Tesla Model Y SR
2020’de yollara çıkmış bir otomobili 2024 biterken, üstelik de kesinleşmemekle birlikte, muhtemelen makyajlı versiyonun çıkmasına iki ay kala nihayet -ama günlerce- kullanmış olmanın tarifsiz hafifliği içerisinde yazı başına oturdum. Kimilerine göre bir devrim, otomobilin yeniden yaratılışı Tesla Model Y. Ama kimileri de elektriğin başrol oyuncusu olduğu halde çok da güven vermeyen bir şeytan icadı olarak değerlendiriyor. Tekerlekli tablet diyen de var, buzdolabı diyen de! Otomobilin 150 yıla yaklaşan geçmişiyle örtüşmeyen, belki de örtüşmek istemeyen, yenilikçi ve devrimci onlarca, belki yüzlerce teknoloji barındıran, Tesla’nın deyişiyle gereksizlerden arındırılmış bir crossover Model Y. Gövde boyutlarıyla C hatchback gibi görünmesine karşın yüksekliği onu crossover mertebesine pozisyonlamış.
Şubat 2025’te tanıtılması beklenen makyajlı versiyonda yeni burun yapısı ve kaputun önüne Cybertruck’taki gibi yerleştirilmiş bar tip farlar, yaya koruma amaçlı, çarpma anında arka kısmından 8 mm kadar yükselen kaput, ön tampona yerleştirilmiş bir kamera, C formlu yeni tip arka aydınlatma grubu ve bagaj kapağında logo yerine üzerinde Tesla yazan LED bar yer alacak. Yeni renk opsiyonlarının sunulacağı Model Y Juniper’in kabininde malzeme kalitesi artırılırken yeni tip direksiyon simidi ve arka yolcular için 8 inçlik dokunmatik bir ekran koyulması söz konusu.
Otomobil tasarımları uzun yıllardır birbirine benzemişken yepyeni bir marka olarak Tesla’nın -satış ve sonrası hizmetlerde olduğu gibi- yeni bakış açıları yansıtmasını umanların avucu boş kalabilir. Franz von Holzhausen’in elinden çıkma gövde, adeta Alman kökenli Amerikalı tasarımcısının genelde konseptlerde kalmış kariyerinin bir karışımı gibi. Babası da bir endüstriyel tasarımcı olan Holzhausen’in otomobil tasarımcılığına başlangıcı, 1992’de katıldığı VW’de New Beetle’nin prototip hazırlıkları ile gerçekleşiyor ve ortaya sonradan yeni kaplumbağa olacak Concept One çıkıyor. Sonra transfer olduğu General Motors’ta kardeş modeller Saturn Sky ve Pontiac Solstice tasarımlarını üstleniyor Holzhausen. 2005 yılında Mazda’ya geçiyor ve Kabura ile Furai konseptlerini dizayn ediyor. Bu sıra dışı tecrübelerin ardından 2008’deyse Tesla’ya geçiyor. Ne var ki çiçeği burnunda markanın ilk model tescili 2013’ü buluyor. 14 Mart 2019 tarihindeyse Tesla’nın Hawthorne, California’daki tasarım stüdyosunda yapılan etkinlikle Tesla Model Y’nin özellikleri ilk kez açıklandı ve araç da görücüye çıktı. Yeni bir markanın kullandığım ilk modelinin tasarımcısının geçmişini de öğrenmek ve yazmak istedim. Gerçi modelin artık yeni bir yanı kalmadı, 2020 yılında yollarla tanışan Model Y, ülkemize 2023’te ancak gelebildi! Şimdi geçelim Model Y’ye.
Biri uzun menzilli ve dört tekerlekten çekişli, hani arkasında Dual Motor yazısıyla merak uyandıran, diğeri arkadan itişli, daha düşük güçlü iki versiyonu olan otomobilin e-motoring’e test için geleni bu araç SR versiyondu; yani standart menzilli Model Y. Son derece yalın gövde hatlarına sahip Model Y, bir elektrikli aracın en önemli ihtiyaçlarından aerodinaminin de hakkını veriyor. Düşük rüzgar direnciyle akıp gitmeye hazır adeta. 4751 mm uzunluğundaki gövde hatları aerodinami uğrunda fazlasıyla yumuşak. Bıçkın erkek sürücüleri bu araçta görmek zor olabilir. Sanki biraz feminen bir hali var. Modası geçmek bilmeyen su damlası formu (kimileri yunusa benzetiyor!), Tempra’ları aratmayan yüksek arka tasarımla tamamlanıyor. Ama hatırlarsak, arka görüşü eleştirilen sedan Tempra’da bile arka cam sileceği vardı. Tesla Model Y’de ise yok. “Teknoloji üssünde buna mı takıldın?” demeyin, otomobilin geleneksel gerekleri her zaman trendlerden önemlidir. Gövdenin görüş açıları tam anlamıyla elektronik güvencelere bağlanmış. Ne var ki önde ve yanlarda sorun olmamasına karşın arka çapraz ve geri görüş gayet zayıf. Tamam, kör nokta uyarıları geliyor ama yüksek arka bölümün görüşü sadece geri görüş kamerasında.
