Volvo EX30 Extended Range

Hepimiz farkındayız ki, elektrifikasyon sürecinin başından beri bildiğimiz hiçbir şey geride kalan 100 küsur yılda olduğu gibi değil. Ne Mercedesler Mercedes gibi ne BMW’ler BMW gibi ne de diğerleri… Dolayısıyla Volvo’nun da bu büyük değişimde/dönüşümde yerini alması kaçınılmaz bir durum. Nedir bu dönüşüm? Elektrifikasyon sürecinde pozisyon olarak en doruktaki markadan başlayıp en alt seviyelere kadar her birinin içten yanmalı motora sahip geleneksel otomobillere göre daha kolay ulaşılabilir fiyatlı ama daha kısa ömürlü, bir akıllı telefon gibi birkaç sene sonra değiştirilmeye yönelik tasarlanıyor olması. Satarken kullanım ömründen geriye ne kadar kalmış, batarya ya da “bakım gerektirmediği” lanse edilen elektrik aksamları ve ikinci el değeri ne olur pek kestiremiyoruz ama planlanıyor ki yeni bir çağda yeni yöntemlerle sürüp gitsin… Bu strateji otomobillerde ortaya birbirlerine yakınlık-benzerlik gibi durumlar çıkarıyor. Her üretici kendi marka kimliğini öne çıkarsa da bakıyoruz elektrikli otomobiller aynı laboratuardan çıkmış gibi giderek birbirine benziyor. Yalınlıkla premium görünen Volvo onlardan daha üst seviye donanımlarla ayrılma peşinde.
2020 civarında içinde bulunduğumuz 2025’i global satışlarının yarısını tamamen elektrikli modellerden oluşması hedefiyle sınır seçen Volvo, bu amaca ulaşabilmek için uygun fiyatlı elektrikli modellere ihtiyaç duyuyordu. EX30 bu hedef doğrultusunda kolay ulaşılabilir, çok satabilir, markaya yeni müşteri profili yaratabilir bir model olarak geliştirildi. Daha genç bir profil için daha eğlenceli ve elektrikli trendlere uygun! Volvo EX30, Geely yönetiminde Çin finansmanıyla üretim yapan İsveçli otomotiv devi Volvo’nun en küçük SUV’si. Geely’nin Sustainable Experience Architecture (SEA) platformu üzerinde geliştirilen araç, alt yapısını “ileri akrabaları” Smart #1, Zeekr X ve Lynk Co Z20 ile paylaşıyor. İlk olarak 2023’te tanıtılan araç, Çin’de Zhangjiakou ve Belçika’da Gent fabrikalarında üretiliyor.
Değişik bir Volvo. Pek uzun yıllardır alıştıklarımız gibi heybetli, gösterişli değil, yeni zamanların tasarımı, belli. Yalın, aerodinamik, sert Volvo hatları yok. Geleneksel İskandinav minimalistliğinden daha ileri bir durum var. Volvo karakterini en çok farların arasındaki amblemine borçlu. Geri dönüşümlü (25% aluminyum, 17% çelik ve 17% plastik) malzemelerden oluşturulan gövde markanın diğer modelleri kadar özgün değil, Volvo çizgileri var ama daha cılız, baskın değil, yola çıkmış konsept gibi görünüyor. Biraz LED farlar, biraz da -elektriklilere özel türlerden hani!- jantlar fark yaratıyor. Arka tasarım da hayli sade, cam da en çok geri görüş kamerası ve sensörlere güvenir türden küçük! Markanın 1970’lerde küçük otomobil akımına uyum için geliştirdiği Volvo-DAF 300 serisinden beri herhalde en küçük modeli. Ama elektrik açısından bakarsak XC40’tan türetilen C40 crossover-coupé’yi dışındaki en küçük modeli. Öyle ki Ford Focus bazlı üç kapılı hatchback C30’dan bile 20 cm kısa! Keza 1980’lerin beş kapılı hatchback’i Volvo 480’inde bile! Sanki boyut olarak VW ID3 ya da Peugeot e-2008 ayarlarında. Uzunluğu 4.233 mm olan gövdenin 2650 mm’lik aks mesafesi, beş yolcu için yeterli yolculuk alanı sağlıyor. 400 litrelik bagaj kapasitesi de kullanıcıların hizmetinde. Koltukları yatırınca alan genişliyor ama bu araç eşya taşımak için hayli zarif.
