Tanrıça gölde balık mı avlıyordu?

 Tanrıça gölde balık mı avlıyordu?

Bir otomobilin sürüş sırasındaki tutunma karakteri ve yolcular açısından en önemli beklentilerden biri olan konfor seviyesi, öncelikle süspansiyon özeliklerine bağlıdır. Otomobillerde yaygın olarak yağlı/gazlı amortisörler kullanılırken geçmişten beri alternatif çözümler de denendi. Gerçi günümüzde özellikle üst sınıf ve SUV formlu araçlarda yükseklik ve sertlik kontrollü gelişmiş süspansiyon sistemleri tercih ediliyor ama bunlar elektronik olarak kontrol ediliyor. Bunların atası yüksekliği “havayla” ayarlayabilen pnömatik sistemlerdi.

Yolculara bulutların üzerinde seyahat ediyormuş hissi veren pnömatik süspansiyon sistemleri, otomotiv dünyasının yenilikçi üreticisi Citroen’in bir armağanı. Son 20 yılda XM, Xantia, eski ve yeni C5 gibi modellerde karşımıza çıkan bu gelişmiş süspansiyon sistemi, Citroen dışında binek otomobillerde genelde leks segmentlerde ama artık çok daha gelişmiş özelliklere yer alıyor. Bu sistemin temeli sayılabilecek ilk uygulama, “hem gangsterlerin hem de polislerin kullandığı” Citroen Traction Avant’la otomobilseverlerin karşısına çıktı. Sistem ilk olarak bu otomobilin son üretim yılında, o da sadece en lüks versiyon olan Traction Avant 15CV-H’de denenmişti. Hazırlık olağanüstü bir otomobil içindi aslında. Asıl gösteriyse 1955 yılında tanıtılan efsanevi “tanrıça” DS modeliyle başladı. (Bu güzel unvanını DS’in Fransızca anlamı Déesse’den alıyor!) Otomobil Flaminio Bertoni’nin şekillendirdiği gövde tasarımından tek kollu direksiyon volanına kadar füturistik formuyla rakiplerinin tamamından ayrılıyordu. Otomobil için farklı bir evreye geçildiğinin kanıtıydı bu otomobil. O zamana kadar benimsenmiş otomobil kavramından çok farklıydı DS. “Yeryüzüne gökten düştüğü iddia edilen (!) bu yenilikçi otomobil, o dönemde Avrupa’da sadece birkaç seçkin markada yer alan hidrolik direksiyon ve hidrolik fren sistemlerini halk seviyesine indiriyordu. Hatta DS’te kullanılan fren diskleri, o dönemde sadece Le Mans’da yarışan Jaguar’larda görülebiliyordu. Otomobilde Avrupalı otomatik şanzımanların atası sayılan otomatik debriyaj kavramasının yanı sıra ağırlığı düşük tutabilmek için alüminyum motor kaputu ve plastik bazlı tavan gibi döneminin ilerisinde özellikler kullanılmıştı.

Anlaşıldığı üzere Citroen DS, bir devrimdi. Ama bütün bu özelliklerin arasında en öne çıkan gövdeyi üzerinde taşıyan eşsiz süspansiyon sistemiydi. Tanıtımı için Paris yakınlarındaki bir gölde toplar üzerinde yüzen bir DS ile reklam çekimleri yapılan otomobil, müşterilere yeni teknolojiyi en basit anlatımla duyuruyordu. Bu reklamın çekim arkası fotoğraf kareleri, çalışmayı ve tabii hidropnömatik süspansiyon sistemini tüm detaylarıyla açıklamaya yetiyor…
Üretimde kaldığı 20 yılda toplam 1.456.115 adet DS satıldı. Ekim 1958’de tanıtılan beş kapılı versiyonundan Ekim 1960’da tanıtılan cabrio versiyonuna, ambulansından ticari vanına kadar birçok modeli üretilen otomobil ralli parkurlarında da önemli başarılar elde etti. 1975’te üretimine son verilen Citroen DS, 1999’da düzenlenen “The Car of the Century” (20. Yüzyılın otomobili) yarınmasında Ford T Model ve Mini’nin ardından üçüncü otomobil seçildi.

1 Comment

  • Çocukluğumdan beri en favori otomobilim…inşallah günün birinde sahip olacağım buna 🙂

Comments are closed.