Reklam

MINI Cooper SE Electric

 MINI Cooper SE Electric

Yazı: Sarper SABUNCU

Herkes hala “aa Mini, ne şiriiin” diye çıldırıyor olabilir, sarısı da çok çekici ama fişten çıkarınca kazın ayağı öyle değil işte!

MINI’nin elektriğe geçişinden kaygılıydık. Fakat içimizde hep bir şekilde tatmin olacağımız hissi yatıyordu. En azından ilk elektrikli MINI haberini yazarken benim duygularım bu yöndeydi. Kullanıp yazmak ise daha maceralı bir görev olacak gibi.

Otomobille buluştuk, imzaları attık, teslim aldık, hava hemen bozmadan güzel fotoğraflarını çekebilmek için acele acele düştük yola. Sessiz kabinde usul usul elektrik gücünün tadını çıkardık, çekimini yaptık ve nihayet başbaşa kaldık. Fakat kafamda hep “neden bu otomobile ben biniyorum” sorusu var. Neticede Süreyya abi sıkı bir Mini tutkunu ve bilmeyenler için, kendisinin R56 nesli çok beğendiğim bir Cooper S’i var. “Artık yaşı geçiyor, yeni teknolojilere sebepsiz direnme sendromu başlamıştır” diye düşünerek yola koyuldum.

İki saati bulan çekim boyunca şarj %80 civarına düştü ve dört gün boyunca beraber olacağım için en yakın şarj istasyonunun hızını test etmek istedim. Daha önce aynı istasyonda Mercedes-Benz EQC ile kırk dakikamızı boşa harcamıştık. Rotada indiğim afili bir yokuşta enerji geri kazanım ayarlarını denedim, biraz “tek pedallı sürüş” olayına kendimi adapte ettim. Sürüş modları vs. derken şarj istasyonuna geldim. İndim, prize taktım, bekledim. Her şey yolundaydı.

Bir kahve içeyim, eve üç beş parça alışveriş yapayım derken 20-30 dakika civarı bir sürede şarj %99 oldu. Biraz daha yakından tanımak istedim. Dışarıdan bakıldığında hatrı sayılır bir farklılık görmüyorsunuz. Kaputtaki hava girişine kadar her şey orada. Sadece “Corona Spoke” jantlar ve kapalı tampondaki hava girişinden kendisini ayırt edebiliyorsunuz. Kabindeki tek önemli fark ise 5 inçlik dijital ekranlı gösterge paneli. Yani Mini Cooper SE kardeşlerinden tanıdığımız bir yüze sahip.

Fakat zamanla yeni bir insan tanıdığınızda olduğu gibi bir süre sonra artıları yanında eksileri de gözünüze çarpmaya başlıyor. Evet hızlanma muhteşem, ama insan biraz da teşvik edici sesler istiyor. Hele ki pıtır pıtır egzozlu MINI’lere alışmışsanız. Bunun bir de yavaşlama versiyonu var. Tamam, iyi güzel, bir anda yavaşlıyorsunuz ama nerede fren ne kadar çalışıyor, ne kadarında elektrik motorunun payı var bilmek istiyorsunuz. En azından ben bilmek isterdim.

Virajlarda da hiç tanımadığınız bir karakterle karşılaşıyorsunuz. Ağırlığını taşımakta zorlanan bir MINI. 259 Kilogram ağırlığındaki batarya bu durumu önlemek adına kabinin ortasında zemine yerleştirilmiş olsa da pek başarılı olamamış. Öyle ki otomobilin ağırlığı 1400 kilogramdan fazla. Yani 2.0 litre motorlu en yakın içten yanmalı motorlu kardeşinin yaklaşık 200 kg ötesinde. Gaz pedalından ayağınızı viraj içinde biraz fazla kaldırırsanız fren geri kazanımı nedeniyle bir anda fren yapmışçasına ağırlığın öne gelmesi durumu da var tabii. (Ed: ben buna “kapaklanma hissi” dedim.)

Buna bir de kış lastiklerini de eklediğinizde sonuç zaman zaman tedirgin edici olabiliyor. Bu durumun bir diğer sebebi de lastik basınçları. MINI’nin daha fazla menzil elde edebilmek adına önerdiği ekonomik lastik basıncı 42 psi. Bu basınçta şişirilmiş kış lastikleriyle yol tutuş adına fazla bir beklentiye girmemek gerek. Şarjdan sonra ilk fırsatta lastik basınçlarını sadece sürücülü ağırlık için önerilen seviyeye getirdiğimde durum fark edilir şekilde düzeldi. Ancak yine de Nisan ayında kış lastikleri, soğuğa rağmen kısıtlıyıcıydı.