Araca yaklaştığınızda Tesla kartı ve uygulamayı yüklediğiniz akıllı telefonunuz mutlaka elinizde olmalı. Araç sizi bunlarla tanıyor ve uyanıyor. Gömülü kapı kolu çok da ergonomik değil ama kapı bir şekilde açıyor ve “hiçbir şeyin olmadığı” ferah iç mekana geçiyorsunuz. Cam tavan sayesinde kabin ferak ve aydınlık. Hiç bir şey yok derken bu bir eleştiri değil, yalınlık vurgusu! Ha lüks arıyorsanız, pek bulamayacağınızı söyleyebilirim. Bu minimalist bir tasarım arabası. yani konfor, sadelik ve işlevsellik ön planda. Ama onlar içinde çalışmanız gerekiyor. Kabinde yükseltilmiş oturma pozisyonu ve alçak gösterge paneli sürücüye yola hakim olacağı bir ön görüş sunuyor. Her şey 15 inçlik büyük ekrana toplanmış, ortalıkta düğme, kol, sürgü vs eski usül hiçbir şey yok. Tabii mecburen solda sinyal kolu, sağda manevra yönünü seçmek için Mercedes’lerdeki vites kolu gibi bir yön seçici. İlginç bir malzeme kalitesi tercih edilmiş. Tipik Amerikan yaklaşımı. Açıkçası biraz daha iyi olmasını beklerdim. Kokpiti ortalamış ekranın arkasından 1970’lerdeki ahşap kaplı Amerikan stationlarına gönderme yaparcasına mobilya panel geçiyor. İki tane telefon şarj paneli var, bolca da saklama gözü…
Yapılacak işlemlerin büyük bir bölümü büyük ekrandan seçilip direksiyon üzerindeki iki düğmeyle yapılıyor. Kimileri de tamamen ekrandan, silecek fasıla seçimi mesela! Bagaj kapağını da ekrandan açıyorsunuz ön kaputu da. Kapatırken kaputu yukardan güçlüce indirmek yetmiyor, kibarca indirip logo üzerinden bastırmanız gerekli. Bildiğimiz yerden gelen tek şey var, direksiyonun ortasına bastırınca korna çalıyor! Ortalıkta düğme olmaması modernlik mi kolaylık mı tartışmaya açık. Sürüş odaklı olduğum için öncelikle sürüş sırasındaki kullanışlılığa ve güvenliğe takılıyor aklım. Dururken yapılan ayarlar tamam da giderken aniden artan yağmurun şiddetine göre yapmak isteyebileceğim fasıla değişikliği başıma dert açmasın da! Ha, ya da sürekli sinyal kolunun ucundaki düğmeye basarak sileceği manuel devreye alacaksınız. Ekrandaki fonksiyonların yerlerinin daha belirgin olmasını tercih ederdim. Tamam ekranda olsun ama en azından birer ikonları mı olsaymış mesela? En azından büyük büyük ikonlar olmalıydı. Gerektiği anda neyin nerede olduğunu aramak zorundasınız!
Araç özellikleri dışında bir çok uygulama da yine ekrandaki ikonlar üzerinden. Navigasyondan araç içi ve dışı kameraya, telefondan radyoya, podcastlere, Netflix’e Zoom’a, Youtube’a kadar! Birçok markanın güvenlik nedeniyle koymadığı her uygulamayı Tesla koymuş! Bu arada boşalan bataryayı şarj ederken sıkılmamak için oyunlar da oynanabiliyor. Ekran üzerindeki uygulamalardan karaoke şarkılar söyleyebilir, Spotify’dan şarkı seçebilir, bluetooth özelliklerinden yararlanıp telefonunuzu bağlayabilirsiniz. Bunun dışında otomobil tasarım ciddiyetine su karıştıran bir başka “özellik” de Model Y’nin gaz çıkarması! Eğer ekrandan ayarlarsanız, örneğin sinyal verdiğinizde kabinde “osuruk sesi” duyuluyor. Neyse ki devreden çıkarılırsa da sinyal veriyor! Sinyal verince yan kamera görüntüsünün ekranda çıkması olumlu bir özellik. Genç tasarımcılar yüzyılı aşkın otomobil klişelerini epeyce kafaya takmış ve içinde yolculuk dışında keyifli vakit geçirilebilen, eğlenceli bir ulaşım aracı üretmiş anlaşılan! Bilemiyorum, belki de şehirlerin artan trafik yoğunluklarında gerekli olan app’lerle dolu bir ekran! Bizim bildiğimiz otomobil böyle bir şey değildi.
