Reklam

Bağlanmamak imkansız!

 Bağlanmamak imkansız!

Connected Car, yani iletişimli araçlar, geleceğin anahtarı olacaklar. Bu otomobiller tam internet erişimine sahip olacak, diğer araçlarla iletişime geçebilecek, yerel trafik koşullarına göre trafik altyapısıyla etkileşimde bulunabilecekler.

Yakın zamana kadar birer hayal olan teknolojiler çok yakın gelecekte gerçeklesiyorlar. Mobil teknolojinin gelişmesi, bu işin anahtarı. Nelerden bahsediyoruz, birlikte göz atalım.

Öncelikle aracın kendi içindeki iç haberleşmesi var. Motor parametrelerinde başlayıp ABS / ESP ya da şerit takip sistemi gibi aracın her bir donanımı bir biri ile anlık olarak haberleşiyor konuşuyor, yazılımın içindeki önceliklere göre işlemler yapılıyor. Örneğin Start & Stop sistemi, akü gerilimi düşükse devreye girmiyor.

Güncel orta ve üst sınıf araçların bazılarının içinde bir “TCU” Telematic Control Unit bulunuyor. TCU kutusu arabanın kalbi ve hatta beyni konumundadır. Arabanın CAN (Controller Area Network) hattını dinleyerek araçtaki tüm cihazların kendi arasındaki iletişimini sağlar.

Bu küçük kutunun içine gömülü bir SIM kartı olan tipleri de var. Takılıp çıkartılamayan bir SIM karttan bahsediyoruz. Bazı üreticiler bu sim kartı “boş” kart olarak gönderiyor, aracın satıldığı ülkede hangi Telekom firmasıyla anlaşılırsa onun sim kartı olarak tanıtıyorlar, bazı üreticiler ise bu detayla uğraşmıyor, dünya çapında tanınan bir Telekom firmasıyla anlaşıyor, ve aracın satıldığı ülkelerde dolaşım (roaming) ücreti verilerek data transferi sağlanıyor.

TCU içindeki SIM kart sayesinde aracın üstünde uzaktan erişilip arıza ya da durum teşhisi yapılabilecek ki zaten yapan bazı firmalar var. Örneğin Tesla bazı ülkelerde sattığı her aracı anlık olarak takip ediyor. Tabi ki bu işi müşterisinden gizleyerek yapmıyor. Aracı satarken bir anlaşma yapılıyor ve müşterinin izin vermesi durumunda araçtaki her türlü bilgi-yi alıp analiz ediyor. Sizin araç geliştirilirken koşturduğunuz arabaların sayısı belli, yapılabilecek kilometreler sınırlı. Düşünsenize kullanıcılar hepsinden milyonlarca kilometrelik bilgi akışı var. Bu bilgiler otomobil firmaları için birer hazine değerinde.

Kullandığımız bilgisayarımızda Microsoft hemen her hafta bir güncelleme gönderiyor. Aynı bilgisayarımızda olduğu gibi otomobillerimizin üstündeki her elektrikli cihazda bir yazılımı var. Bu yazılımlarda da zaman zaman bazı emniyet problemleri çözmek için, bazen de müşterinin konforunu arttırmak için güncellemeler yapılması gerekebiliyor. Bugün, önemli güncellemeler olduğunda otomobil firmaları, müşterilerini arayarak servislere davet ediyorlar ve araca güncellemeleri yüklüyorlar. Bazen de servise bakıma gittiğimizde size sormadan ayni işlem yapılabiliyor. Yakın bir gelecekte bu yazılım güncellemeleri servise gitmeye gerek kalmadan yapılacak.