Birlikteliğimizin üçüncü gününde Sarıyer’den Çatalca’ya gitmeye karar verdim. En yakın akaryakıt istasyonda lastiklerimi “Eco” basıncına getirdim ve %91 şarjla yola koyuldum. Kuzey Marmara Otoyolu üzerindeki benzincide şarj molası vereceğimi planlayarak biraz otoyol hızlarını deneyimlemek istedim. Maksimum 155 km/s hız yapan otomobil 0’dan 100’e çabuk bir şekilde ulaşabiliyor olsa da üç haneli rakamlarda eski ivmelenmesini aratıyor.

“Nasıl olsa hızlı şarj var” düşüncesiyle yaklaşık 40 km yol aldıktan sonra %62 şarjla şarj istasyonuna girdim. CCS isimli hızlı tip konnektörü çalıştırabilmek için 10 dakika uğraştıktan sonra istasyonda sadece 22 kW’lık şarj bulunduğunu fark ettim. Yine 15 dakika civarı bekledikten sonra %82 şarjla yola koyuldum. Tabii bu kez 90 km/s sabit hızla. Uzun lafın kısası %91 şarjla çıktığım 120 kilometrelik yolu tek şarj molasıyla tamamladım ama ömrümden ömür gitti. İşte o an “Neden bu otomobile ben biniyorum” sorumun cevabını aldım. (Ed: Planlanmış kötülük!)

%18’le döndüğüm evime yakın şarj istasyonunda otomobilin şarjı 3 saate yakın sürdü. Artık yanındaki süpermaketin çalışanlarıyla ahbap olmuş, vardiya değişim ve mola saatlerini öğrenmiştim. Tabii bu durum benim gibi göreceli olarak şehir dışında yaşayan ve evinde şarj imkanı olmayanlar için geçerli. Bu arada ev pirizinden şarj etmek gibi bir hırsınız varsa %20’den %100’e şarj süresi yaklaşık 9 saat. (Ed: Denedim, öyle olmuyor o iş!)

Halbuki bir gün evvel aynı şarjla evden çıktığımda Boğaz’ın başından sonuna üç saate yakın bir süre turlamış ve %50’den fazla şarjla mutlu mesut dönmüştüm. Fakat ertesi gün kendimi Süreyya abiyi ne kadar haklı olduğunu söylemek için arayıp bari şehir içinde az da olsa deneyimlemek için ikna ederken buldum. Aslında niyetim farklıydı: İronik bir şekilde kendisi o esnada 1.0 litre benzinli motorlu ve manuel şanzımanlı Fiat Egea’yı kullanıyordu. Kaderin cilvesine bakın; iki tane Mini meraklısı son model 184 HP’lik yeni MINI yerine Fiat Egea kullanabilmek için birbirine akıl oyunları oynuyor. (Ed: Auto Show’da yetiştik. Deneyim!)

 

Kilometre/saat, G kuvveti gibi ölçülebilir parametrelerde evet, heyecan yaşıyorsunuz. İçiniz bir hoş oluyor, koltuğa yapışıp virajda direksiyona sıkıca tutunuyorsunuz. Fakat bunu yaparken kendinizi sürekli iş makinası operatörü gibi sürüş modlarını, enerji geri kazanım ayarını değiştirirken buluyorsunuz. Vites değiştirmenin, otomatik vitesli otomobillerin direksiyon arkasındaki kulakçıklara hükmetmenin bile kıymetini anlıyorsunuz. En önemlisiyse kontağı çevirip kafanıza esen istasyondan yakıt alıp dilediğiniz yere gidebilmenin keyfini…

Evet, “aletırinkli” MINI’de de Jaguar iPace hariç diğer tüm elektriklilerin gerginliğini, stresini yaşayıp üç günde doya doya yaşayıp kazandığınız anksiyete bozukluğu teşhisiyle doktorun muayenehanesinden çıkıyorsunuz. “Kalır mıyım” stresiyle sırtınızdan akan terlerin kirlettiği koltuklar da yanında bonus!

Şirin tasarım, ilgi odaklığı apoleti, hızlı hızlanma, güzel ses sistemi, premium hisler tamam ama MINI’nin daha çok büyümesi gerek! Elektrikli ulaşım büyük adımlarla hızlı gelişiyor olabilir. Ama MINI halen güzel bir oyuncak, otomobil olmasına zaman var.

+ Hızlı hızlanıyor

+ Güzel oyuncaklar

+ Premiumm kalite

+ Sse sistemi

– Bağımlılık hissi

– Gazı kesince sürüş zevki bırakmayan kapaklanmalar

– Şarjda geçen zamanlar

– Düşük son sürat

 

Yakıt tipi: Elektrikli

Motor hacmi (cc): –

Motor gücü (HP/kW): 184/135

Maksimum tork (Nm): 270

Vites kutusu: Otomatik

Maksimum hız (km/s): 150

0-100 km/s hızlanma (sn): 7.3

Tüketim (şehiriçi/şehir dışı/karma) (kW/100 km): 17

Ağırlık (kg): 1440

U/G/Y (mm): 3845/1727/1432

Aks mesafesi (mm): 2495

Bagaj hacmi (lt): 211/731