Kenan Ankara’da bir bakanlıkta iyice bir mevkide memurdu. Henüz evlenmemişti. O sıralar babaannesi de vefat edince elinde kendi birikimleriyle beraber bir otomobil alabilecek kadar parası olmuştu. Bundan dolayı her sohbetinde ana konu otomobiller ve otomobil markalarıydı. O yıllarda her ne kadar yerli üretim otomobiller piyasaya çıkmış olmakla birlikte Ankara caddeleri Amerikan otomobilleriyle doluydu. Konuştuğu ve […]Devamını oku
2012 Yılında dergimizin 13. Sayısına yazdığım bir yazımda size 1980’li yılların sonunda Muş’ta kullandığım 1965 model BMW 1800 otomobilimden bahsetmiş, başımdan geçenleri anlatmıştım. Bu ay da o otomobilin bir başka macerasıyla devam edeyim. Bu model BMW otomobillerde şimdiki gibi hidrolik/elektrik karışımı pamuk gibi direksiyonlar ne gezer, tamamen kol gücü üzerine kurulu mekanik bir sistem vardı. […]Devamını oku
Bu ay otomobil maceramız Ankara’da geçiyor. Hepimiz eski otomobillerimize parça aramışızdır. Bu maceramız da parça arama üzerine. Ama umutsuz bir hikâye. Yine otomobilin markasını vermiyorum ama bazı ipuçları var, oradan tahmin edebilirsiniz. Mehmet Tarım Bakanlığı kavşağında trafik ışıklarında bekliyordu. Lamba yeşile dönünce yavaşça debriyaja bastı, vites kolunu kendine çekerek aşağıya bastırdı. Hayret, hiç de cartlamadan […]Devamını oku
Ülkemizde 1970’lerin başlarında uzun mesafelerde yerli otobüslerle düzenli seferler olsa da özellikle doğu illerimizde kısa mesafelerde ulaşım kamyonlarla sağlanırdı. Kamyonun derme çatma tentesi altına büzüşen insanlar pazarlara satmak için götüreceği sebze ve meyveyi, tavuklarını, küçük veya hatta büyükbaş hayvanlarını da kamyonun kasasına atar ve kasada hep birlikte seyahat ederlerdi. Bu ay hikâyemiz böyle bir yolculukla […]Devamını oku
Uzaktan buharlı trenin düdüğünü duyunca Mehmet’in içini bir heyecan kaplar, babasının geldiğini anlardı. Babası da tren yolunun hemen kenarındaki lojmanına duyurmak için düdüğü uzun uzun çalardı. Henschel markalı bu lokomotifi sadece Mehmet’in babası Raif ile yine onun gibi yaşlı ve tecrübeli bir makinist olan İsmail kullanabilirdi zaten. Diğer makinistler dizelciydi. Henschel bazen uzun yük katarlarında […]Devamını oku
Ülkemizde olmayan motorsporları kültürü yüzünden kaybettiğimiz F1, MotoGP, DTM, Le Mans gibi birçok seri var. Daha bu serileri ülkemizde takip eden fazla insan olmamasına rağmen, ben sizi Amerika’nın büyülü dünyası olan NASCAR’a götüreceğim. Sezon tüm hızıyla sürerken izleme fırsatı bulabiliyorsanız bu akıl almaz seriyi izlemenizi öneririm. Tabii ki öncelikle NASCAR’ı biraz açmakta fayda var. 1947-1948 […]Devamını oku
Bundan tam 27 yıl önce bugün İstanbul’da iki ve tek harfli plakaların tükenmesiyle üç harfli plakalar dönemi başlamıştı. Mayıs 1985’te 34 Z 9999’un da kullanılmasının ardından dört rakamlı plakalar tükenmiş, Haziran ayında yürürlüğe giren Karayolları Yönetmeliği ile İstanbul’da üç harf ve iki rakamdan oluşan plakaların kullanımına geçilmişti. O dönem şehirde trafiğe her gün eklenen 250 […]Devamını oku
TOFAŞ’ın 1971 yılında Bursa’da FIAT lisansıyla üretimine başladığı Murat 124, o yıllarda cemiyet hayatında da büyük heyecan yaratmıştı. Dönemin en önemli otomobillerinden biri olan FIAT 124’ün yerli üretim versiyonu, sanatçılar arasında da büyük ilgi toplamıştı. Sınırlı üretimden ilk sahip olanlardan olmak için başlayan yarışı kazanan ise henüz süperstar ismini almamış olsa da “havası hep 1500” […]Devamını oku
Bugün Anadolu yakasının muhtemelen en çirkin yapıları olan iki gökdelenin yerinde bundan 10 yıl öncesine kadar köklü bir tesis bulunuyordu. O tesisti ki, şehrin göbeğinde ülkenin ilk otomobillerinin üretildiği Otosan fabrikasıydı. 1967 yılında başlayan Anadol üretimi, otomobilde 1981, pikapta da 1991’e kadar devam edecekti. Toplamda 62.924 adet otomobil, 36.798 adet pikap, görülen koşullarda tek tek […]Devamını oku
Gurbetçilerin sevinç gösterileri ya da forma kapma yarışı yüzünden maçlar bitmeden sahaya inmesi ve diğer güvenlik sorunları, futbol kulüplerini zor durumda bırakmaya devam ediyor. Takımlarımıza birbiri ardına Avrupa ülkelerinde kamp yasağı getiriliyor. Almanya’nın ardından Avusturya da kamp yasağı getirdi. Ama 4 Temmuz 1949 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan haberden Türk milletinin seyirci olaylarının futbola özgü olmadığını […]Devamını oku
