Sen de paşasın, ben de paşayım, hadi hepiniz paşa olun…
2010’un toplamda 760.913, binek otomobilde 509.784 adet seviyesinde gerçekleşen satışları, Türk otomotiv tarihinin rekoru olarak geçti kayıtlara. 2005’te satılan 723 bin araç satışıyla ulaşılan rekor, kriz yıllarının ardından daha da gelişti. Sadece otomobil olarak bakıldığında, efsanevi 2000 yılının 466.748 adetlik rakamı artık gerçekten tarih oldu. Öyle ki sadece Aralık ayında bile 150 bin adede yakın araç satılırken, stoklar tükendi, kimi markalar 2011’e sıra yazmaya başladı.
Bu -elbette ki!- güzel gelişme üzerine onlarca kürsü kuruldu ve neredeyse bütün markalar bir sebepten birinciliklerini, mütevazı (!) olanlarsa en azından kendi rekorlarını ilan ettiler! Ama tabii ki birinci ancak bir tane olabilirdi. Bir de ona eşlik eden ikinciler, üçüncüler, beşinciler, onuncular… Ve bir de bu rüzgara kapılmak isteyen markalar… Kimi en hızlı büyüyen marka olduğunu (neye göre kime göre!), kimi ticari ve binek satışını birleştirip ulaştığı rakamla gelen birinciliği, kimi yıllanmış rekorunu kırdığını basın bültenleriyle, toplantılarıyla duyuruyor. Gerçekte ise konu binek otomobil satışıysa satış lideri net, tartışmaya gerek yok. Renault, ODD rakamlarına göre 2010 yılında binek otomobil pazarında 75.834 adetlik otomobil satışı ile %15 pazar payı ile 12. kez satış liderliğini elde etti. Fiat’ın ve Ford’un binek otomobil pazarında Renault’yu takip eden satış başarıları da ortada. Ama buna karşılık Honda’dan Subaru’ya, Suzuki’den Mazda’ya, Alfa Romeo’dan Volvo’ya birçok markanın şu ‘övünç’ günlerinde pozisyonu hayli düşündürücü… Marka çapında satış adetleri küçücük olsa da büyüme rakamlarının Otomotiv Distribütörleri Derneği gecesinde ‘gladyatör’ sayılıp rekor büyüme, hızlı büyüme gibi zorlama ödüllere boğulması, biraz komik durmuyor mu? Herkes ‘Ben de paşayım’ derse Tosun Paşa’dan farkı kalır mı?