)” Türkiye’deyse kendisini gelir gelmez zorlu bir sürecin ortasında buldu talihsiz model! Şubat ayında elektrikli otomobillerin ÖTV’lerinin %15’ten %60’a yükseltilmesiyle bir gecede yaklaşık 400 bin TL artan fiyatıyla görkemli olabilecek kariyeri neredeyse başlamadan bitti.

Çok da özgün olmayan ama kendine özgü eklentilerle yaşadığımız çağı ileriye taşınmış gibi görünen bir GLC var karşımızda. Sadece elektrikle hareket ediyor. Basite indirgemeye çalışacağım, zira otomobil zaten yeterince komplike. Ve hiçbir şey GLC ile aynı değil! Altyapı, süspansiyon ve yürür aksam dışında bütün sistemler farklı, termal sistemleri farklı, ağırlık dağılımları farklı, duruşu, gidişi her şeyi farklı. Elektrikli otomobillerin farkını ilk belli eden füturistik ızgara, ışık değil de ışın yayıyor gibi farlar, olabildiğince yuvarlatılmış hatlar EQC’nin gövdesini oluşturuyor. Kabin tipik bir Mercedes-Benz teknoloji üssü, hani tek bir otomobil bizim Dilovası’ndaki Bilişim Vadisi’nden ileride desem, abartmış olmam! Dışından daha gösterişli kabin dizaynı bir çok elektrikli oyuncakla süslenmiş! Infotainment sistemi ve birçok fonksiyona ulaşılabilen yatay dijital ekrandan Burmester ses sistemine, bin bir fonksiyonla dolu, renk ve stil ayarları ayarlanabilen dijital gösterge tablosundan vites konsolundaki touchpade, direksiyon simidine gördüğüm tüm aksamlar, Mercedes-Benz’in E ve C Serisi kabinlerinden tanıdık ama ekran menülerinde kimi içerikleri elektrik enerjisi nedeniyle bambaşka. Kapı içleri ve kokpit malzemeleri plastik/kumaş arası üst düzey ilginç bir sentetik materyalden, geri dönüşümlü deniyor. Elektrikli araçlarda bu tip görülmemiş materyallerin kullanılması bir EV geleneği durumunda. Koltuklar geniş geniş, biraz yumuşak dolgulu seçilmiş olmasına karşın çok da rahat. Yok rahat edemiyorsanız, dijital ekrandan şeklini belirleyebileceğiniz şekilde masaj yaparak sizi her türlü rahat ettiriyor. Mercedesleri bilirsiniz, anlata anlata bitiremeyeceğimiz kadar detayları vardır, göz kamaştırıcıdır, hata bulamazsınız. Bu otomobil de onlardan biri. Ha kusur mu, değil ama rakiplerinden geride kaldığı bir disiplin, yükleme eşiği olmadığından kullanımı pratik olsa da bagaj hacmi rakiplerinden küçük. Kusur bu olsun!

EQC’nin biri önde, diğeri arkada iki elektrik motoru, sürekli dört tekerlekten çekişli 2.5 tonluk otomobili 760 Nm’lik muazzam tork çıkışıyla ışık hızıyla harekete geçiriyor. Şanzıman yok, yakıt deposu yok ama ağır mı ağır bir batarya var. Öyle bir ışınlanma ki 5.1 saniyede 100 km/s’ye ulaşıyorsunuz. Tabii ki orada bitmiyor, nereye kadar gidecek derken soluksuz 180 km/s’ye ulaşıyorsunuz, a-a birden nefesi kesiliveriyor! Rüya bitiyor. Orada yaşanan hayal kırıklığının tarifi zor. Zamanın ötesine geçebileceğinizi hissettiren otomobil 180’de kalıyor!

EQC’nin rejeneratif frenlemesi farklı seviyelerde ayarlanabiliyor. En akıllıcası, verimlilik peşinde koşan “otomatik” ayardır. Bu, ileride olanın bir resmini oluşturmak için aracın kamera ve radar sensörlerini ve navigasyon verilerini kullanıyor. İzlemekte olduğunuz aracın hızı, uygulanan ve yaklaşan hız sınırları, tepeler, vadiler, kavşaklar ve virajların tümü hesaba katılıyor. Zaten bu seçimle otomobilin sizden akıllı olduğunu düşünüyorsunuz. Gösterge paneli sembolleri sürücüyü erken hızlanmaya ve frenlemeye hazırlıyor ve rejenerasyon yalnızca gerektiğinde kesintiye uğruyor. Direksiyon üzerindeki paddleshiftlerle -şanzıman olmadığı için!- vites değiştirmiyosunuz ama rejenerasyonu yönetebiliyorsunuz.

