Tek eksiği reklamdı…
1973 yılında yola koyulduğunda Renault 12 SW’nin ardından ikinci yerli station wagon otomobil olarak literatüre işlenmişti Anadol SV-1600. Sedan Anadollar’a göre daha modern daha stil sahibi görünüyordu. Anadol’un özü sayılan İngiliz Reliant’ın Scimitar adlı sport-station coupé modelinden esintilerle şekillendirilmişti. Döneminin hayli ilerisinde özellikleri vardı. (Detaylı bilgiler için: http://i-motoring.com/anadollarin-en-guzeli ) Anadol SV-1600′de park freni, yenilik olarak iki koltuk arasındaki günümüzün en geleneksel yerine konumlanmıştı. Otomobilin birçok detayı, üretildiği dönemin station wagonlarındaki Bertone ve Pininfarina dizayn özelliklerini taşımaktaydı.
SV-1600’lerde alüminyum alaşımlı jantlar, yeni tip direksiyon, yeni yan aynalar kullanılmış, dış boya ise yanlarda siyah-beyaz şeritli tek renk olarak üretilmişti. 1976′dan itibaren otomobilin daha lüks donanım versiyonları piyasaya sürülmüş, en dikkat çekici özellik olarak iki renkli dış boya ve yeni iç dizayn kullanılmıştı. Kokpitte gösterge paneli yenilenmiş, kapı içleri ve ön göğüs kısmı döşeme renginde vinil kaplanmış, iç kapı açma kolları gömülü bir şekil almış, ön koltuklar sırt ayarlı ve yatar hale getirilmiş, arkada ise bagaj hacmini genişletmek amacıyla sökülür-takılır (katlanır) koltuk modeli uygulanmıştı. Anlaşıldığı gibi bugünkü çok amaçlı otomobillerden pek de eksiği yoktu. En güçlü yerli olsa da bugünkü otomobillerin gücü, güvenliği ve teknolojisiyle kıyaslanması pek mümkün değil. Ama sahip olduğu ruh, onun bugün bile sevgiyle hatırlanmasını sağlar. Bir de reklam ajansı fonksiyonelliğine biraz kafa yorsaymış! Bize göre o dönemdeki tek “keşkesi” bu Anadol SV-1600’ün. Tofaş’ın kreatif Murat 124, Renault’nun yaratıcı R12 reklamlarını gördükten sonra!