Yaşı yüzyılı aşmış dev otomobil firmalarında sesli, komut sistemleri doğru dürüst çalışmazken bunu Tesla’dan beklemek haksızlık olabilir. Araçta sesli komutla da bazı fonksiyonlar kullanılabiliyor, örneğin torpidoyu aç, ısıt, soğut gibi komutlarla ekrana dokunmadan klima ısı ayarı yapılabiliyor. Ama tabii ki Tesla’da da bu işler çok verimli değil. Düşünün ki ekrandan yapmak bile bazen daha hızlı oluyor. Ama sizi mutlu edecekse Model Y’de ısı pompası olduğunu belirteyim.
Koltuklar pek de rahat diyemem. İki saatlik kullanımların ardından hep bir bel ağrısı hissettim. Normalde alçak oturumlu bir otomobil kullanmama karşın böyle bir şey yaşamıyorum. Deri kalitesi de pek yüksek değil, suni olduğunu aşırı belli ediyor ve zaten bu konu umursanmamış gibi. Ama yaz aylarında terlemekten pişik olan totoların sahipleri çok kulak çınlatıyordur:) Geleneksel Amerikan otomobili gibi zaten değil ama rahat ettiren dirilikteki koltukların hepsinde -bu kadar elektrik cennetinde!- ısıtma fonksiyonu da mevcut. Ne var ki arka koltukların ısıtması da sadece kokpitteki ekrandan açılıp kapatılabiliyor! Fazla mı sürücü odaklıyız, nedir? Kapıları düğmeye basarak açıyoruz. Aksi bir durumda ABD’de kapıların açılamadığı için yanan Tesla yolcularını aklımıza getirmemeye çalışıyoruz. Tepemdeki cam tavan tamam, aydınlık kabinde ferahlık sağlıyor ama bir perde ya da separatörün olmaması güneşli günlerde fazla ışıktan rahatsızlığa dönüşebiliyor. Yağmurun pıtı pıtı üzerinize yağması çok keyifli ama yaz sıcağını düşünemiyorum. UV filtreli olsa da cam tavana örneğin Audi E-TRON ya da Renault Rafale’deki gibi dijital perdeleme getirilmeli. Ve bu cam tavanların çatlama şikayetleri giderek kronik sorun haline geliyor gibi…
Dediğim gibi arka cam sileceği bulunmayan Model Y’nin neyse ki ön ve arka cam buz çözücüleri kışın sürücünün yanında. Tabii ki o da merkezi kumanda birim durumundaki ekranda. Bu arada istenirse direksiyon ısıtma sistemi de araca bindiğiniz andan itibaren ellerinizi ısıtabiliyor. Ama sabah buğularını, kırağılarını ya da çiği olduğunda manuel olarak elinizle temizlemeye hazır olun! Ya da eski usül torpido gözünde bir kaset kapağı bulundurun:)
Model Y’de bazı şeyler acaba sadece değişik olsun diye mi yapılmış diye düşünüyorum. Gelenekseli kırma çabaları seziliyor. Mesela güneşliklerdeki makyaj aynaları. Alıştığımız plastik ayna koruyucuları yerine iPad’lerin ekranını örten, son dönemde Jeep Avenger ve Fiat 600’de gördüğüm smart coverlardan kullanmış iç mekan tasarımcısı. Üstelik kapak yukarı açılmıyor, aşağı sarkıyor! Sahiden neden ama ya? Bagaj zemininin altındaki derin kuyuda şarj kablosu yer alıyor.