Otomobile otel odasına girer gibi kart okutarak girdikten sonra içeride bizi gövdeden daha da sade bir ortam karşılıyor. Birçok EV gibi sade olan kabinde zaten yıllardır bu yönde bir tasarımı benimseyen İsveçli marka elektrikli küçüğünde yalınlığın hakkını vermiş. Kokpitin ortasındaki dikey tablet dışında göğüs bomboş diyebiliriz. Volvo için bile alışılmadık bir boşluk bu. Tesla gibi, Togg gibi ve hepsi birbirinin kopyası birçok Çinli gibi onlarca fonksiyonun tümü 12.3 inçlik bir ekrana sıkıştırılmış. Elektrifikasyon sürecinde çoğu markanın yöneldiği 1970’lerin Austin Allegro stili direksiyon simidinin göbeğinde az da olsa fiziki düğme var ama onlar da pek alıştıklarımız gibi sayılmaz. Kullandıkça alışılıyor gerçi.
Sürüş başladığındaysa eksikler fark edilmeye başlanıyor. Formuna alışması zor direksiyonun ardında dijital de olsa bir gösterge arıyor insan. Keza uzun farlar yandığında o geleneksel mavi sembolü görmek istiyor gözler. Hızı (ya da diğer sürüş verilerini) sıkıştırıldığı ekrandan takip etmek zor ve keyifsiz. Kabinde göz önündeki en sofistike unsur, ekranın arkasındaki dijital Harman Kardon müzik sistemi olsa gerek! O da değişik, kapılarda hoparlörler olmadığı için yeterince tok değil. Tıpkı kapı cepleri gibi biraz zorlama tasarımlar… Sadece kabinde premium bir tanıdık logo görmek iyi hissettiriyor. Tabii meraklısına… Ama dörtlü ikazın en azından ekran dışında bir yerde olması daha iyi olabilirdi. Hani acil durumlarda aramamak, temel işlevleri yöneten düğmeleri ıskalamak için… Daha çok güvenlik adına.
EX30’da elektrik motorunu çalıştırma ya da kapatmak için ayrı bir düğme yok. Her şey manevra yönünü belirlediğimiz kol üzerinden gerçekleştiriliyor. Koltuğa oturup kartı orta konsoldaki yerine temas ettirdiğinizde EX30 sizi tanıyor, canlanıyor ve elektrik motoru da hareket emri bekler pozisyona geçiyor. Direksiyon kolonundaki kolu D’ye aldığınızda ilerlemeye hazırsınız. Durduğunuzda kolun ucundaki P düğmesine bastığınızda da yolculuk süreci tamamlanıyor! Kartı alın, çıkın ve yine C sütunundaki noktaya okutup araçla vedalaşın. Bu kadar basit! Mesela cüzdan da kart taşımak güzel belki ama valeye kart vermek tuhaf, değişik olduğu kesin ama acaba fazla mı basit? Kimbilir, belki de basit güzeldir diyenlerin ilgisini çekecektir bu yöntem.
Aracı canlandırdıktan sonra “kimlik” kartını kenara çekip aynı yerde akıllı telefonunuzu şarj edebiliyorsunuz. Kemikleşmiş kavramlar baştan aşağı değişime alınmış gibi! Kokpitte yolcu koltuğunun önünde torpido gözü aramak tamamen boşa harcanacak bir çaba olur. Çünkü EX30’un torpido gözü, ekranın altında küçük bir pazar sepeti gibi açılıyor. Tabii ki ekrandaki bir ikona basarak! Ama biraz küçük mü ne? Yumurtaları koydunuz, domateslere yer kalmadı! Bunlar Volvo için beklenmedik detaylar. İç kapı kollarının cılızlaştırılmış tasarımı bile premium bir araçta yadırganabilir türden! Kapılarda görülemeyen cam açma düğmeleri koltukların arasındaki kol dayanağının önünde. Ön iki camı kumanda eden bu düğmeleri Rear yazısına dokunarak arka camlar için de kullanmak gerekiyor, düğme çokluğundan çekinmiş tasarımcı. Kol dayanağının ardında arka koltuk yolcuları için de iki cam düğmesi yer alıyor. Ekonominin sınırları biraz zorlanmış sanki! Kapı kilitleri de yine aynı bölgede!.. Ne cam kumandaları ne de kapı kilidi için pratik diyemiyorum. Kol dayanağının altına çekmece gibi önlü arkalı yerleştirilmiş bardaklıklar, sürücü ve yolcu bardakları karıştırmadığı sürece iyi bir fikir gibi görünüyor. Ne yazık ki kabinde sürüş sırasında dikkat dağıtıcı fazla unsur var. İsmi güvenliğe odaklanmış bir Volvo’nun bundan çok daha basit ve kullanımı kolay, dikkat dağıtmaktan çok daha güven verici olması beklenecektir.