Aracınızın ekranında, fren balatalarının aşındığını 1000 km içinde değiştirmeniz gerektiğini, ya da yağ değişimin geldiğini söyleyecek ve ardından servisten randevu almak isteyip istemediğimiz sorgulanacak. Aracınızın sıkça kullanıldığı bölgelere yakın servislerden hangisinden randevu istediğinizi soracak. İşlem onaylandığında aracınızda ser-viste yapılacak değişimler için balata ve yağ siparişi veri-lecek. Siz gittiğinizde hazır olacak.

eCall uygulamasıyla, bir kaza anında acil yardım hattı (Türkiye için 112) araç tarafından otomatik olarak aranacak. Araç içindekilerle 112 hattının iletişim kurması sağlanacak, aracın yeri GPS uygulamasıyla 112 acil yardım hattına bildirilecek. Türkiye de karayollarında seyreden araçlardaki yolcuların güvenliğini sağlamayı amaçlayan HeERO Projesine (Harmonised eCall European Pilot) dahil oldu ve Avrupa Birliği ile ortak çalışma yürütüyor.

Artık birçok araç, Apple’ın  Carplay ve google’ın AndroidAuto uygulamalarıyla uyumlu müzik sistemine sahip. Mobil cihazındaki uygulamaları aracınızda da kullanabiliyorsunuz. Yakında ek bir cihaza gerek kalmadan otoyol geçişlerimizi aracımızın TCU kullanarak yapacağız. Evimize geldiğimizde evdeki sistemle iletişime geçerek bariyeri açacak.

Araçlar birbirleriyle konuşarak, arkadan gelen ancak sesini henüz duymadığımız cankurtaran ya da itfaiye yol vermemizi ekranda söyleyecek. Araçlara uygulanacak sistemler elektroniğin ve mobil teknolojinin gelişmesiyle çok daha çeşitli olacak.

Ancak otomobil üreticilerini bekleyen iki tehlike var.

Birincisi Hackerlar. Aracın üstüne koyulan her iletişim sağlayan cihaz dışarıdan gelen müdahalelere açık maalesef. Üretici olarak siz ne yaparsanız yapın birisi çıkıp sizin bir yerdeki açığınızı buluyor ve bulacak maalesef. Telefonunuzun hack edilerek kırılması kötü amaçlı kişilerin eline geçmesi çok önemli. Ama otomobilinizin sisteminin kötü amaçlı kişilerin eline geçmesinin tehlikeleri ne olacak? Neler yapılabilirler? Teknolojik gelişimlerin yanında göz ardı edilmemesi gereken en önemli soru ya da sorun burada.

İkinci ve otomobil firmalarının varlıklarını tehdit eden konu ise, bugünün otomobil firmaları otomobil yapmayı iyi biliyorlar, fakat elektronik cihaz hele hele içindeki yazılımları yapmayı henüz mobil cihaz üreticileri kadar bilmiyorlar.

Önlerinde birkaç seçenek var.

Ya bu sistemleri paket olarak satın alacaklar, sonuçta sadece hardware üreticisi haline gelecekler. Gelecekte noname bilgisayar üreticisi gibi biz araba üreticisini değil software üreticisinden bahsedeceğiz. Bugün bunun en güzel örneği Google’ın yaptığı araba. Kimse aracı kimin ürettiğinde bahsetmiyor. İlginçtir, Toyota da bu yolu seçenlerden. Microsoft ile bir lisans anlaşması yaptılar.

Ya elektroniğe yatırımlar yapacaklar, kendi teknolojilerini kendileri geliştirecekler. Bu ek ARGE maliyeti demek. Küçük otomobil firmaların güçleri yetmeyecek, büyükler küçükleri satın alacak. Örneğin, Opel PSA tarafından, Mitsubishi Renault-Nissan tarafından satın alındı.

Ya da otomobil firmaları bu işi yapan firmaları satın alıp kendileri için çalıştıracaklar. Hemen her gün bir teknoloji şirketi bir otomobil firması tarafından satın alınıyor. Almanlar (Mercedes, BMW ve Audi) Nokia’nın “Here” uygulamasını çalışanlarıyla birlikte satın aldılar. Renault-Nissan ise yazılım firması “Sylpheo”  satın aldı.

Bugün alınan kararların sonuçlarını en azından 10 sene içinde göreceğiz. Hangisi doğru hangisi yanlış seçim olduğuna ancak o zaman karar verebileceğiz.