Model Y ile yolculuk nasıl bir şey? Otomobil bir çok kavramıyla yabancı olduğundan ürkek gaz tepkileriyle başlayan sürüş, biraz ısınınca çıtayı hemen yükseltiyor. Soğuk elektrik motorunun sunduğu olağanüstü yüksek torkun tadını çıkarmaya başlıyorsunuz. Pedala bastığınız zaman -uyguladığı tüm karşı güce rağmen!- Tesla 2 tonluk ağırlığını umursamaksızın çakan şimşek gibi hızlanıyor. 0-100 km/s hızlanması 7.5 saniye. Ara hızlanmaları da nefis. 217 km/s hıza kadar çıkabiliyor ama bunu denemek çok da içimden gelmiyor. Çünkü tüm elektrikli otomobillerde olduğu gibi bataryanın tüketimi, şarj istasyonu bulabilir miyim kaygısı hep ön planda. Eğer hayatınızı EV’lerin şarj durumu ve istasyonlarına göre planlayacak başka bir hayat modelini seçmezseniz o kaygı hep aklınızda. Yaşadığınız ev müsaitse şarj panelinizi kurmak içinizi bir nebze rahatlatabilir. Yoksa “çevreci bir yaşam tarzı uğrunda” adanmışlık gerekli… Şu karşı güç meselesine gelirsek, normal otomobillerde gaz verdiğimiz pedalın benzeri Tesla’da güç emrini veriyor. Ne var ki pedal alıştıklarımız gibi değil, daha sert, hissiz ve karşı güç uyguluyor. Bu beklenmedik back force, bir süre sonra insanın bacağını yoruyor! Ve tek pedal sürüş modeli, ayak güç pedalından çekildiğinden yaşattığı yığılmayla frene basmaya gerek bırakmıyor belki ama kullanım akıcılığı törpüleyen bir durum yaşatıyor. Geleneksel otomobil alışkanlıklarından vazgeçmekten hoşlanmayacağınız bir durum daha! Tesla bu kadar müthiş hızlanırken, ayak güç pedalından çekildiğinde yaşanan kendi yığılmaları haricinde sürücü kontrollü yavaşlamalar için direksiyon üzerinde paddle shift elcikleri istiyor. İnsanın kendisini makineye bu kadar teslimi iyi hissettirmiyor.
Zengin donanımlı araçta sunulan otopilot fonksiyonu yanılmalara çok açık bir görüntü sergiliyor. Otoyolda sakin sakin işini hatasızca yapan sistem şehir içindeyse bazen saçmalıyor. Gördüğü her işarette sürüşe müdahil tavır gösteriyor, ani yavaşlama eğilimine giriyor. Otomasyon o kadar da iyi bir şey değil, sürücüye de pay bırakılması gerek. Ya da dur kalk trafikte aralara giren yaya ya da satıcıları risk olarak algılıyor, beklenmedik duruşlar yapıyor.
Elimdeki Model Y’nin menzili 455 km. Eğer kontrollü, bilinçli kullanırsanız elektrik tüketimini 13-14 kw civarında tutabiliyorsunuz. Ama kontrolden çıktığınızda 57.5 kw/h’lik batarya hızlı eriyor. O yüzden basacakken basmaktan çok defa vazgeçtiğiniz oluyor. Azalmakta olan şarj, Demokles’in kılıcı gibi gibi tepenizde sallanıyor. Şarj kelimesi hayatınızın bir parçası oluyor. Navigasyon sisteminde yakında görünen ya da fiziksel olarak kavuştuğunuz şarj istasyonları mutluluğunuza mutluluk katıyor. Bir de şarj süresi meselesi var tabii. Şarj istasyonunda kabloyu sol stop lambasının ardındaki sokete yerleştirdiğiniz zamanki mutluluk sürüşten daha zevkli olabilir. Hiçbir elektrikli otomobilde bir kahve içme süresi masalı gerçek değil tabii ki! Eğer hızlı (180 veya 300’lük) bi yerde şarj ederseniz %10’lardan %80 gelmesi herhalde bi 25-30dk sürüyor. Ama şarj ayarını %100’e ayarlayıp tam doldurayım derseniz, yaklaşık 1 saat civarı sürebiliyor. Kahve molası, yemeğe dönüşüveriyor. Yolu az vakti geniş kullanıcılar için daha ideal. Acelesi olanlara yetişemeyebilir bu modern araç.
Tesla Model Y’nin manevra kabiliyeti hiç parlak değil. Dönüş çapı 4×4 arazi araçları ya da kamyonetler gibi geniş, U dönüşlerinde birkaç manevra yapmak gerekiyor. Süspansiyonu ise ayrı bir konu. Tamam 19 inçlik jantların üzerinde ilerliyoruz, gereksiz sertliğinin bir kısmı 255/45/19 ebatlı büyük çaplı jantlar ve düşük yanaklı lastiklerinden kaynaklanıyor ama gövde için yaylanma konforu diye bir şey olmadığı da ortada. Yoldaki engebeler ancak kalın kesilmiş bir bonfile üzerinde absorbe ediliyormuş hissi var. Araçta çoğu kullanıcının yakındığı trim sesi geliyor. Kullandığım beş gün boyumca bana eşlik eden ama kaynağını saptayamadığım bir ses vardı.
Müşterilerine araç için 4 yıl veya 80 bin km, batarya içinse 8 yıl veya 160.000 km garanti sunan markanın servis konusundaki yetersizliği ve özellikle yedek parça bekleme süresinin uzun olması, bir çok Tesla kullanıcısından eleştiri alıyor. Ne yazık ki aylarca parça bekleyenler olduğu bir efsane gibi dilden dile yayılıyor. Bu konuda mutlaka çözüm üretilmeli.