Kokpitin ortasına dikey iPad gibi kurulmuş tablet ekran, elektrikli kompakt Volvo’nun kumanda birimi. Tıpkı Tesla veya Togg ya da birçok EV araç gibi EX30’da da klimadan radyoya birçok fonksiyona buradan dokunarak kumanda ediliyor. Cam sileceği silme aralığı, ayna ayarları, bagaj kapağı açma kapama ya da belirttiğimiz gibi torpido gözü açılışı yine bu ekrandan ikonlara dokunarak! Fiziki kumandaların kesinliğinden uzak, hareket halindeyken isabet sorunsalı yok değil! Şerit takibi, sürücü dikkat uyarısı veya hız sınırlayıcı gibi asistan sistemler de keza öyle! Ekrana yüklenmiş Youtube, Spotify, oyunlar ya da CarPlay fonksiyonları da aynı şekilde. Aracın bilgi-eğlence sistemi, Google yazılımı tarafından destekleniyor ve başarılı bir navigasyon sistemi var.
EX30’un kabinindeki tekstil döşemeler geri dönüşümlü malzemelerden üretilmiş. Koltukların, gösterge panelinin ve kapıların döşemesinde eski kot, keten ve yaklaşık %70 oranında geri dönüştürülmüş polyester içeren yün karışımı gibi çeşitli geri dönüştürülmüş ve yenilenebilir malzemeler kullanılıyor. Kalitesiz değil ama ekonomik seçimler olduğunu hissettiriyorlar. Sürücü koltuğunun elektrikli kumandası, koltuk arkalarındaki kanguru cebi misali cepler, EX30’u en ekonomik Volvo yapan detaylardan bazıları…. Ama fonksiyonellik göz ardı edilmemiş. 12 yönlü elektrikli ayarlanabilir sürücü koltuğu ile ideal konumunuzu hızlı ve rahat bir şekilde bulabilirsiniz. Uzunluk, yükseklik, yaslama, yatırma ve 4 yönlü bel desteği gibi birçok şekilde uyarlanabiliyor. Koltuk ayarları, koltuk minderinin yan tarafındaki çoklu düğmeyle yapılıyor. Bu ayar, orta ekrandaki bir görünümle destekleniyor. Yeterince net olmadığını birileri fark etmiş olmalı. Sürücü koltuğu ve yan aynalar için ayarlar, kişisel profilinizde saklanabiliyor ve kişisel akıllı kart anahtarınıza veya küçük anahtarınıza bağlanabiliyor. Entegre kafalıklı ön koltukların formu, tipik Volvo tasarımına benziyor. Aracın arka camına küçük dedik ama sensörleri sayesinde EX30 arkadan yaklaşan bisikletlileri bile fark edip sürücüyü uyarabiliyor! Sadece bu değil ki, markanın güvenlik anlayışına uygun olarak otoyol sürüşlerinde Pilot Assist ile şerit değiştirip sollama sırasında yandaki araçlarla güvenli mesafeyi de koruyabiliyor. Akıllı hız sabitleme sistemiyle aracın hızını önünüzdeki araçla olan mesafesini koruyacak şekilde ayarlıyor. Ve son olarak tepkisiz, uyuyakalmış ya da rahatsızlanmış bir sürücü tespit ettiğinde uyarılarına yanıt alamazsa aracı güvenle durduruyor. Dijital güvenlik ve konfor bu seviyede yani!
Otomobilin enerji kaynağı 64 kW’lık bataryası. Tabana yerleştirilmiş bataryanın aşağı çektiği ağırlık merkezi, dingin direksiyon ve tabii 1850 kg’lık ağırlığıyla oturaklı sürüş sunan EX30, sürücüsüne arkadan itişli olmanın keyfini sunuyor. Yüksek torkla keyifli hızlanmalar yapabilen EX30, dinamik bir EV. 64 kW’lık NMC (nikel, manganez, kobalt) batarya, 400 km civarında menzil sağlayabiliyor. Sessizce, bir hayalet gibi hızlanan EX30, sahip olduğu 150 kW/204 HP gücün tadını çıkarmaya çalışırsanız menzili o oranda kısıyor. 343 Nm’lik torkun arka akslardan sağladığı itiş gücü gerçekten keyifli. Tamam 6.5 saniyelik 0-100 km/s hızlanmalar da keyifli ama hep bu lezzeti isterseniz menzil de tüm elektriklilerde olduğu gibi hızla kısalıveriyor. EX30’da maksimum hızın diğer tüm Volvo modellerinde olduğu gibi 180 km/s’de sınırlı olduğunu belirtmeliyiz. 180 km/s de ne kadar güvenli tartışmaya açık. Ancak bu performansın tadını çıkarabilmeniz için öncelikle aracın merkezi ekranından kaynaklanan dikkat dağıtma yatkınlığını dizginlemeyi öğrenmelisiniz. Çok fazla uyarı sesi geliyor, onları azaltmak gerekiyor. Ve EX30 hızlı hızlanıyor, herkese, özellikle de hedefteki genç kitleye göre olmayabilir, fazla gelebilir, sakin kullanmak gerek. Virajlarda da geleneksel otomobillerden farklı eğilimlerde. EV’ler içten yanmalı motora sahip otomobillerden farklılar, alışkanlık gerekiyor.