EQC’de sürüşe dair olumlu ve olumsuz birçok şey söylenebilir. Bir kere devir olmadığı için otomobili hissetmek o kadar kolay değil, direksiyon hisleri bir Mercedes’ten beklenmeyecek kadar zayıf, dört tekerlekten çekiş güvenliği var sayıyorsak da otomobili zorladığınız virajlarda tekerlekleri hissedemiyorsunuz. Ama olağanüstü konforla bir teknoloji üssünde ve de göreceli bedava olarak “gelecek içerisinde” seyahat etmek mümkün. Markanın diğer modellerinde sunduğu tüm konfor detayları, MBUX infotainment arayüzüyle “Hey Mercedes” diyerek komut verme “şımarıklığı”, 5.1 saniyelik ışınlanma sprintleri, direksiyon üzerindeki elciklerle rejenerasyon yönetimi gibi “yeni otomobil kullanma stili”nin tadına premium seviyede ulaşmak mümkün. Ha, şu “Hey Mercedes”ten hala hiç hoşlanmıyorum, hem komutları tam algılayamıyor hem de aracın içinde -övgüyle söz edevek olsanız bile!- Mercedes deme özgürlüğünüzü elinizden alıyor, sohbet ederken “emredin, yapayım” diye lafa karışıyor…

 

Ancak;

Mercedes-Benz’in ilk elektrikli modeli EQC’yi değerlendirirken sadece yıldızın iddialı bir modelini değil, ülkemiz koşullarındaki elektrik alt yapısını da değerlendirmek gerekli sanki. Devamlılık ve sürdürülebilirlik için…

Mercedes-Benz standartlarında sunulan müthiş teknoloji gösterisine, Mercedes-Benz gibi bir markanın “Elektrik, şimdi olması gerektiği gibi” şeklindeki iddialı sloganına rağmen, EQC de vaat ettiği menzil erimeye başladığında, şarj azaldığında, bir dokunuşla yakınlardaki şarj istasyonlarını gösterse de anksiyete bozukluğu yapabilecek kapasiteye sahip! Otomobil çok iyi olabilir ki bir çok özelliğiyle kesinlikle öyle ama burası Almanya gibi baştan aşağı düzlük değil, Türkiye, yaşadığımız kent de yedi tepeli, üç köprülü, düzensiz ve kalabalık trafikli İstanbul! Güç bela ulaşacağınız şarj istasyonlarının çalışıp çalışmadığı, aracınıza gerekli desteği verip veremeyeceği net değil. Bırakın Bodrum’u, “Hadi Ankara’ya gidelim” deseniz şansınız yok. İdeal koşullarda çok titizlenerek kullansanız bile gideceğiniz mesafe 400 km civarında kalıyor!

Üstelik trafikteki, atmosferdeki, süratinizdeki ve ruh halinizdeki değişkenler bu menzili negatif yönde etkileyebiliyor. Sadece EQC için söylemiyorum, şu vakte kadar kullandığım onlarca elektrikli araç içerisinde tek gözüme giren Jaguar iPace de dahil hepsi için geçerli; bunların tümü, Türkiye gibi alt yapısını tamamlayamamış ülkeler için menzil iddialarına karşın, halen sahiplerinde anksiyete bozukluğu yapmaya aday birer şehir otomobili. İstanbul’da birkaç gün trafikte yaşanacak maceralar insanı tedavilik yapar! Sözüm çok kısa güzergahlarda kullanacaklar için değil, gerçekten otomobil kullanıp, sürüşüne menzil sınırı koymayacaklar için…

Otomobille beraber hızlı şarj için wallbox standart olarak veriliyor, bunun için ücret istenmiyor. EQC’nin infotainment ekranında şarj istasyonlarının yeri de görülebiliyor. Ha, istasyona kazasız belasız ulaşırsanız 35 dakikada 300 km menzile ulaştırabilecek şarjı yapabileceğiniz söyleniyor. Ama istasyondaki ünite araca uygun olmazsa boş yere beklemiş oluyorsunuz!

Mercedes-Benz Türk, EQC için 6 yıl veya 90 bin km boyunca altı bakım hediye ediyor! Aracın ağırlığının neredeyse yarısını oluşturan 85 kW’lık batarya da 8 yıl/160 bin km garantili. Ama bunların hiçbiri fiyatı ÖTV artışıyla bir gecede 400 bin TL artan EQC’yi cazibeli kılmaya yetemiyor. Şarj istasyonlarının, alt yapının eksikliğine çok da takılmamalı, devlet politikasında elektrifikasyon yok ki daha!..

+ Yüksek konfor ve mutlak sessizlik

+ Güçlü hızlanma

+ Teknoloji üssü kabin

+ Kaliteli malzemeler

+ Çok zengin donanım

+ Geniş kapı içi cepler

– Artan ÖTV ile yüksek fiyat

– Elektrikli otomobillerin menzil meselesi!

– Düşük sürüş hisleri

– Düşük maksimum hız

– Rakiplerden küçük bagaj hacmi

– MBUX’in aksayan yanları

 

Yakıt tipi: Elektrik

Motor gücü (HP): 408

Maksimum tork (Nm): 760

Vites kutusu: Otomatik

Maksimum hız (km/s): 180

0-100 km/s hızlanma (sn): 5.1

Menzil (km) 270-530

Ağırlık (kg): 2495

U/G/Y (mm): 4761/1884/1623

Aks mesafesi (mm): 2873

Bagaj hacmi (lt): 500