Zamanında bu ülkede de çok güzel uygulamalar yapılmış. Avrupa’dan güzel işler örnek alınmış, başarıyla aktarılmış ama sonra her ne olduysa uygulamadan kaldırılmış. Ya da belki ön panelden alınıp tavana çıkartılmış. 1970’li yıllarda sürücü eğitimlerinde otomobillerin önüne “Acemi Şoför” tabelası yerleştirilmiş. 1920’lerin sonuna kadar acemi sürücülerin önünde elinde tabele taşıyan bir görevlinin yürüdüğü İngiltere’de sonradan otomobillerin […]Devamını oku
1980’ler bir anormaldi yerli otomobil üreticileri açısından. Bugün nasıl olamayacağına akıl sır erdiremeyeceğimiz zorunlu donanımlar, o zamanlar ancak lutfediliyor ya da opsiyonel olarak sunuluyordu. Düşünsenize Tofaş’ın Muraty 131’lerde sağ aynayı opsiyon olarak sunduğu yılları… Oyak Renault cephesi o yıllarda daha profesyonel bir görüntü çizerdi, günümüzde eksiklikleri komik bulunabilecek donanımlar, Tofaş’ın birkaç tık ilerisinde Renault modellerinde […]Devamını oku
Ülkemizde Anadol, dünyadaysa Kaiser, Hudson, Borgward, Humber, Packard, Simca gibi markalar artık yalnızca koleksiyoncuların garajlarında ve anılarda yaşıyorlar. Kaybolanlar arasında minik halk tipi otomobillerden tutun, lüks otomobillere ve hatta teknik bakımdan oldukça gelişmiş fikirler taşıyan otomobiller bile vardı. Otomotiv tarihinde iz bırakanlar, tutulmayanlar veya hiç görülmemiş ölü doğanlar da var bunların arasında. Şimdi sizlerle zaman […]Devamını oku
Ortaokuldan arkadaşım olan Aykut orta ikinci sınıfta iki yıl üst üste topu dikince belge alarak okulu bırakmıştı. Babası o zamana göre varlıklıydı. Şehir içinde özel bir otopark işletiyor ve aynı zamanda da hayvancılık yapıyordu. Ortaokulu bırakınca babasının otoparkında işe başladı. Aykut da her erkek çocuğu gibi otomobilleri severdi. Kısa zamanda otopark içerisinde otomobillerin yerlerini değiştirmeyi, […]Devamını oku
Kenan Ankara’da bir bakanlıkta iyice bir mevkide memurdu. Henüz evlenmemişti. O sıralar babaannesi de vefat edince elinde kendi birikimleriyle beraber bir otomobil alabilecek kadar parası olmuştu. Bundan dolayı her sohbetinde ana konu otomobiller ve otomobil markalarıydı. O yıllarda her ne kadar yerli üretim otomobiller piyasaya çıkmış olmakla birlikte Ankara caddeleri Amerikan otomobilleriyle doluydu. Konuştuğu ve […]Devamını oku
2012 Yılında dergimizin 13. Sayısına yazdığım bir yazımda size 1980’li yılların sonunda Muş’ta kullandığım 1965 model BMW 1800 otomobilimden bahsetmiş, başımdan geçenleri anlatmıştım. Bu ay da o otomobilin bir başka macerasıyla devam edeyim. Bu model BMW otomobillerde şimdiki gibi hidrolik/elektrik karışımı pamuk gibi direksiyonlar ne gezer, tamamen kol gücü üzerine kurulu mekanik bir sistem vardı. […]Devamını oku
Bu ay otomobil maceramız Ankara’da geçiyor. Hepimiz eski otomobillerimize parça aramışızdır. Bu maceramız da parça arama üzerine. Ama umutsuz bir hikâye. Yine otomobilin markasını vermiyorum ama bazı ipuçları var, oradan tahmin edebilirsiniz. Mehmet Tarım Bakanlığı kavşağında trafik ışıklarında bekliyordu. Lamba yeşile dönünce yavaşça debriyaja bastı, vites kolunu kendine çekerek aşağıya bastırdı. Hayret, hiç de cartlamadan […]Devamını oku
Ülkemizde 1970’lerin başlarında uzun mesafelerde yerli otobüslerle düzenli seferler olsa da özellikle doğu illerimizde kısa mesafelerde ulaşım kamyonlarla sağlanırdı. Kamyonun derme çatma tentesi altına büzüşen insanlar pazarlara satmak için götüreceği sebze ve meyveyi, tavuklarını, küçük veya hatta büyükbaş hayvanlarını da kamyonun kasasına atar ve kasada hep birlikte seyahat ederlerdi. Bu ay hikâyemiz böyle bir yolculukla […]Devamını oku
Uzaktan buharlı trenin düdüğünü duyunca Mehmet’in içini bir heyecan kaplar, babasının geldiğini anlardı. Babası da tren yolunun hemen kenarındaki lojmanına duyurmak için düdüğü uzun uzun çalardı. Henschel markalı bu lokomotifi sadece Mehmet’in babası Raif ile yine onun gibi yaşlı ve tecrübeli bir makinist olan İsmail kullanabilirdi zaten. Diğer makinistler dizelciydi. Henschel bazen uzun yük katarlarında […]Devamını oku
Ülkemizde olmayan motorsporları kültürü yüzünden kaybettiğimiz F1, MotoGP, DTM, Le Mans gibi birçok seri var. Daha bu serileri ülkemizde takip eden fazla insan olmamasına rağmen, ben sizi Amerika’nın büyülü dünyası olan NASCAR’a götüreceğim. Sezon tüm hızıyla sürerken izleme fırsatı bulabiliyorsanız bu akıl almaz seriyi izlemenizi öneririm. Tabii ki öncelikle NASCAR’ı biraz açmakta fayda var. 1947-1948 […]Devamını oku