Tek pedalla kullanılabilen EX30’da ilerleme emri verdikten sonra ayak pedaldan çekildiğinde yavaşlama -bir yandan da pili rejenerasyon ile şarj ederek!- başlıyor. Tek pedalla sürüş ayrı bir kullanım modeli, keyif alanlar kadar almayanlar da var. Sürekli yığılarak araç kullanmak mı gerektiğinde frene basmak mı? Her şeyin ekonomi üzerine kurulu olduğu bu otomobilde üç kademeli rejenerasyondan sürüş stilinize en uygun olanı seçmek gerek. Aracın 150 kW/204 HP’lik elektrik motoru arka aksın ortasında olduğu için kaputun altına yalıtım malzemesi koyulmaya gerek kalmamış. Zaten elektrik motorundan geçmişin T6’larının homurtusu da yayılmıyor! Ve yetkisiz ellerin dokunup çarpılmaması için de elektrik motorunun üstü tamamen kapatılmış.
Bazen kapı camlarından rüzgar sesi alsa da genelde huzurlu, olgun ve oturaklı sürüşler sağlayan araç, sert ve hızlı dönülen virajlarda poposunu oynatarak sürücüsüne arkadan itişli olduğunu hatırlatıyor. Islak zeminde 343 Nm’lik itiş de alışkın olmayanları sakin kullanmaya yöneltiyor. Bu da aslında İsveçli markanın 1990’lar biterken vedalaştığı arkadan itiş konseptine bir özlem sayılabilir. Normal kullanımlarda risk yaratan bir durum yok ki zaten önden kaymıyor, arka kısım hareketlenirse o da kolayca kontrol altına alınıyor. Gövdenin -özellikle de bir crossover için!- virajlardaki stabil karakteri güven verici. Gövdenin ağırlık dağılımı ön-arka ağırlık dağılımının 48:52 şeklinde. Genel olarak sürüş hissiyatı da yalın, konforlu ama diri bir süspansiyonu var. Bu dirilik tekerleklerin büyüklüğüyle kısa sert darbelerde biraz sarsıntıya yol açabiliyor. Bazı asfalt türlerinde de yuvarlanma sesini duyabiliyorsunuz.
Hızlı şarjla 27 dakikada (yine de kahve içme süresi değil:) ) %80’e kadar doldurulabilen batarya, şehir şebekesinden şarj edilmek istendiğinde 8 saatte %100 doldurulabiliyor. Yaşantı otomobilin bataryasına göre planlandığında şehir trafiğinde sorun olmayabilir. Ama uzun yola çıkıldığında tüm elektrikli otomobillerde olduğu gibi şarj noktalarını iyi belirlemek yol notlarını güzel çıkartmak gerekiyor.
Gücü -belki de fazlasıyla- yüksekse de bu bir performans otomobili değil, bildiğimiz Volvolardansa hiç değil. Günümüzün Uzakdoğu trendlerine uygun, genç ama ekonomik ve ekolojik sürüşler için geliştirilmiş tamamen elektrikli bir cihaz. Beklentileri bu cümle içerisinde netleştirmek gerekiyor. Şu bir gerçek ki EX30 birçok modern özelliği olmasına karşın o alıştığımız en iyi Volvo modellerinden biri de değil. İsveçli üreticinin en uygun fiyatlı kompakt SUV’si, elektrikliler arasında iddialı bir fiyata sahip. Bugün 2.173.000 TL’den başlayan fiyatıyla Tesla Model Y’ye rakip olabilen bu Çin işi Volvosu, birçok özelliğindeki batılı yaklaşımıyla ilginç bir alternatif olabilir.
1 Yorum
Pek beğenilmemiş sanki 😉